Ruhat Mengi yine çıldırdı
Referandumdan EVET çıkınca komplo teorileri de başladı. İşte Ruhat Mengi'den yeni komplolar....
Sonuçlar beni hiç şaşırtmadı, neden mi?
Bugüne kadar defalarca yapılan değişikliklerle çok sayıda maddesi değiştirilmiş olan 12 Eylül Anayasası’nda yapılacak yeni bir değişiklikti görünüşte...
Ama öte yanda sonuçları açısından bugüne kadar yapılanların tümünden daha önemli; yüksek yargıyı siyasi güce bağımlı hale getirecek, yanlış kararları veya yasaları bile tamamen denetimsiz bırakacak, Meclis’in keyfe göre basit çoğunlukla kabul edip uygulamasına imkân tanıyacak bir değişiklikti bu. Ve yüzde 58 oyla halkın onayını aldı.
En güvenilir araştırma şirketleri “Evet ve Hayır oylarının başa baş olduğunu, hatta Hayır çıkma ihtimalinin küçümsenmeyecek kadar yüksek olduğunu” açıkladılar. Referanduma iki üç gün kala ise iktidara yakın bir isim olan ve yerel seçimde yaptığı “yüzde 50” tahmini “yüzde 38” çıkan, yani yüzde 12’lik bir farkla tahminde bulunan Tarhan Erdem “sonucun yüzde 56 Evet olacağını” açıkladı.
Önceki tahmindeki büyük yanılma oranına rağmen bunu duyar duymaz (nedense) bu kez Tarhan Erdem’in tahmininin aşağı yukarı tutacağını hissettim. Bu satırları okurken aynen doğrulayacaklar, birçok kişiye de bu tahminimi; diğer araştırma şirketlerini tümüyle yalanlayacak şekilde ‘başa baş durumdan çok farklı bir yüzde 60 çıkmayacağını ama 54-56 aralığında Evet çıkacağını’ söyledim zaten... Sadece yüzde 2’lik bir yanılma oldu tahminimde.
Nereden geldi bu kesin duygu içime bilmiyorum. Ama başta Bülent Arınç ve bazı bakanlar olmak üzere “yüzde 60” tahminini, daha Anayasa Mahkemesi değişikliği kabul etmeden uzun süre önce yapmaları ve üzerine basarak sık sık sadece bu rakamı tekrarlamaları bende bu çağrışımı yaratmış olabilir. Her ne kadar, daha yapılan değişiklik millete anlatılmadan önce bile böylesine net ve emin tahminler yapılması şaşırtıcı ise de iktidar partisinin önde gelen isimleri arka arkaya, bilmeden konuşup aynı rakamı telaffuz etmezlerdi herhalde... Kutlamak lazım, demek ki araştırma şirketlerinin aylar sonra yaptıkları anketlerde bulduğu “başa baş sonuçları”ndan da keskin bir tahmini daha o zaman yapabilmişler!!
SINIRSIZ PROPAGANDA
Bunun dışında... Referandum propagandaları sürecindeki aşırı sert söylemler, “ekonomi çöker” korkutmaları, “bitaraf olan bertaraf olur” baskıları, “Hayır diyenler darbecidir veya delidir”, “bu referandumda Hayır çıkarsa bir daha anayasa değişemez” telkinleri elbette etkisini gösterecekti.
Çoğu mevcut Anayasa’da bulunsa da olumlu değişikliklerin, asıl önemli olan ‘yüksek yargı ile ilgili maddeler’le aynı pakette referanduma sunulması elbette yanılmalara neden olacaktı.
Hepsinin yanına devlet televizyonu TRT başta olmak üzere, tüm medyanın yüzde 90’ında 24 saat yapılan Evet propagandalarını, tüm billboard afişlerinin de bu yönde oluşunu ekleyin... Hiç kimse eşit şartlar altında bir referanduma gidildiğini iddia edemez. Ama bundan sonra her seçimde aynı durumla karşılaşılacağına göre kimbilir belki de bunlara artık alışmak gerekiyor.
