Sabah yazarı kimi işaret etti? "Onlar Reis'in mirasını yiyor!"
Sabah yazarı Dilek Güngör, "AK Parti’nin Yusuflara ihtiyacı var!" başlığını taşıyan yazısında, parti içindeki idealist kadroların birer birer yok olduğunu, onların yerine bir süredir 'keyifçiler'in peydahlandığını kaleme aldı.
YSK tedbir kararını kaldırdı ve İstanbul'da 7 ilçede AK Parti'nin itirazları üzerine oy sayım işlemi saat 10.00 itibariyle yeniden başladı.
İstanbul'daki sayım devam ederken, diğer yandan toplumun tüm kesimlerinden hararetli tartışmalar devam ediyor.
Ancak, AK Parti cenahında bu tartışmalar süredursun seçim muhasebesi yapılmaya başlandı bile...
Sabah yazarı Dilek Güngör de bu çerçevede çok konuşulacak bir yazıya imza attı.
"AK Parti’nin Yusuflara ihtiyacı var!" başlığını taşıyan yazısında, parti içindeki idealist kadroların birer birer yok olduğunu, onların yerine bir süredir 'keyifçiler'in peydahlandığını belirtti.
YSK tedbir kararını kaldırdı ve İstanbul'da 7 ilçede AK Parti'nin itirazları üzerine oy sayım işlemi saat 10.00 itibariyle yeniden başladı.
İstanbul'daki sayım devam ederken, diğer yandan toplumun tüm kesimlerinden hararetli tartışmalar devam ediyor.
Ancak, AK Parti cenahında bu tartışmalar süredursun seçim muhasebesi yapılmaya başlandı bile...
Sabah yazarı Dilek Güngör de bu çerçevede çok konuşulacak bir yazıya imza attı.
"AK Parti’nin Yusuflara ihtiyacı var!" başlığını taşıyan yazısında, parti içindeki idealist kadroların birer birer yok olduğunu, onların yerine bir süredir 'keyifçiler'in peydahlandığını belirtti.
"Onlar akşamları nargile içerken ülkeyi kurtarıyor, koltuk sevdasından kimseyi gözleri görmüyor, sağa sola adam yerleştiriyor" ifadelerini kullanan Güngör, "Onlar Reis'in mirasını yiyor, partiyi yıpratıyor, davanın içini boşaltıyor, seçmeni küstürüyor. Halbuki, AK Parti'nin bu keyifçilere değil, dik duruşuyla, terbiyesiyle, samimiyetiyle, alçak gönüllülüğüyle davasının eri olan Yusuflara ihtiyacı var." diye yazdı.
İşte o yazı;
- AK Parti’nin Yusuflara ihtiyacı var!
Malum, kritik bir yerel seçim sürecinden çıktık. Sandığın mesajını herkesin iyi okuyup meseleyi tahkik etmesi gerekiyor. Misal, İYİ Parti seçimde hiç varlık gösteremeyerek siyaset sahnesinde sıfırlandı. Bakalım bundan sonra, ekibi art arda istifa eden Meral Akşener ne yapacak? HDP, Doğu'da ciddi kan kaybetti. Bakalım bundan sonra, seçmeninin 'siyasi argümanını değiştir, şiddetle arana mesafe koy' uyarısını dikkate alabilecek mi?
Büyükşehirlerde 2014'e göre daha fazla varlık gösterse de CHP ittifaklar sayesinde ancak yüzde 38 bandına çıkabildi. Bakalım bundan sonra, belediyelerdeki performansıyla 'beceriksiz CHP' imajını tersine çevirebilecek mi? MHP oyunu genel seçimlere göre düşürse de belediye sayısını artırarak kazananlardan oldu. Bakalım bundan sonra, kalelerindeki oy kayıplarına çare bulacak mı?
Gelelim AK Parti'ye… Ekonomide yaşanan bunca sıkıntıya ve 17 yıllık iktidarın verdiği yorgunluğa rağmen seçimin birinci partisi oldu.
Ancak… Bu başarının sahibi bana göre, AK Parti değil, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Nedenlerini anlatacağım…
Anlattıklarım biraz can acıtabilir, biraz kızdırabilir hatta arkamdan sövdürebilir. Ama maalesef kusurunu görmemek, daha büyük kusurdur, itiraf etmemek de büyük bir noksanlıktır. Kusuru görürsen yol alırsın.
AK Parti'nin kurulduğu günlere şahit oldum. Parti kurmayları idealizmle doluydu, teşkilatlar dava şuuruyla hareket ederdi, sahadakiler iktidara gelmek için gece-gündüz çalışırdı. Aradan zaman geçtikçe idealizm ve davaya inanç ülkeye hizmete dönüştü. Bu, Türkiye siyasetine damga vuran Erdoğan'ın kurduğu, büyüttüğü ve bugünlere getirdiği partinin en büyük mirasıydı. Fakat bir süredir partide 'keyifçiler' peydahlandı.
Onlar akşamları nargile içerken ülkeyi kurtarıyor, koltuk sevdasından kimseyi gözleri görmüyor, sağa sola adam yerleştiriyor, hak yiyerek hakkı olana ihanet ediyor, programlarda ön koltuklarda yer kaparak Reis'e kendilerini gösteriyor, sosyal medyalarını selfielerle doldurup çalışıyor 'muş' gibi yapıyor, teşkilat kartvizitiyle kibirleniyor, vatandaşa tepeden bakıyor, cebini düşünüyor, aday yapsan çalışmıyor, vekil olsa tabana sırt çeviriyor, istedikleri olmayınca kıbleyi değiştiriyor.
Bekaları ne dava, ne idealizm, ne iktidarda kalmak…
Onlar Reis'in mirasını yiyor, partiyi yıpratıyor, davanın içini boşaltıyor, seçmeni küstürüyor. Halbuki, AK Parti'nin bu keyifçilere değil, dik duruşuyla, terbiyesiyle, samimiyetiyle, alçak gönüllülüğüyle davasının eri olan Yusuflara ihtiyacı var. Ben, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi bir liderin AK Parti'yi tekrardan davanın ön plana çıktığı, toplumla arasına sınır ören kliklerin temizlendiği, menfaat çatışmalarının yaşanmadığı bir yapıya kavuşturacağına inanıyorum. O yüzden de diyorum ki, 31 Mart AK Parti için yenilenmenin miladıdır…