Salih Uysal İmam Hatip Liselerini yazdı
Eğitimci Salih Uysal İmam Hatip Lisesi öğrencilik yıllarından yola çıkarak İmam Hatip Liselerinin dününü ve bugününü yazdı.
İşte o yazı:
İmam Hatip Liseleri'nin dünü ve bugünü
Cumhuriyet'in ilk döneminde Islahı Medarislerin kapatılması ve İslami medreselerin ve dini ilimlerin yasaklanması ile birlikte İslami çalışmalar farklı metotlarla farklı mekanlarda yürütülmüştür.
Bir ihtiyaçtan doğan bu çalışmalar daha sonra bir yol, bir cemaat veya tarikat suretinde günümüze kadar devam etmiştir. Bu din için çalışma yapan iyi niyetli ve doğru işler yapanlardan Allah razı olsun.
1950'lerde ihtiyaca binaen açılan İMAM HATİP OKULLARI ile yeni bir süreç başlamıştır. Hangi niyet ve gaye ile olursa olsun sonuçta bu milletin hayrına bir kurum ortaya çıkmıştır.
O tarihten itibaren İMAM HATİP OKULLARI Türkiye'de hep gündemde olmuş ve birçok badireler atlatarak günümüze kadar ulaşmıştır. Günümüzde de olduğu gibi bazı gruplar, cemaatler, tarikatler, muhafazakar kimlikli siyasi partiler, dini dernekler gelip geçmiştir. Bazıları fitne zamanında erimiş yok olmuş bazıları güçten yana olup taviz vermiş, bazıları dünyevi ikbal uğruna, daha fazla makam elde etme amacıyla amacını kaybetmiştir.
Bu dine hiç bir bidat katmadan Kuran ve Sünnet üzere, ehl-i sünnet inancını yayan ümmet bilincindeki muvahhitlerden rabbim razı olsun.
İmam Hatip okullarının mayasında bu insanların samimi duaları vardır. Etinden tırnağından ayırdığı hayır ve hasenatlar vardır. Ümitle yoğrulmuş ihlâs ve samimiyet vardır. Nesillere taşınacak bir yüce gaye ve özverinin alın teri vardır. Bu yüzdendir ki bu kurum en zorlu dönemlerde dahi öğrenci ve velisi ile dimdik ayakta durmuştur. Zor zamanlarda ikbal uğruna çocuklarını alanlar olsa da okçular tepesini terk etmeyen binlerce nefer hep olmuştur.
Günümüzde İMAM HATİP LİSELERİ altın devrini yaşıyor. İlk defa devlet eliyle bu kadar imam hatip binaları, muhteşem görünüm ve imkânları ile bu neslin önüne seriliyor. Devletin zirvesinden en alt kademelere kadar destek en yüksek seviyede...
Tam burada bir itiraz yükseliyor. Binalar güzel, öğrenciler çok, imkanlar en üst düzeyde ama şuur yok.
Hakikaten bu binayı yapanlar, bu imkânı sunanlar, buraya talebe gönderenler niye bunu akıl etmiyorlar ki. Yazık değil mi bu imkânlara. Veliler, öğrenciler hatta bizzat eğitimciler hepimiz bundan şikâyet ediyoruz. Niye şuur vermiyorlar? Neden şuur musluklarından tısss sesi geliyor. Öğrenci velisi okuldan, öğretmenler öğrenciden, idareciler müfredattan şikayet ededursun, buradan mezun nice gençlik şuursuzca mezun olup gidiyor. Mehdi bekler gibi gökten inzal bekler gibi şuur inmesini bekleyeduralım.. Bakalım ne zamana kadar?