GARİP OLAYLAR
Referandum esnasında daha önceki seçimlerde rastlanmamış; Antalya’da uçakların bir süre iptal edildiği, İstanbul’da bazı TV kanallarında “deniz otobüsü ve vapur seferlerinin iptal edildiği” haberlerinin verildiği ama sorulunca böyle bir iptalin olmadığının anlaşıldığı, Beylikdüzü’nde “asker lojmanlarına giden belediye otobüs seferlerinin iptal edildiği” gibi, duyumların arkası kesilmedi. Ana muhalefet partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamaması ise (kendisinin ve partisinin hatası da olsa bile) herhalde siyaset tarihinin en görülmemiş olaylarından biriydi.
“SANAT CAMİASINDAKİ TEMSİLCİ”
Sonuçta... Anayasa hukukçularının bile tamamen farklı açıklamalar-yorumlar yaptığı, son derece teknik bir konuyu, anlaması çok zor olan halkın, seçim haline sokulmuş bir referandumla oylamaya mecbur edilmesi baştan yanlıştı.
Yalnız AKP hükümeti değil hangi hükümet yaparsa yapsın yanlıştı. Biz bunları elimizden geldiğince anlatmaya çalıştık. Yasama-yürütme-yargı güçlerinin ayrımını ortadan kaldıracak ve tüm gücü tek elde toplayacak adımlarla demokrasinin korunabileceğinden şüpheli olsam da, başka şüphelerim olsa da umudum benim yanılıyor olmamdır. Önemli olan ülkemizin geleceği olduğuna göre umarım sonuç bütün endişeleri haksız çıkaracak uygulamalar getirir.
Bitirmeden şunu da söylemek isterim ki Başbakan Erdoğan’ın referandumun arkasından yaptığı konuşmadaki uzun teşekkür faslı esnasında söylediği “mahalle baskısına aldırmadan bizi destekleyen, sanat camiası içindeki temsilcilerimize teşekkür ederim” sözü bambaşkaydı. Sanat camiasında da temsilcileri mi var?
Ama öte yanda sonuçları açısından bugüne kadar yapılanların tümünden daha önemli; yüksek yargıyı siyasi güce bağımlı hale getirecek, yanlış kararları veya yasaları bile tamamen denetimsiz bırakacak, Meclis’in keyfe göre basit çoğunlukla kabul edip uygulamasına imkân tanıyacak bir değişiklikti bu. Ve yüzde 58 oyla halkın onayını aldı.
En güvenilir araştırma şirketleri “Evet ve Hayır oylarının başa baş olduğunu, hatta Hayır çıkma ihtimalinin küçümsenmeyecek kadar yüksek olduğunu” açıkladılar. Referanduma iki üç gün kala ise iktidara yakın bir isim olan ve yerel seçimde yaptığı “yüzde 50” tahmini “yüzde 38” çıkan, yani yüzde 12’lik bir farkla tahminde bulunan Tarhan Erdem “sonucun yüzde 56 Evet olacağını” açıkladı.
Önceki tahmindeki büyük yanılma oranına rağmen bunu duyar duymaz (nedense) bu kez Tarhan Erdem’in tahmininin aşağı yukarı tutacağını hissettim. Bu satırları okurken aynen doğrulayacaklar, birçok kişiye de bu tahminimi; diğer araştırma şirketlerini tümüyle yalanlayacak şekilde ‘başa baş durumdan çok farklı bir yüzde 60 çıkmayacağını ama 54-56 aralığında Evet çıkacağını’ söyledim zaten... Sadece yüzde 2’lik bir yanılma oldu tahminimde.
