Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin 2008 yılı ilk etkinliği Erdem Bayazıt’a vefa mahiyetindeydi.
‘San’atının 50. Yılında Erdem Bayazıt’ programının misafirleri de Bayazıt kadar değerliydi.
Rasim Özdenören, Prof. Dr. Ramazan Kaplan, Prof. Dr. Turan Koç ve Arif Ay.
Arif Ay’ın Ahmet Muhip Dıranas’tan öğrencilerine okuduğu şiirin tamamı şöyle:
Yeşil pencerenden bir gül at bana, / Işıklarla dolsun kalbimin içi. / Geldim işte mevsim gibi kapına / Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak, / Ben aşkımla bahar getirdim sana; / Tozlu yollardan geçtiğim uzak / İklimden şarkılar getirdim sana.
Şeffaf damlalarla titreyen, ağır / Koncanın altında bükülmüş bir sak. / Seninçin dallardan süzülen ıtır, / Seninçin karanfil, yasemin, zambak...
Bir kuş sesi gelir dudaklarından; / Gözlerin, gönlümde açan nergizler. / Düşen öpüşlerdir dudaklarından / Mor akasyalarda ürperen seher.
Pencereden bir gül attığın zaman / Işıkla dolacak kalbimin içi. / Geçiyorum mevsim gibi kapından /
Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ.
Bugün bana kalırsa şiirin yaşıyor olması bile bir mucize…
Yârin zülüfleri de yıllar öncesinde kaldı gamzeleri de…
Yeşil pencereli evleri belediyeler çoktan yıktılar…
Mevsim gibi kapısına geldiğinizde, gözlerinizdeki bulut ve saçlarınızdaki çiği okuyabilecek bir sevgili de hayal…
5. mevsim gibi kalakalıyorsunuz orta yerinde dünyanın…
Sevgilinin dudaklarından kuş sesini işitmek mümkünse de, çağın bu tür nezakete geçit vermeye tahammülü yok.
Etrafta bütün kuş seslerini öldürmeye niyetli birer cani...
Şehirlerin ruhlarının çekildiğini söylüyor Rasim Özdenören ağabey…
Kayseri’nin, Tokat’ın, Maraş’ın, Sivas’ın ve Konya’nın ruhsuzlaştırıldığını…
Hayat bana kalırsa şiiriyetini bu yüzden kaybetti…
Şimdi şairlerden beklenen bu ruhsuz âleme bakıp güzel söylemeleri.
Kör bir ressam olmak gerekiyor…
Damıtılmış sözcükler dokuyabilmek için.
Arif Ay, ‘Yeşil pencerenden bir gül at bana, / Işıklarla dolsun kalbimin içi’ mısralarını okuduğu zaman öğrencilerinin garip garip baktıklarını anlatıyor. “18. kattan aşağıya gül atsan nereye düşer” diyerek de ‘anlamsız bakışların’ nedenini okuyor…
***
İyi ki Erdem Bayazıt ‘Aşk risalesini’ yazmış diyorum…
Kimsenin dinlemeye tahammülü yok ya kendi kendime okuyorum:
Haydi gel sevgilim / Uzanalım toprağın altına / Çiçekler mayalansın göğsümüzde / Bu akıp giden bu kör gidip yol giden / Kalabalıkları bu insanları / Ezen çiçekleri, bir kere bile farkına varmayan / Dökülen bu yıldızları yağmur birikintilerine / Çiğneyerek geçen bu adamları ve kadınları / Uyarmak için bir an durdurmak için / Bu bizi terkeden, bacaları öksüz ve boynu bükük / İçimizde sonsuzluk kavislerinden izlerini taşıdığımız / Ama şimdi kendimizi zorlasak da / anımsayamadığımız / tasarlayamadığımız o kırlangıçları / Ah tekrar dönülebilir mi? yaşayabilirmiyiz? / Uzansak yerin altına ve toprak olsak.
***