İSTANBUL (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişiminde Tuzla Orhanlı Gişeleri ve Mehmetçik Vakfı tesislerinde meydana gelen olaylarda 6 kişinin şehit edilmesi ve 42 kişinin yaralanmasına ilişkin, 184'ü tutuklu 187 sanığın yargılandığı davanın duruşması yarına ertelendi.
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan ilk duruşmaya, tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile avukatlar katıldı. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanvekili ve AK Parti İstanbul Milletvekili Fatma Benli ile AK Parti Denizli Milletvekili Cahit Özkan da duruşmayı izledi. Müştekiler, sanık yakınları ve izleyicilerin de 780 kişilik duruşma salonunu tamamen doldurduğu görüldü.
Duruşmada, sanıkların ve müştekilerin kimlik tespitleri yapıldı.
Avukatların taleplerinin alındığı duruşmada, Avukat Necip Kibar, Başbakanlık adına müdahillik talebinde bulunurken, bazı avukatlar ise müştekiler için müdahillik talep etti.
Sanık avukatları ise Tuzla Orhanlı Gişeleri ile Mehmetçik Vakfı tesislerinde meydana gelen olayların arasında, Yalova Hava Meydan Komutanlığı’ndan araçların çıkışı haricinde benzerlik bulunmadığını iddia ederek, iki dosyanın ayrılmasını ve müdahillik taleplerinin reddedilmesini istedi.
Mahkeme heyeti ise Başbakanlık'ın müdahillik talebini kabul ederek, diğer müdahillik taleplerini ve dosyanın ayrılması talebini reddetti.
Sanık eski Hava Harp Okulu öğrencisi Muhammet Fatih Salik savunmasında, 2013 yılında Hava Harp Okulu’na girdiğini ve üçüncü sınıf öğrencisi olduğunu söyledi. 13 Temmuz’da Yalova Hava Meydan Komutanlığı’na kamp yapmak için gittiklerini ve 15 Temmuz’da kampta olduğunu ifade eden Salik, eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal’ın o gün kampa geldiğini ve içtima yaptığını anlattı.
O gün ani reaksiyon eğitimi alarmı verildiğini aktaran Salik, eski Binbaşı Ferhat Günay’ın "tatbikat" yapılacağını söyleyerek öğrencileri gruplara ayırdığını ve otobüse binme emri verdiğini savundu.
Otobüse bindiğini ve otobüs komutanının eski Üsteğmen Aydın Gülşan olduğunu belirten Salik, "Otobüste 15 dakika bekledik, daha sonra otobüse mühimmat getirildi. Aydın Gülşan’ın emriyle silahlara mermi basmaya başladık. Aydın Gülşan bize 30-40 bin kişilik terörist grubunun ülkeye saldırı gerçekleştirdiğini ve bu yüzden Hava Harp Okulu’na gideceğimizi söyledi. Osmangazi Köprüsü’ne geldiğimizde 3 araç olmuştuk. Önümüzden silah sesleri geldi. Daha sonra hareket ettik, Sultanbeyli’de aracımız tekrar durduruldu." dedi.
Sultanbeyli’de halkı gördüğünü kaydeden Salik, Aydın Gülşan’ın "Halkın arasında teröristler olabilir, dikkat edin" dediğini öne sürerek, şöyle devam etti:
"Türk bayraklı halkı gördüm, terörist olmadıklarını düşündüm ama yine de temkinli olmak istedim. Halk darbe girişimi olduğunu söyledi, biz de Hava Harp Okulu’na gideceğimizi söyledik. O sırada halkla beraber İstiklal Marşı okuduk, sohbet ettik."
Polisin gelmesi üzerine otobüse bindiklerini dile getiren Salik, sonradan bazı kişilerin kendilerine darbeci olduklarını söyleyip küfürler ettiklerini iddia etti.
Sanık Salik, suçlamaları reddederek, tahliyesini istedi.