Nereden geldi bu kesin duygu içime bilmiyorum. Ama başta Bülent Arınç ve bazı bakanlar olmak üzere “yüzde 60” tahminini, daha Anayasa Mahkemesi değişikliği kabul etmeden uzun süre önce yapmaları ve üzerine basarak sık sık sadece bu rakamı tekrarlamaları bende bu çağrışımı yaratmış olabilir. Her ne kadar, daha yapılan değişiklik millete anlatılmadan önce bile böylesine net ve emin tahminler yapılması şaşırtıcı ise de iktidar partisinin önde gelen isimleri arka arkaya, bilmeden konuşup aynı rakamı telaffuz etmezlerdi herhalde... Kutlamak lazım, demek ki araştırma şirketlerinin aylar sonra yaptıkları anketlerde bulduğu “başa baş sonuçları”ndan da keskin bir tahmini daha o zaman yapabilmişler!!
SINIRSIZ PROPAGANDA
Bunun dışında... Referandum propagandaları sürecindeki aşırı sert söylemler, “ekonomi çöker” korkutmaları, “bitaraf olan bertaraf olur” baskıları, “Hayır diyenler darbecidir veya delidir”, “bu referandumda Hayır çıkarsa bir daha anayasa değişemez” telkinleri elbette etkisini gösterecekti.
Çoğu mevcut Anayasa’da bulunsa da olumlu değişikliklerin, asıl önemli olan ‘yüksek yargı ile ilgili maddeler’le aynı pakette referanduma sunulması elbette yanılmalara neden olacaktı.
Hepsinin yanına devlet televizyonu TRT başta olmak üzere, tüm medyanın yüzde 90’ında 24 saat yapılan Evet propagandalarını, tüm billboard afişlerinin de bu yönde oluşunu ekleyin... Hiç kimse eşit şartlar altında bir referanduma gidildiğini iddia edemez. Ama bundan sonra her seçimde aynı durumla karşılaşılacağına göre kimbilir belki de bunlara artık alışmak gerekiyor.
GARİP OLAYLAR
Referandum esnasında daha önceki seçimlerde rastlanmamış; Antalya’da uçakların bir süre iptal edildiği, İstanbul’da bazı TV kanallarında “deniz otobüsü ve vapur seferlerinin iptal edildiği” haberlerinin verildiği ama sorulunca böyle bir iptalin olmadığının anlaşıldığı, Beylikdüzü’nde “asker lojmanlarına giden belediye otobüs seferlerinin iptal edildiği” gibi, duyumların arkası kesilmedi. Ana muhalefet partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy kullanamaması ise (kendisinin ve partisinin hatası da olsa bile) herhalde siyaset tarihinin en görülmemiş olaylarından biriydi.
“SANAT CAMİASINDAKİ TEMSİLCİ”
Sonuçta... Anayasa hukukçularının bile tamamen farklı açıklamalar-yorumlar yaptığı, son derece teknik bir konuyu, anlaması çok zor olan halkın, seçim haline sokulmuş bir referandumla oylamaya mecbur edilmesi baştan yanlıştı.
Yalnız AKP hükümeti değil hangi hükümet yaparsa yapsın yanlıştı. Biz bunları elimizden geldiğince anlatmaya çalıştık. Yasama-yürütme-yargı güçlerinin ayrımını ortadan kaldıracak ve tüm gücü tek elde toplayacak adımlarla demokrasinin korunabileceğinden şüpheli olsam da, başka şüphelerim olsa da umudum benim yanılıyor olmamdır. Önemli olan ülkemizin geleceği olduğuna göre umarım sonuç bütün endişeleri haksız çıkaracak uygulamalar getirir.
Bitirmeden şunu da söylemek isterim ki Başbakan Erdoğan’ın referandumun arkasından yaptığı konuşmadaki uzun teşekkür faslı esnasında söylediği “mahalle baskısına aldırmadan bizi destekleyen, sanat camiası içindeki temsilcilerimize teşekkür ederim” sözü bambaşkaydı. Sanat camiasında da temsilcileri mi var?
RUHAT MENGİ - VATAN