Şamil Tayyar'dan Sabah'a ağır suçlama
SABAH'ın Fadime Şahin haberini sert bir şekilde eleştiren Tayyar, "Bu Sabah'ın ilk vukuatı değil" dedi ve saydı;
İSTİHBARAT SAVAŞI
Abdurrahman Şimşek imzalı haberde, Fadime Şahin'in 13 yıl sonra büyük bir takip sonucu bulunduğu, hakkındaki tüm iddiaların şehir efsanesi olduğu, gözlerden uzak ve korumasız mütevazı bir hayat yaşadığı işlendi.
Neye dayanarak?
1997, 2002, 2009 ve 2010 yıllarına ait olduğu belirtilen başörtülü çekilmiş dört ayrı fotoğraf karesinden hareketle...
Sabah muhabiri ile Fadime Şahin 5 dakika ayakta kalmış, art arda sorular sorulmuş, tek satır cevap verilmemiş, ama ne hikmetse yukarıdaki yorum çıkmış.
Sonra?
Ergenekon'daki bir gizli tanığın Fadime Şahin'le ilgili iddialarına ilave olarak, 28 Şubat'taki skandalın perde arkasında organizatör olarak Veli Küçük, finansör olarak Turgut Büyükdağ'ın bulunduğuna dair bir başka iddiaya gönderme yapılmış.
Haberdeki kritik cümle şu: "Ancak SABAH'ın yaptığı araştırmalar bu iddianın doğru olmadığını ortaya koyuyor."
Yani, Veli Küçük'ün hiçbir günahı yok!
Fotoğraflar Çiçek'in imzası gibi
Bu haber, Ergenekon'a inanmayan yazarlara ilaç gibi geldi, aslında Fadime Şahin'in dinini yaşamak isteyen saf bir kız olduğu iddiasına referans yapıldı.
Oysa, Vatan Gazetesi, 24 Nisan 2003 tarihli nüshasında Fadime Şahin'i bulmuş ve kocasıyla görüntülemişti. O fotoğrafta, Fadime Hanım, başı açıktı ve estetik ameliyat yaptırdığı belirtiliyordu.
Nitekim, Sabah'taki fotoğraflarda başörtülü olsa bile hiçbiri diğerine benzemiyordu. Bariz farklılıklar vardı. Tıpkı, Albay Dursun Çiçek'in imzaları gibi...
Kaldı ki, Sabah ilk kez görüntülüyor ve Fadime Hanım hiç konuşmamışsa eski fotoğraflara nasıl ulaşıldı?
Çok açık, bir yerden çok ciddi bilgi akışı sağlanmış. Sakın, bunu yadırgadığım sanılmasın, sızdırma, gazeteciliğin babasıdır, hep söylüyorum. Önemli olan, doğru çıkması ve kamu yararının bulunmasıdır.
Tuncay Güney fiyaskosu Bu faslın daha iyi anlaşılabilmesi için Sabah'ta yine Abdurrahman Şimşek imzalı bir başka habere geçerek hafızamızı toparlayalım.
26, 27 ve 28 Kasım 2008 tarihli Sabah Gazetesi'nde Ergenekon sürecinde ismi sıkça konuşulan Tuncay Güney'in "İpek" koduyla MİT'e çalışan bir eleman olduğu belirtiliyordu. MİT'in 07.02.1997 tarih ve 10.251.01.011 (IST00736) sayılı belgesine göre, Güney, İran Masası'nda görevliydi.
Ergenekon'a destek veren kimi yazarlar, "Aslan Abrurrahman Şimşek" diyerek haberi övdü. Bizim yayınladığımız gizli belgeleri "Sana kim sızdırdı?" diye soranlar, Şimşek'e "Aslan" dediler.
Çünkü, o haber, güya,Tuncay Güney'in Veli Küçük ve JİTEM'le ilgili tüm iddialarını çürütüyordu!
Kısa süre sonra beklenmedik bir gelişme oldu. Bugün Gazetesi, 12 Ocak 2009 günü belgenin orijinalini yayınladı. Anladık ki, Sabah'taki belge, eksikti. Birileri JİTEM'i aklama kaygısı içindeydi.
Bugün'ün haberine göre,Güney, MİT'in takibindeki JİTEM elemanıydı. Habere bakarsak, Güney, Veli Küçük'le çalışıyormuş.
Bu son Fadime Şahin haberinde olduğu gibi o dönemde de "Sabah Ergenekon haberlerinde dezenformasyon mu yapıyor?" tartışması yaşandı.
(...)
Sabah yönetimine sorum şu: Veli Küçük ve JİTEM hakkındaki iddiaları çürütmeye yönelik özel bir gayret mi var? Değilse, eksik ve yalan haberler üzerinden üretilen senaryolara neden ihtiyaç duyuluyor?
Bir başka sorum, Mehmet Eymür bu işlerin neresinde?
Bekliyorum...