AFYONKARAHİSAR (AA) - CANAN TÜKELAY - Afyonkarahisar'da yaşayan ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütünce (UNESCO) "Yaşayan İnsan Hazineleri" listesine alınan keçe ustası Ahmet Yaşar Kocataş, babasından devraldığı sanatını 20 metrekarelik atölyesinde 60 yıldır sürdürüyor.
Keçe sanatının yaşayan en önemli ustalarından Kocataş, mesleğini ilk günkü heyecanla yaparak çevresine örnek oluyor.
Yeni Zelanda'dan getirilen ince yünü işleyerek, televizyon dizilerinde kullanılan kıyafetleri hazırlayan Kocataş'ın, Mevlevi kültürünü yansıtan hediyelik ürünleri de ilgi görüyor.
Kocataş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, küçük yaşlarda başladığı işine gittikçe bağlandığını, ilkokul sonrasında ise vaktini keçe sanatıyla geçirdiğini söyledi.
Esnaf çocuğunun yürümeye başladığında dükkanda çıraklık yapmaya başladığını anlatan Kocataş, "Biz de ayağımız yere basınca soluğu dükkanda aldık. Gittikçe bu işi sevdik. İlkokulu bitirdikten sonra da tamamen bu işe yöneldik. 60 yıldır bu işi yapıyorum." diye konuştu.
- "Ömrümüz bu dükkanda geçti"
Cami hocası olmayı hayal ettiğini ama bunu gerçekleştiremediğini belirten Kocataş, şöyle devam etti:
"Keçeci olmasaydım cami hocası olurdum. Ama olmadı, keçeciliğe devam ettik. Zaten başka da hayal kuramadık. Ömrümüz bu dükkanda geçti. Başka yere gitme imkanımız da yoktu. Bu sanatı yaparken hiç zorlanmadım. Babam yavaş yavaş burayı sevdirdi. Çalışmalıydık, mecburen sevdik. Gittikçe hayatımızın bir parçası oldu. Artık vazgeçmenin imkanı yoktu. Babamla 45 yıl bir evde yaşadık. Gece bile hayatımız keçeyi konuşmakla geçiyordu. Ertesi gün yapacağımız işleri, yapılabilecek yenilikleri konuştuk gece gündüz."
Kocataş, sanatında temel prensiplerinin "doğruluk, sadakat ve çok çalışmak" olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ben hiçbir zaman bu mesleği horlamadım. Sarraf da olsam keçecilikte kazandığım parayı kazanacaktım. Buna inanarak işime sarıldım, dikkat ettim. 'Ya aman keçeci olmasın, sonunda aç kalır' derseniz, o çocuk ne keçeci olur, ne de bu iş yürür. Bizim mesleğin insanları çocuklarına bu mesleği öğretmediler. 'Aman ben oldum o olmasın' dediler. Böyle derseniz maçı daha başlamadan kaybedersiniz. Ama ben de kendi çocuğumu keçeci etmedim. Bende de var demek ki bazı hatalar. Benden sonra çocuklarım heves ediyor ama yürütürler mi yürütmezler mi bilmiyorum. Kızlarım çok hevesliler, inşallah yaparlar. Biz yapmasak da bir yapan bulunur. Eğer biz ölürsek bu işi bırakırsak bir başkası gelir bu boşluğu doldurur. Biz keçecilikten ne zarar gördük."
- "Her zaman temiz iş yapmak için çalıştım"
İnsanların beğenebilecekleri bir iş çıkarmak için yapılan işe sevgiyi katmanın şart olduğunu vurgulayan Kocataş, şunları kaydetti:
"Eğer yaptığınız işe sevginizi katmazsanız hiçbir zaman başkasının beğeneceği bir iş olmaz. Keçeciliği sevimsiz bir haldeyken şehirli evine yakışır, sevilir hale getirdik. Ben ödül alacağım diye keçecilik yapmadım. Ödül istenmez verilir. Onlar beni tespit etmişler, ben de bundan gurur duydum. Çocuklarım gurur duydu. Her zaman temiz iş yapmak için çalıştım. Yapılan iş gelecek yıl bir daha dönsün diye çalıştım. Eğer kötü iş yapsaydım iş yaptıranların yüzüne bakamazdım. Bu seviyeye o sayede geldim."
Son yıllarda yaptığı işlerin birbirine benzememesine özen gösterdiğini aktaran Kocataş, "Birinde bulunan iş ötekinde bulunmasın diye çalışıyorum. Muhakkak bir tarafını değiştiriyorum. Bir yapılan öbürüne benzemiyor." dedi.
AA