Herkesin hayatına yön veren onun kişiliğine etki eden insanlar hep olmuştur olmaya devam edecektir. Yani şuur dediğimiz şey tarih boyunca bir yerlerde bir şekilde hep verilmiştir verilmeye de devam edecektir. Kimse bir yerden hazır bulmamıştır imkan ve insanları. Haciveyiszade'ler, Suleyman Hilmi Tunahan'lar, Said Nursi'ler, M. Zahid Kotku'lar, Mahmud Sami'ler... imkansızlıklar içinde çevrelerine etki ederken şikayet etmeye fırsat bulamadılar. 80'lerdeki hocalarımız bu şuur denilen şeyi öğretmen odalarında çay içerken de bize vermediler. O zaman da hep gençlikten şikayet edenler oldu, buna çare olmaya çalışanlar da. Geriye dönüp bakarsak kaç hoca gördük kaç hocayı hayırla yad ediyoruz? Her hoca dersine giriyor, görevini yapıyor ve bir şekilde hayatımızdan uzaklaşıp gidiyor. Ancak niceleri var ki; söylediğimiz sözde, attığımız adımda, öğrencilerimize uzattığımız elimizde etkisiyle hala içimizde yaşamaya devam ediyor. İşte burada gerçekten imam hatip sevdasına gönül verenlerle günü kurtaranlar bir şekilde zaman süzgecinde gerçek değerini ortaya koyuyor ... Hüseyin Tekin hocam, Abdurrahman Pancar hocam, İsmail Karagöz hocam, Adem Doğan hocam .... ve bir çokları Çumra İHL'de bize emeği geçen ilk aklıma gelenlerdir. Abdurrahman Hoca'mın her perşembe evinde yaptığımız sohbetler, Hüseyin Tekin Hoca'mın maaşından artırıp bize hediye ettiği kitapların arasındaydı şuur. Ders müfredatında, yazılı kâğıtları arasında boşa aramayın. Samimi hocaların gönüllerinde tanıdım onu. Başka yerlerde arayanlar bulurlarsa bize de haber etsinler...
28 Şubat bitimiyle İslami cemaat ve dernekler de mantar gibi tekrar türedi. Bu güzel bir gelişmeydi. Ancak zamanla bu dernekler ve cemaatler arasında makam mevki ve nüfuz kavgaları derinden baş göstermeye başlayınca insanlarımızın heyecan ve güçleri de bu alanda erimeye başladı. Bir okula idareci seçmekten tutun da, bir sendikaya başkan seçmeye varıncaya kadar işin içine siyaset, mensubiyet etki etmeye başladı. Öyle ya en iyi şuuru verme yarışında 'BİZDEN BİRİ' olması önemliydi.
Hasıl-i kelam; tecrübeler bize gösterdi ki, ülkemizde İslami çalışmalarda tarikat, cemaat veya dernekler şümullü bir varlık gösteremediler. Elbette herkes niyetine göre bir çalışma ve nüfuz alanı içinde gayret gösterdiler ve göstermeye de devam edecekler. Adı ne olursa olsun hakiki manasıyla Islama hizmet eden her türlü grup veya cemiyetin Hakk bir nezdinde değeri olacaktır. Ancak şu bilinmelidir ki, ülkemizde İslami çalışmanın en önemli ayağı İmam Hatip Liseleridir.
Bir imam Hatipli olarak, Hayrettin Karaman Hocamın da tespitlerinde belirttiği gibi kapsamlı bir İslami çalışma yapılacaksa bunun imam Hatip şemsiyesi altında olması kaçınılmazdır. Bunu bir cemaat çatısı altında yapmanız mümkün değildir. Çünkü bir cemaate mensup olan kişi doğal olarak diğer cemaatlerin eksikliğini kabullenmiş demektir. Eğer kendi cemaat liderinin mükemmel olduğunu kabul etmiyorsa zaten cemaatçi olamaz. Eğer cemaatçi olmuşsa o zaman da bilir ki diğer cemaatler kendi cemaatine göre onun nezdinde daha az önemlidir. Bir cemaate tabi olan kişiyi başka bir cemaat altına birleştirmeniz ise imkansızdır. Öyleyse cemaatler ve tarikatlar tüm ülkede birlik ve bütünlük içinde Türkiye'nin her alanına yayılmış bir İslami çalışmayı yürütmekten aciz olacaktır. Siyasi kimlikler ise değişkendir. Liderinin veya günün şartlarına göre pozisyon alabilen teşekküllerdir.
