Sen ne pişkin adammışsın Özkök!..

Sen ne pişkin adammışsın Özkök!..

Ahmet Kekeç, Ertuğrul Özkök hakkında çok sert bir yazı yazdı. İşte Kekeç'i çok kızdıran Özkök yazısı ve Kekeç'in o sözleri...

Anayasa değişikliğinin Özkök'ü neden bu kadar rahatsız ettiğini sorgulayan Ahmet Kekeç, 'Nedir bu demokrasi korkusu?' diyerek Özkök'e yüklendi!..

İşte Ahmet Kekeç'in zehir zemberek yazısı;

Bırak kâğıdı, kalemi, hesabı, aritmetiği de, “bu Meclis” niçin anayasa değişikliği yapamayacakmış, onu açıkla.

Hiç kimsenin, hiçbirimizin aritmetiği senden güçlü değil...

Rakamları sen bilirsin. “İhalelerin diline” sen vakıfsın. Para pul işlerinden sen anlarsın. Cebir geometri sorularını sen çözersin. Bir sayının karekökünü sen alırsın.

Biz salağız... “İki kere iki dört” basitliğindeki bir cümleyi anlamaktan aciziz...

O zaman sen söyle:

Her bir şeyi “bihakkın” yapan bu Meclis, niçin anayasa değişikliği yapamıyor?

Hadi diyelim ki öyledir, hadi diyelim ki bu Meclis “yasama dönemi”nin sonuna gelmiştir, hadi diyelim ki seçmen eğilimleri değişmiştir, hadi diyelim ki üyelerin partilere göre dağılımı önümüzdeki seçimde farklılık arz edecektir, hadi diyelim ki oturum çoğunluğunun sağlanması müşküldür.

Hepsine eyvallah...

Bu Meclis “oturum çoğunluğu”nun sağlanamadığı ve “yasama dönemini eskitmiş” tarihlerde Saltanatı kaldırmış, Padişahı kovmuş, Hilafeti ilga etmiş, bir “gece yarısı düzenlemesi”yle Cumhuriyet rejimine geçmiş, bir sürü “inkılap kanunu” çıkarmış, bir sürü hükümet kurmuş da, basit bir anayasa değişikliğini mi yapamayacakmış?

Nehir kenarında oturup düşmanlarının cesedini bekleyeceğine, azıcık tefekkür et, azıcık fehmet, azıcık “izan” ve “idrak” sahibi ol...

Hem, kimlermiş bakalım senin düşmanın?

Bugüne kadar, hayatını kararttığın insanların düşmanlığını kazanmak dışında ne yaptın, hangi hayırlı icraatlarda bulundun ki, bir de utanmadan “nehir kenarında oturmakla” ödüllendiriyorsun kendini? Sen ne pişkin adammışsın yahu!

Öldürdün, doymadın mı?

Bir de öldürdüğün insanların cesedini mi görmek istiyorsun?

Kötücüllüğüne kılıflar arıyorsan, başka enstrümanlar bul, daha uygun ve kullanışlı Atasözleri ara... Sana Çin’den ekmek çıkmaz... Bir de, kaybedeceğin konularda “müddei” olma... Kötü olabilirsin, hak edilmemiş bir imtiyazdan seslenebilirsin, “müdanaasız adam” ayaklarına yatabilirsin ama, akıllı ol...

İzan ve idrak sahibi bir adam olsaydın, kâğıdı, kalemi, aritmetik hesapları bırakır, “Nedir bu yargı vesayeti?” diye sorardın.

HSYK, Yargıtay üyelerini seçecek... Yargıtay üyeleri dönüp HSYK üyelerini seçecek... Bir onlar seçecek, bir bunlar seçecek... Mütemadiyen birbirlerini seçip duracaklar... Hiçbir kararlarını tartışmaya açmayacaklar... Hiç kimseye hesap vermeyecekler... Hiçbir icraatlarında sorumluluk altına girmeyecekler... Canları ne istiyorsa, onu yapacaklar... Bunun adı “yargı bağımsızlığı” olacak...

Kâğıt, kalem, aritmetik hesapları iyi de, bürokrat vesayetine son verecek, halkın seçtiklerini yönetim üzerinde “yeniden” söz sahibi kılacak bu anayasa değişikliği neden rahatsız ediyor seni?

Darbelerin sorgulanabilir hale gelmesi niçin uykularını kaçırıyor?

Nedir bu demokrasi korkusu?

Kötü mü olacak yani? AB standartlarına uygun bir Anayasa Mahkemesi ve HSYK yapılanması kötü mü olacak? “367” saçmalıklarının sona ermesi kötü mü olacak? “Parti kapatan ülke” ayıbından kurtulmamız kötü mü olacak? Kimi disiplin cezalarının yargı denetimine açılması kötü mü olacak? TBMM’ye itibarının iade edilmesi kötü mü olacak?