Şair Mustafa Özçelik TYB Konya'da 'Yunus'tan Akif'e şiirin değiştirme gücü'nü anlattı
Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesinde konuşan Şair-Yazar Mustafa Özçelik, 'Yunus’tan Âkif’e Şiirin Değiştirme Gücü'nü anlattı
Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Konya Şubesinde Konya Büyükşehir, Karatay, Selçuklu ve Meram Belediyelerinin katkılarıyla 2021 yılının 'İstiklâl Marşı’nın 100. Yılı' ve 'Yunus Emre ve Türkçe Yılı' münasebetiyle düzenlenen programlardan biri olan 'Yunus’tan Âkif’e Şiirin Değiştirme Gücü' konuşuldu.
10 Nisan Cumartesi günü saat 14.00’de Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesine ait sosyal medya kanallarında canlı olarak yayınlanan ve yönetimini, TYB Konya Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Duran Çetin’in yaptığı programın konuğu Şair-Yazar Mustafa Özçelik’ti.
ŞİİRDE DUYGUNUN YANINDA İDRAK DA OLMALIDIR
Şiir nedir sorusuna cevap olarak; “Anlamları bilmek, hissetmek, farkında olmak, idrak etmek anlamına gelir. Vezinli kafiyeli sanatlı sözdür. Şiirde hissetmek ve idrak etmek birliktedir. Duygu ve fikir beraberdir.” diyerek başladı.
Konuşmasında Kur'an-ı Kerim ve Hadislerde şiirin yerinden bahseden Özçelik, şiirin olumlu bir şekilde kabul görmesinin şiirin içerikleriyle ilgili olduğunu söyledi.
“Haksızlığa uğranıldığı zaman kedini şiirle savunma hakkı âyet ile sabittir. Heva ve heves ile söylenen şiirin kabul görmediğini biliyoruz. Peygamberimizin şairlerinden Hassan b. Sabit ve Abdullah b. Revaha ve Ka’b gibi sahabîler İslâm’ı savunmuşlar ve haksızlıklara karşı şiirleriyle karşı koymuşlardır.”
HER İKİ ŞAİR DE YILIKILIŞ DÖNEMİNDEN SONRA GELEN DİRİLİŞ ŞAİRLERİDİR.
“Selçuklu’nun yıkılışından sonra Osmanlının kuruluş ruhunda Yunus şiirlerinin tesiri büyüktür. Osmanlı’nın yıkılışıyla da Cumhuriyetin kuruluşunda Mehmet Âkif şiirlerinin etkisi vardır. Yıkılışların travmasını atlatmaya katkı sağladıkları bir gerçektir. Şiirleri iyileştirici ve uyarıcı bir özelliğe sahiptir. Dönemleri itibariyle benzeşiyorlar. Diğer benzeşen noktaları ise, kaynakları açısından birliktelikleridir. İkisinin de şiirin kaynakları Kur'ân-ı Kerim ve sünnettir. İkisi de Kur'ân-ı Kerim şairidir. Her ikisi de Anadolu şairidir, yerli ve millîdirler. Şiirleri tebliğ ve telkin maksatlıdır. Sözün gücünü insanlar üzerinde olumlu bir şekilde kullanmışlardır.
Yunus şiirleri tasavvuf ile ilgilidir. Âkif ise dönemine uygunluk içinde felsefe içindedir. Çünkü Âkif, yaşadığı dönemde var olan İslâm’a aykırı felsefelere karşı tefekkür ve hikmete dayalı şiirler söylemiştir. İnsanları bidat ve hurafelerden, Kur’ân ve Sünnet hakikatine çağırmıştır.
Etki güçleri açısından da benzeşiyorlar. Türkiye’de en etkili şairler içerisinde zirvede yer almışlardır.
HER İKİ ŞAİR DE HALKI ŞİİRLE DÖNÜŞTÜRMÜŞLERDİR
Her iki şair de Türkçe kullanarak İslâm dünyasına Türkçenin önemini göstermişlerdir. Kâl ve hâl meselesi, şiirlerde öneme haiz bir konudur. Sözlerinin etkisi onların söylediklerini bizzat yaşamış olmalarından kaynaklıdır. Yunus Emre ve Mehmet Âkif, dönemlerinin ihtiyaçlarına göre aşk-sevgi, inanç, ibadet ve ahlâk ile ilgili temaları işlemişlerdir. Bunlarla zihinlerde meydana gelen şüpheleri, kararsızlıkları, güvensizlikleri, umutsuzlukları ortadan kaldırmışlar ve tertemiz, kaynağa bağlı, bir İslâm anlayışının doğmasına sebep olmuşlardır. Yıkılışın etkisini dirilişe dönüştürmüşlerdir. Halkı şiirleriyle değiştirip dönüştürmeleri, şiirin etkileme gücünü de ortaya koymuştur. Yunus Emre’yi besleyen iki kaynaktan biri İbn Arâbî, diğeri ise Mevlâna’dır. Bu kaynaklar gönüllerin tabibidirler, Anadolu’nun manevî kurucularıdırlar.” dedi.
YUNUS EMRE VE M. ÂKİF’İN GÜNÜMÜZ ŞİİRİNE ETKİSİ
Tanzimat’tan itibaren bölünmüş bir akla ve gönüle sahip olduğumuzu, akıl-gönül dengesini kuramadığımızı ifade eden Özçelik; “Beslenme kaynaklarımız her ne kadar Kur’ân desek de İslâm desek de zihnimizde diğer anlayışların tortuları var. Çünkü pozitivist bir eğitimden geçtik ve geçmeye de devam ediyoruz. Din dersinde görünmeyen bir yaratıcıya imanı öğrenen çocuk bir sonraki Fen Bilgisi dersinde pozitivist bir mantıkla hakikatin beş duyu ile algılanacak bir şey olduğunu öğreniyor ve zihnî bir çelişkiye düşüyor. Farkında olmadan olaylara seküler bakıyoruz, materyalist bakıyoruz.
Onlar yaşayarak şiir yazdılar, bizler masa başında şiir yazıyoruz. Onlar şiir söyleyen insanlardı, bizler şiir yazanlarız. Bugünkülerin etkilerinin derin olduğu söylenemez. Ama birkaç istisnası vardır. Necip Fazıl, Arif Nihat Asya ve modern çağımızın Yunus Emre’si Sezai Karakoç bunlardandır.” dedi.