15 Temmuz gecesi yaşamış olduğumuz darbe girişiminin, Rabbimizin yardım ve inayetiyle, derin siyasi liderlik örneği sergileyen Cumhurbaşkanımız ve onun çağrısına kulak veren halkımızın, topyekûn ortaya koyduğu direnişle püskürtüldüğünü söyleyebiliriz. Kırk yıldır bu gün için hazırlık yapan bir kirli yapının tüm planları, kırk dakika içinde ters yüz oldu ve Allah’a hamdolsun ilk dakikalarda gelen haberlerle de darbecilerin kaybettiğini anlamaya başladık.
Bu darbe sürecinde tüm illerdeki Valilik ve Emniyet müdürlüklerinin, belediyeler ve halkla kurduğu o kısa cümleli iletişimler sonuç verdi. O gece, kaygılar aynı olunca, verilen kavganın da bereketi oldu. İlk defa devlet refleksinin, milletin talebiyle örtüştüğüne şahit oldum. Bu millet, darbecilere olan öfkesini, ülkesine olan aidiyetinde eritip, yüz milyonlar olup alanları, caddeleri ve sokakları doldurduğu halde tek bir kırıp dökmenin, yağmanın, tacizin yaşanmadığı bir tablo ortaya koydu. Çok yakın tarihte yaşanan ve batı tarafından dibine kadar desteklenen gezi eylemleriyle kıyaslandığında, hangi duruşun yerli özellikler taşıdığını söylemeye bile gerek yok. O anlamda Marksist gezicilerle İslamcı FETÖ’cüler arasında çok da bir fark kalmamıştır.
Darbenin şiddeti atlatıldı, artçıları da hamdolsun kontrol altında. Artık Türkiye, çok hızlı bir biçimde bu darbeyi oluşturan yapıyı anlamaya ve devlet eliyle çözmeye çalışıyor. Kabul edelim ki bu yapı, kutsallık yükleyerek yaptığı her işte, başarının son kertede bir ölçü olmadığını kabul ederek yoluna devam etti. Kendisini takip eden müntesiplerini böyle ikna etti. Sürekli ufukta gerçekleşecek galibiyetin müjdesiyle, yapısını korumaya devam etti. Manevi dozu yüksek, izahtan vareste, sofistike tanımlamalarla bu güne kadar hem ayakta kaldı hem de büyümeye devam etti. Bu yolda kendisine mani olmaya çalışanları tehdit, şantaj ve infaz yöntemlerini kullanarak devre dışı bıraktı.
Ne 7 Şubat MİT krizinden sonra, ne de 17/25 Aralık 2013 kalkışmasından sonra, ne devlet ne de bu yapıyla bağ ve bağlantılarını devam ettiren ama o yapıdan olmadığı iddiasında olan kesimler, bu yapının ne denli tehlikeler barındırdığına dönük bir çalışma yapmadılar. Bu yapının hedefledikleri sonuçları alıncaya kadar her tür imhayı yapabileceğini gözden kaçırdılar. O sebeple bugün halk devreye girmiş ve görevini yapmıştır. Yapmaya da devam etmektedir. Şiddete başvurmadan, içindeki farklılıkları dışlamadan oldukça kontrollü bir biçimde gerekirse canını feda ederek bu yapının kamusal alan işgalini söküp atmak için çabalamıştır.
Halk bu bedelleri öderken, halen bu yapının devlette örgütlenmesine katkı sağlayanlar ya da üzerini örtenler varsa, bilsinler ki bu kutlu kavgada can veren ve an itibariyle 246’ya ulaşmış insanın kanında, dolaylı da olsa pay sahibidir. Sureti haktan görünüp bu yapıya iğrenç ve aşağılık gülücük atanlar, bari gölge etmesinler de ihsan sahibi insanların önünü açacak kadar kişilikli olsunlar. Bu mücadelede zamanın az, işin çok olduğu ortada. Kendi süfli korkularına teslim olmuş insanların bu mücadelede halkımıza yapacağı bir katkı yoktur. Vereceği en iyi hizmet, bu kavgada cesur adımlar atacak olanların önünü açmak olacaktır.
Öte yandan 15 Temmuz gecesi bu aşağılık kalkışmayı bastıran ve canını ortaya koyan halkımızın, artık devletin tüm kademelerinde olabilme hakkının önünün açılması gerekiyor. Seçkinci duruşlara sahip makamlar, bu millete açılmalıdır. Her on yılda bir darbe yapan cuntacı yetiştiren bu sistem, ivedi bir biçimde değiştirilmelidir. Devleti yöneten kadrolar, bir daha ne 15 Temmuz yaşamasına ne de masum halkın katledilmesine sebep olacak caniler yetişmesine izin vermemelidir.
Bu sebeple, biz de yapılmasını beklediğimiz bu çalışmalar yapılırken alanları boş bırakmayacağız. Şiddete başvurun, silaha sarılın diyen ahmakların sözlerine kulak asmayacağız. Suriye’de zalim ve katil Esed’e karşı mücadele veren Suriye halkının düşürüldüğü tuzağa düşmeyeceğiz. Allahın izniyle, sivil bir duruş ve sivil bir direnişle hem 246 kişinin katili FETÖ terör örgütünü, hem de onun destekçisi ve öykünmecisi yapıları yerle bir edeceğiz.