Bu sırada salonda bulunan bir müşteki, "Bunların hepsi terörist, kolumdan sakatım ben. Siz vatan hainisiniz." diye bağırdı. Bunun üzerine mahkeme başkanının, talimatıyla kolluk güçleri tarafından müşteki salonun dışına çıkarıldı.
- "Evdeki telefonun kime ait olduğunu bilmiyorum"
Sanık eski Hava Harp Okulu öğrencisi Muhammed Furkan Altuntaş da savunmasında, kampta olduğunu dışarıyla ilgili hiçbir iletişim aracının bulunmadığını ileri sürdü.
Eski Yüzbaşı Fatih Aksoy’un otobüse binme emrini verdiğini iddia eden Altuntaş, otobüs komutanının ise eski Yüzbaşı Sinan Canlı olduğunu anlattı.
Sultanbeyli’de otobüs durduktan sonra silah sesi duyduğunu ve kafasını silah sesinin geldiği yere çevirdiğini söyleyen Altuntaş, sivil bir vatandaşın sekerek oradan uzaklaştığını ve diğer kişilerin de bu kişiyi alıp götürdüğünü ifade etti.
Başta sakin olan halkın daha sonra sinirlendiğini iddia eden Altuntaş, daha sonra ise polis merkezine gittiklerini savundu.
Mahkeme başkanı, iddianamede, "telefonunda 'ByLock' kalıntısına" rastlandığını sorması üzerine Altuntaş, "Telefon benim değil. Şahsıma ait olan telefon, kampta polis tarafından alındı. Söz konusu telefon evde bulunan telefondur. Kız kardeşim bu olaylar olunca 'FETÖ nedir?', 'ByLock nedir?' gibi aramalar yapmış. Kız kardeşim zaten reşit değil, 2001 doğumlu. Merakından bakmış." iddialarını dile getirdi.
Başbakanlık adına duruşmaya katılan Avukat Necip Kibar'ın telefonun kime ait olduğunu sorması üzerine, Altuntaş, "Evdeki telefon, bana ait değil, kime ait olduğunu bilmiyorum." dedi.
Sanıklardan 9'unun savunmalarının alındığı duruşma yarına ertelendi.
- İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Bülent Başar ve Hikmet Pak tarafından biri polis 6 kişinin şehit edilmesi, 42 kişinin yaralanmasına ilişkin 4 subay, 178 Hava Harp Okulu öğrencisi ve 5 er olmak üzere 184'ü tutuklu 187 şüpheli asker hakkında hazırlanan iddianamede, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Tuzla Orhanlı Gişeleri ve Mehmetçik Vakfı tesislerinde meydana gelen olaylara yer verildi.
Hazırlanan 866 sayfalık iddianamede, 4 subay, 176 Hava Harp Okulu öğrencisi ve 5 er "şüpheli", aralarında yaralıların da bulunduğu 118 kişi "mağdur-müşteki" sıfatıyla yer aldı.
Darbe şüphelisi askerlerin Yalova Hava Meydan Komutanlığı'ndan İstanbul'a intikal ederek, Tuzla Orhanlı Gişeler ile Sultanbeyli / Mehmetçik Vakfı bölgelerinde faaliyet gösterdikleri anlatılan iddianamede, olaylarda biri polis 6 kişinin şehit edildiği ve 42 kişinin yaralandığı hatırlatıldı.
Orhanlı Gişeleri'nde darbecilerin tüm uyarılara rağmen teslim olmadıkları, bölgede görev alan kolluk kuvvetleriyle çatışmaya girdikleri aktarılan iddianamede, söz konusu çatışma sırasında darbeci subaylar Binbaşı Ferhat Güney ve Teğmen Emre Demirbilek'in etkisiz hale getirildiği kaydedildi.
İddianamede, şüphelilerin "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs'', ''TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs'', ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs'' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet, ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan on beşer yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
İddianamede, bazı şüphelilerin ise "kasten öldürme, kasten öldürmeye teşebbüs, silahla kasten yaralama, cebir ve tehdit kullanarak, silahla ve birden fazla kişi ile birlikte kişileri özgürlüklerinden yoksun kılma, mala zarar verme, iştirak halinde kamu malına zarar verme" suçlarından 10 yıl ila 5 kez müebbet hapis cezası arasında değişen oranlarda cezalara çarptırılmaları talep edildi.
