28 Şubat'ın üzerinden tam 22 yıl geçti. Aradan geçen bunca yıl, ne bu sürecin mağdurlarının izini silebildi, ne de 28 Şubat tarihinin kara lekesini ortadan kaldırabildi.
Yapılan postmodern darbe ile ülke gerildi, toplumun pek çok kesimi incitildi. Başörtülüler, YAŞ zedeler ve kamudan atılanlar başta olmak üzere dini hassasiyetliği olan herkes süreçten etkilendi.
Cuntacı zorbaların postal gölgesi altında, İslami kimliklerinden dolayı acımadan harcadıkları bir kesim ise, bu zamana kadar haklarının iadesini bir türlü alamadı. Onlar için 28 Şubat süreci hâlâ daha sona ermedi.
Darbe mağduru bu kesim, 28 Şubat'ın artçılarını iliklerine kadar hep hissetti.
Mağdur olan bu kesim yurtdışında ilahiyat eğitimi alarak, diploma denklikleri iptal edilen eğitimli ve nitelikli bir kesim.
Bu kesimin de kahir ekseriyetini El Ezher mezunları teşkil etmekte, iade-i itibar ile mağduriyetlerinin giderilmesini ivedilikli bir şekilde beklemektedir.
Esasında bu kesimin sesini yeterince duyuramadığı dikkat çekici bir durumdur. Fakat bilmeyenler için bunun da bir izahı vardır.
"Devletin her zaman yanında yer alan insanların, devletin hiçbir zaman karşısında olmak istemedikleri" gerçeğidir.
Ayrıca El Ezherlilerin ve aile efradlarının bu zamana kadar ortaya koydukları tepki de hem takdire şâyândır, hem de devlete olan bağlılığını teyid eden bir hakikat. Çünkü onlar, mağduriyetlerini dillendirdiler belki ama hükümete ve devlete karşı bir ağır söz hiç söylemediler. Her seferinde meselenin halli için ricacı olmakla yetindiler. Hiçbir zaman müşteki olmadılar. Sorunun, devlet ricâli tarafından çözülmesini beklediler. Hukuk ve kanunların çizdiği yoldan hiçbir zaman ayrılmadılar.
28 Şubat yıkım ekibinin yaşattığı acı ve travmalar, bu kesim için hatıralarda kaldı belki ama mağduriyetleri henüz daha gideril(e)medi.
Ülkemizdeki binlerce El Ezherlinin sorunları bütüncül anlamda ele alınarak çözül(e)medi.
Bir gerçek var ki, YÖK'ün geçmişteki kanunsuz uygulamaları mezunların kaderini değiştirdi.
Hukukun by-pass edilmesiyle, El Ezherlilerin ötekileştirme ve itibarsızlaştırma politikaları başarıya erişti.
Sanki gizli bir el bu sorunların çözülmesini de hiç istemedi. El Ezherlilerin devletle kaynaşmasını hep engelledi.
Bu ülkede hukuk 28 Şubat'la geriye yönelik işlettirildi.
Darbe süreciyle devlet tarafından burslu olarak gönderilen öğrencilerin diplomaları dahi yok hükmünde sayıldı.
Hatta denklik verilenlerin diplomaları bile geriye yönelik iptal edildi. Mastır ve doktora yapanların statüleri değiştirildi. Herkes bir anda lise mezunu durumuna getirildi. Öğretmenlik yapanlar bir yazıyla görevden alaşağı edildi. Kısa dönem askerlik yapıp terhis olanlar, yeniden askere alındı. Hiç göreve başlayamayan binlerce mezun ise işsizler ordusuna katıldı. Yaşanan psiko-dramatik vakalar ise yürekleri dağladı.
Derin yaralar pansumanla ne derece iyileşir?
28 Şubat'ın diğer mağdurları, yaşadıklarının tazminini kısmen alabilirken, El Ezherliler yine kapı arkasında kalıyor.
20'li yaşlarda yaşadıkları zulmün bedelini, 40'lı yaşlarda ödemeye devam ediyor.
Akranları emeklilik hesapları yaparken, onlar hala daha atanma mücadelesi veriyor.
Denklik belgesi alabilmek için 1 veya 2 yıl fazladan okuyor.
28 Şubat öncesi sınavsız ataması yapılırken, 22 yıl sonra KPSS kriteri ile atamaya tabi oluyor.
İşte bu durum hakkaniyete uygun olmuyor ve bu nedenle de verilen denkliğin bir önemi kalmıyor.
Artık cunta dönemleri çok gerilerde kaldı. Yeni Türkiye, özgürlükler ve insan hakları alanında oldukça ileri noktalara vardı. 28 Şubat mağdurlarının neredeyse tümüne hakları iade edildi. Ezilen her kesim korundu, kollandı. Devletin kuşatıcı kolları ile sarıldı.
Şimdi El Ezher mezunlarının kamuda çalışabilmelerine ve yükselebilmelerine yönelik bir düzenlemenin yapılması ve boşa geçen yıllarının tazmin edilmesi devletten tek beklentileridir.
Geçte olsa adaletin tecellisi, sorumluluk sahiplerini yükümlülükten, 28 Şubat'ın kalan mağdurlarından El Ezherlileri de mağduriyetten kurtaracaktır.