15 Temmuz’dan iki yıl sonra

Salim Kuzu

Böyle olaylar bizleri birbirimize bağlıyor. Bizler Türk insanı ve Müslüman olarak darbeye darbeyle karşılık veren milletin insanlarıyız. Rabbimize şükürler olsun. İnşallah böyle günleri bir daha yaşamayız. Bu olaylar bilinçli olan, olmayan herkese ders olmuştur. Kimsenin oyununa gelmeyelim.

15 Temmuz’u da birlikte yaşadık. Bu darbelerin ikisi din adına yapılmıştır. Diğerleri ‘laiklik elden gidiyor’ yalanıyla yapılmıştır. Baktılar laiklik tutmuyor, 15 Temmuz’da yeniden Abdülhamit’i devirdikleri oyunu tezgahladılar. Abdülhamit’i din adına yıktılar. Sarıklı cübbeli hocalar sokağa döküldü. Kazım Karabekir Paşa genç bir subayken dini korumak için yola çıktı. 25 subay öldürüldü. Ama bu milletin mayası sağlam, milleti susturamadılar

15 Temmuz, aynı zamanda çok önemli derslerin alınması gereken bir darbe/işgal/terör saldırısıdır. Alınacak en önemli ders ise “devlet” ve “devletin kurumsal örgütlenmesi” ile ilgidir. 15 Temmuz darbe girişimi bize Türkiye’de devlete atfedilen “güçlü devlet geleneği” söyleminin, devletin kendi kurumsal varlığına yönelik tehditlere karşı etkin mücadele etme kapasite temelinde aslında “gerçeklikte karşılığı olmayan bir retorik” olduğunu göstermiştir. 15 Temmuz darbe girişimiyle, Türkiye’de devletin, söylemde güçlü, fakat gerçeklikte zayıf bir kurumsal yapıya sahip olduğu artık göz ardı edilemez acı bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır. 15 Temmuz darbe girişimi, başta karar vericiler olmak üzere hepimize, devletin kurumsal ve yönetim anlayışı temelinde, bu tür kalkışmalara ve meydan okumalara karşı güçlendirilmesi gerektiği dersini vermiştir. Türkiye’de devletin yeniden inşası ve dönüştürülmesi, diğer bir deyişle, söylemde değil gerçekte güçlü devletin inşası gerekliliği, 15 Temmuz’dan alınacak ilk ve en önemli derstir. 15 Temmuz’un üzerinden on beş ay geçtikten sonra devletin yeniden inşası, Türk sivil-asker ilişkileri ve TSK’nın kurumsal dönüşümü boyutlarında “Mevcut durum ne? Riskler ve çözüm önerileri neler?” sorularına yanıt bulmayı amaçlayan bu raporda ayrıntılı olarak açıklanacağı üzere, etkin, verimli ve güçlü devlet bürokrasisi ve yönetimi gerçekte, aynı anda ve sinerjik biçimde uygulanması gereken üç prensip ile başarılabilir:

1 Devlet kurumsal örgütlenmesi güçlü ve akılcı olmalıdır.

2. Bürokrasideki terfi ve tayinlerde liyakat esas alınmalıdır. Meritokrasi, devletin bürokratik örgütleri arasında iyi yönetişim, kriz farkındalığı, kapsayıcılık, toplumsal uzlaşı ve ortak rıza yoluyla güçlendirilmelidir.

3. Bürokrasisinin sadakati; eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü ve tarafsızlığı, kapsayıcı kurumlar, etkin/çoğulcu yönetişim gibi ilkelerin şekillendirdiği “kamu yararına” olmalıdır. Çünkü 15 Temmuz bize göstermiştir ki, devletin bürokratik kadrolarında belli bir zümreyi gözetmesi, onu kapsayıcı olmaktan uzaklaştırmasının yanı sıra laiklik, liyakat ve hukukun üstünlüğünden uzaklaşılması hem devletin kırılganlığını arttırmakta hem de devlet-toplum ilişkisini yıpratmaktadır.

-*/-*/-*/

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.