Tarikatlar, cemaatler, dernekler veya siyasi partiler tüm ülkedeki İslami çalışmanın şemsiyesi olamazlar. Ancak yardımcısı, destekçisi ve hamileri olabilirler. Oysa İslami çalışma mekanı olarak imam Hatipler bütün noksanlıklarına rağmen tüm Türkiye'ye yayılmış, her türden mezhep, ırk, meşrep, siyasi düşünce ve cemaatleri de içinde barındıran bir değer olarak hizmet beklemektedir.
Şuur verilecekse mekân burasıdır. İslami çalışma olacaksa çatı burasıdır. En doğudan en batıya kadar her kesimi kucaklayan bu kuruma sahip çıkmak velinin de öğretmenin de diğer İslami grupların da asli görevi olmalıdır.
Bu alanın dışında kendi nefsi çıkarları uğruna, kendi grubunun ideolojik hedefleri uğruna feda edeceğimiz tek öğrencimiz olamaz. Başka insanlara kulluğa davet edenler bir gün paralel bir din, eşgüdümlü bir İslam, bilmem ne kılığında bir itikadla karşımıza çıkınca eyvah demek kaçınılmaz bir son olacaktır. İmam Hatip Lisesi sadece üniversitelere eleman yetiştiren bir kurum değildir. Sadece imam ve hatip kimliği ile namaz kıldırma memuru yetiştiren bir okul hiç değildir. Kuran ve sünnet ölçüsünde, ehli sünnet vel cemaat çizgisinde dinini öğrenen uygulayan ve nesillere aktarabilen bir nesil olma iddiasında bir kurumdur. Hikmeti arayan, hataları büyüklerinden de gelse sorgulayan, hakikati düşmanından da gelse kabul edebilme erdeminde olmayı gaye edinen bir neslin mekanıdır. Düşünmeden kabul etmeyi, her emre tefekkürsüz itaat etmeyi kabulü reddeden, diklenmeden dik durmayı şiar edinen bir gençliğin fideliğidir İmam Hatip Lisesi.
İmam Hatiplere ve gençlerimize sahip çıkalım. Onlar bizim geleceğimizdir. Bizden önce bize şuur veren insanlar ne yaptıysa nasıl günün şartlarına göre fedakarca mücadele ettilerse biz de şartlar ölçüsünde gereken neyse onu yapalım. Şikâyet etmek yerine " Ya rabbi benim elimden bu kadarı geldi " diyecek kadar mazeret beyan edeceğimiz bir gayret sarf edelim. Bu imkanlar ve bu değerli zamanlar bir gün yok olabilir. Meşguliyet gelmeden önce boş vakitlerimizi hayırlı amellerle dolduralım. İmkânları heba etmeyelim.
Herkes kendi imkânı ölçüsünde gayret etsin. Farklı kurumlar ve gruplar da imkan ölçüsünde çalışsınlar. Hayırda yarışalım. Hayırda yardımlaşalım. Ama kimse İmam Hatip havuzuna olta atmasın. Bizim gayret ve çabamızı, verdiğimiz emeği bir yerlere devşirmeye kimse kalkışmasın. Biz de tek bir talebemizi bu düşüncedeki kişilere kaptırmayalım. TEOG denilen kriterden ne puan almış olursa olsun İmam Hatip lisesine kaydolan her öğrenci bizimdir. Ülkemizde nefes alan her genç bizim ilgi alanımızdadır. Dünyada Müslümanım diyen her fert kardeşimizdir. İnsanlık bilincinde olan herkese elimizi uzatmak görevimizdir. Gençliğimiz imam Hatip gençliği olsun. Bölünüp parçalanmadan ortak payda üzerinde istikamet üzere olmak dileğiyle..
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Salih Uysal - Tahir Büyükkörükçü Anadolu. İmam Hatip Lisesi