Hasan Ukdem
Sana yolculuk
Seni gördüğüm ilk gün başladı bu yolculuk. Gözlerin uzun bir yoldu; dağların, derelerin, ovaların, şehirlerin en güzelini vaat ediyordu gönlüme.
Kerpiçten yapılmış, toprak damlı bir evin içinde saklı bir cennet varmış ve sen bana o cenneti muştuluyordun. Hiç düşünmeden yürüdüm çağırdığın o yere doğru. Yol çok eğlenceliydi, sen çok güzeldin. Üstelik sesin kuş cıvıltılarından daha hoş, sükutun bin muhabbet tadındaydı. Mutlu mesut bir masal diyarıydı bana bahşettiğin o yer. Çocuklar oynuyordu istikbaldeki evimizin bahçesinde. Sen bir melek gibi çiçeklerin birinden kalkıp birine konuyordun. Dünyalılar görse, eminim sana kelebek derlerdi ama gördükleri hiçbir kelebeğe de benzetemezlerdi.
Ben akşam güneşinin eşliğinde cennetime doğru giderken, elimdeki ekmeklerin çocuklarımızın helal rızkı olduğuna alnımın teri şahitlik ediyordu. Çünkü alnımın teri kurumamış, kalbimdeki heyecan, ağaçların dallarında kuşlar gibi çırpınıyordu. Seni kapıda beklerken görmek, içerdeki cennet kadar güzel görünüyordu gözlerime her seferinde. Sen, tek kişilik Huri ordumun baş kadınıydın. Döktüğün abdest suyu, cennet ırmaklarından, verdiğin bir bardak su, Kevser'in kaynaklarındandı adeta.
Seni hayatın bütün zorluklarına, mihnetine kalkan etmiştim. Ne işin ağırlığı, ne patronun emirleri, ne de geçim sıkıntısı... Her biri bir gülüşünün içerisinde eriyip gidiyor ve bana en güzel meltemlerin, en uzak diyarlardan getirdiği çiçek kokulu nefesler bağışlıyordu.
Sevdanın destanını, aşkın marşını yazıyordum gözlerinin içine, gecelerin bağrına... Günde güneş, gecede mehtap oluyordun. Yıldızların her biri senden doğduğunu bilerek parlıyorlardı gökyüzünde. Kayıp düşenler kim bilir ne kadar üzülüyorlardı senden ayrıldıklarına.
Ayrılık... Bu yola çıkmadan önce asla düşünmediğim bir şeydi. Gel gör ki hayat kalemin ucundan düşen güzel kelimeler gibi merhametli değildi. Ve seni bana hiç vermedi. Oysa biliyorum ki benim sana yolculuğum, ömrümün sonuna kadar sürecek.
Belki de gerçek cennette vuslatla bitecek bu yolculuk... Kim bilir ?
Ey evli bayanlar ! Ev sizlerin gerçek kalesidir. O kaleye sahip çıkın ki geleceğe güçlü erler, güçlü kadınlar çıksın o kaleden ve bilin ki eşleriniz gerçek kahramanlarınızdır, onlara güler yüzle muamele edin. Ve hayatın çetin şartlarına her dem tazeleyerek gönderin onları.
Ey evli erkekler ! Her akşam evinize, eşinizin ayağını bastığı yerlerdeki cenneti görmeye gider gibi gidin. Günün ağırlığını kapı önüne bırakıp, güler güzle girin içeri.
Cennet anaların ayağının altındadır ve Allah rızka kefildir.
Ve şiir
SANA YOLCULUK
Korkmuyorum
Yalnızlığın uğultusundan
Tutamasam da ellerini
Doğuştan aşk, anadan sevgiyim
Yeter ki sen de sevmeye devam et
Ben böyle iyiyim
Bilmiyorum
Böyle bir sevmek var mı ?
Kışın bağrında bahar
Karın elinde gül
Ve soğuğa ayaza inat
Şakıyan bülbül
Sevmiyorum
Yarın için kaygılanmayı
Sadece aşkımızı besliyorum
Dünyalıklardan arınmış içimde
Her şey sana benzesin istiyorum
Sen olsun yer gök, her biçimde
Vazgeçmiyorum
Hala ilk günkü gibi sevdadan
Geçen zaman
Yalnızca bedenlerimizi ihtiyar ediyor
Taze bırakıyor sevgimizi
Düşlerimizde bahtiyar ediyor
İstemiyorum
Geleceğin avuçlarından
Ne yeni bir aşk, ne ikbal
Ne de mutluluk
Menzile varamasam da
Güzel geliyor sana yolculuk