Darbe kalkışması kapsamında takviye unsurlar olarak Yalova Hava Meydan Komutanlığı'ndan (kamptan) İstanbul'a intikal eden ve Mehmetçik Vakfı bölgesinde bir dizi eylemlerde bulunan eski Yüzbaşı Sinan Canlı, eski üsteğmenler Ali Apaydın ve Aydın Gülşan, 3 sözleşmeli er ve 116 Hava Harp Okulu öğrencisinin, İstanbul'da bir medya kuruluşuna ait binanın kontrol altına alınmasına yardımcı olmakla (takviye güç olarak) görevlendirildikleri aktarılan iddianamede, bu medya kuruluşunun hangi medya kuruluşu olduğu ve nerede bulunduğunun belirlenemediği kaydedildi.
İddianamede, 15 Temmuz'da Tuzla TEM Kuzey Yolu Mehmetçik Vakfı Dinlenme Tesisleri'nde asayiş uygulaması noktasında görev yapan müşteki polis memurları Mehmet Başol, Mehmet Pay, Beyit Sezgen, Hakkı Kalyoncu, Ertaç Karakoç, Ertekin Karadağ ve Sinan Karakollu'nun, il dışından İstanbul'a doğru seyir halinde olan bazı askeri birliklerin geçişlerini engellemeleri talimatı uyarınca "Z20 Ilgaz" isimli zırhlı araç ile tedbir aldıkları belirtilerek, 01.00 sıralarında Tuzla Mehmetçik Vakfı mevkisine gelen şüpheli 122 askerin, kolluk görevlileri tarafından trafik akışının kesilmesi ve bölgede çok sayıda vatandaşın toplanması üzerine daha fazla ilerleyemedikleri aktarıldı. İddianamede, bölgede toplanan vatandaşların şüphelilere tepki gösterdikleri belirtildi.
- "Birbirimizi mi vuracağız?"
Şüpheliler Sinan Canlı, Ali Apaydın ve Aydın Gülşan'ın araçlardan inerek konuştukları vatandaşları ilerlemelerine engel olmamaları için uyardıkları anlatılan iddianamede, vatandaşların yolu açmamakta ısrar etmeleri ve tepki göstermeye devam etmeleri üzerine, şüpheli Sinan Canlı'nın müştekiler Osman Nuri Esen ve Aydoğan Onmaz'ın bacaklarına tabanca ile ateş ederek, yaraladığı kaydedildi.
Şüpheliler Canlı, Gülşan ve Apaydın'ın, sivil vatandaşların ve kolluk kuvvetlerinin bulunduğu yere doğru, etkili mesafeden, uzun namlulu silahlarla, öldürme kastıyla hedef gözeterek ateş ettikleri bildirilen iddianamede, açılan ateş sonucu vatandaş Sedat Özoğul ile polis memurları Mehmet Başol ve Mehmet Pay'ın yaralandığı belirtildi.
İddianamede müşteki polis memurları Murat Ellibeş, Apdil Özcan, Sezgin Önal, Erdal Yıldırım, Erdi Biçer ve Mehmet Biliç'in takviye güç olarak bölgeye intikal ettikleri, "Yapmayın, bu yaptığınız suçtur, hepimiz bu vatanın evlatlarıyız, birbirimizi mi vuracağız?" şeklinde sözler söyleyerek şüphelileri eylemlerinden vazgeçirmeye çalıştıkları aktarılarak, şüpheli Sinan Canlı'nın, kolluk görevlisi müşteki Murat Ellibeş'in yanına yaklaşarak uzun namlulu silahıyla karın bölgesine, öldürme kastıyla yakın mesafeden ateş ettiği bilgisi verildi.
