Geçtiğimiz hafta Seydişehirli fotoğraf ve doğasever ekiple yüzde yüz Hüseyin Bostancı organizesi olan bir etkinlik gerçekleştirdik. Tabiî ki yediğimiz içtiğimiz ( kara çaydanlık, bakır fincandan kahve ve dahası) bizim olsun gördüklerimizi fotoğraf video olarak paylaştık ama fotoğrafa aktaramadıklarımız var bu olayı önemsediğim için onu da yazılı olarak paylaşmak istedim.
Etkinliğe sabah şafakla başlayan ekip gezide ilk olarak susuz yaylasının hemen üstünde, sugla barajına yansıyan müthiş gün doğumunu seyrederek gözlerini açtı.
Son zamanlarda gün doğumu keyfini yaşamak adına kendimi bayağı şanslı hissettiğimi söyleyebilirim.. O uykunun mahmurluğunu ve sıcak yatağı bırakıp buz gibi havada gün doğumunu dağlarda karşıladığım günler o kadar keyifli geçiyor ki, inanın o gün, gün boyunca akşama kadar enerjik ve üretken hissediyorum kendimi.
Uzatmayalım yine böyle gün doğumu ile fotoğraflarımızı çektikten sonra yola koyulduk, İstikamet Antalya'nın Akseki İlçesine bağlı Sarıhacılar Köyü- Mahallesi.
22 Nisanda Dünya çocuklarının buluştuğu etkinlikle açılan müzenin açılışına o zaman davetli olduğum halde gidememiştim, şimdi nasip oldu gidiyorum. (Merak Edenler için Seydişehir Antalya istikametinde Akseki kavşağını hemen geçince yolun solunda Sarıhacılar Mahallesi levhasını görecekler) 2 hanenin yaşadığı her tarafın yıkık evlerle dolu baykuşların cirit attığı bir viraneye vardık.
Müthiş havada içinden geçen eski kervan yolunda kısa mesafeli yürüyüş yaptıktan sonra müzenin olduğu mekana doğru yola düştük ve müze sahibi on dakika sonra gelip bize Anadolu misafir perverliği ile çay ikram etti ve müzeyi ne zaman istesek gezebileceğimizi söyledi. Şahsen ben ve arkadaşlar heyecanlıydık, çoğunluk fotoğraf ekibi olduğu için içeride ne var ,neyi çekerim derken kapı açıldı.
Girişimci Mustafa Kavasoğlu tarafından açılan müzede Anadolu’nun ,Türk halk kültürünü yansıtan “mutfak gereçleri, ahşap oyma tavan ve kapılar, ahşap kapı kilitleri ve anahtarlar, yöresel kıyafetler, tartı aletleri, demirci, kalaycı ve semerci aletleri, tarım araç ve gereçleri, silah, savaş ve müzik aletlerinden oluşan 5 binin üzerinde , benim dedelerimin kullandığı müthiş tarihimiz oradaydı hepsi büyük çoğunluğu tanıdıktı ama tanımadığımız Anadolu’da deyim olan ilk defa göreceğimiz ananın öreği gibi” ? bir tarih sergileniyordu.
Mustafa Kavasoğlu ilk kez tesadüf eseri 2010 yılında buraya geldiğini Söyleyerek başladığı konuşmasında “Burada gördüğüm tarihi dokuya hayran kaldım.Bundan sonraki emeklilik hayatımı burada geçirmeye karar verdim.30-35 yıldır biriktirdiğim etnografik-folklorik objeler vardı.Onların tam kalıcı olarak sergilenebileceği bir köy diye düşündüm. Bu binayı inşa ederek burası bir etnoğrafya müzesidir hatta Türkiye’deki en zengin etnoğfrafya müzesidir. Uzun sürede biriktirilmiş beş binden fazla objenin sergilendiği müzedir. Onu bu köyde insanların hizmetine sundum. Burada bazı zorluklarda yaşadım bunların en önemlisi burada yaşam yok, insan yaşamıyor ailecek yaşayan sadece iki aile var. Bir imamımız var fahri olarak birde kız kardeşi yaşıyor. Onun dışında yaşam olmadığı için çalışacak iş yaptıracak ustaları bulmak bir hayli zor oldu, çevreden günü birlik adam toplayarak öyle iş yaptırarak bu müzeyi oluşturdum. Bu köyde ben dört tane müze yapmayı hedefliyorum. Bunlardan 2.si yaşam müzesi onu da yılbaşında inşallah hizmete sokacağız. Ondan sonrada iki tane daha müze açıp bu köydeki emeklilik hayatıma devam edeceğim.” diyor
Müze için yaklaşık 800 bin lira harcama yapılmış, müze sayesinde İki hanenin yaşadığı mahalleye Türkiye’nin en büyük etnografya müzesi bulunduğu mahalle ziyaretçi akınına uğruyor.
Büyük bir riske girerek böyle bir yerde müze açmak cesaret işi ,cesaretinden dolayı Mustafa Kavasoğlu’nu kutluyorum ve bizim Anadolu’nun o eşsiz tarihine sahip çıkıp bizlerin ziyaretine açtığı için teşekkür ediyorum, tarih sevenlere o tarafa yolu düşen olursa mutlaka gezmesini tavsiye ediyorum.