- "Polislerin kafalarına sıkın" talimatı
Eski Yüzbaşı Sinan Canlı, eski Üsteğmen Ali Apaydın, eski Üsteğmen Aydın Gülşan ve öğrenci Abdüssamet Asan'ın eylemlerine devam ettikleri ve müşteki polis memurları Apdil Özcan, Sezgin Önal, Erdal Yıldırım, Erdi Biçer ve Mehmet Biliç’i silahla tehdit ederek, zorla yere yatırdıkları aktarılan iddianamede, şüpheli Canlı'nın müşteki Biliç'i MP-5 marka silahının dipçiği ile yerde darbetmeye başladığı, yine yere yatırdığı müşteki polis memuru Erdal Yıldırım'ın beylik tabancasını aldığı belirtildi. İddianamede, şüpheli Asan'ın ise Canlı'nın talimatı ile yerde yatan diğer müşteki polis memurlarının beylik tabancalarını, çelik yeleklerini, mühimmatlarını, cep telefonlarını ve telsizlerini topladığına işaret edildi.
İddianamede darbeci Yüzbaşı Sinan Canlı'nın, yanındaki diğer şüpheliler Ali Apaydın, Aydın Gülşan ve Abdüssamet Asan'a, polislerin başlarını kaldırmaları halinde "Polislerin kafalarına ateş açın" talimatı verdiği belirtildi.
İntikale devam eden şüphelilerin 16 Temmuz 02.30 sıralarında Sultanbeyli'de TEM Kuzey Yolu üzerinde toplanan ve kalkışmaya tepki gösteren vatandaşlar tarafından durdurulduğu, araçlardan inen şüphelilerin vatandaşlardan yolu trafiğe açmalarını istedikleri anlatılan iddianamede, vatandaşların yolu açmamakta ısrar etmesi üzerine şüpheliler Apaydın, Gülşan ve Canlı ile 10 öğrencinin ateş ettikleri, müştekiler Dursun Yazıcı ve Kemal Karavuş'un, açılan ateş sonucu yaralandığı aktarıldı.
- Fotoğraf çeken vatandaşı da yaraladı
İddianamede, şüpheli Sinan Canlı'nın, kendilerini cep telefonunun kamerası ile görüntülemeye çalışan müşteki Yakup Udun'u silahla sağ bacağına ateş ederek kasten yaraladığı vurgulanarak, müşteki Udun'un "Yüzbaşı olduğunu öğrendiğim Sinan Canlı isimli asker, kendilerinin Harp Okulu'ndan geldiklerini, göreve gittiklerini, derhal yolun açılmasını istediğini söyledi. Bu sırada yüzbaşı başka bir vatandaş ile tartışırken, ben tartışan vatandaşın ve askerin fotoğrafını çektim. Bu esnada fotoğraf çektiğimi gören yüzbaşı, aniden bana tabanca ile ateş etti. Kurşun sağ bacağımın diz kısmına isabet etti. Yaralanınca kendimi yol kenarına attım. Bir ara arkamdan geldiğini gördüm, ancak daha sonra panik ortamı oluşunca beni takip etmeyi bıraktı." şeklindeki ifadesine yer verildi.
Bazı kolluk görevlileri ile vatandaşların yaralandığını öğrenen vatandaş topluluğunun galeyana gelerek otobüsleri taşladıkları ve camlarını kırdıkları, araçlarda bulunan şüphelilerden bazılarını darbettikleri bildirilen iddianamede, kalabalığın fazla olması ve kolluk görevlilerinin sayısının azlığı nedeniyle olay yerine takviye kuvvet çağrıldığı, kolluk görevlilerinin müzakere yapmak istedikleri şüphelilerin buna yanaşmadıkları ifade edildi.
Şüphelilerin 16 Temmuz'da 08.30 sıralarında yakalanarak gözaltına alındıkları, haklarında adli işlemler yapılmak üzere Sultanbeyli İlçe Emniyet Müdürlüğü Fatih Polis Merkezi Amirliği'ne götürüldükleri belirtildi.
AA