28 Şubat ve bugün

Salih Sedat Ersöz

Geçen yazımda “Erbakan ve 28 Şubat” başlığı altında, Erbakan hocamı ve O’na karşı yapılan son darbe olan 28 Şubat Post Modern darbesini konu edinmiştim.

Bu yazımda da 28 Şubatçıların yaptıklarını, 28 Şubat’ın sonuçlarını ve bugün gelinen durumu anlatan bir yazı kaleme alacağım İnşaallah…

1996 yılının Haziran ayı sonunda kurulan Refah-Yol Hükümeti henüz 6 ayını doldurmuştu ki, hükümet icraatları menfaat şebekelerinin işine gelmediği için malum medya bir taraftan,  ayarlanmış ve kurulmuş Ali Kalkancı, Müslim Gündüz ve Fadime Şahin olayları diğer yandan hükümeti kıskaca almaya başladılar.

Susurluk’ta olan bir trafik kazasını bile büyüttüler, abarttılar, hükümete mal ettiler ve hükümeti yıpratmak için günlerce, haftalarca kullandılar.

Bu olaylar ve bunlara ilaveten içeride ve dışarıda meydana gelen önemsiz birkaç olayı da bahane eden ve büyüterek servis eden medya ile aynı kafa yapısındaki bazı yargı mensupları, bazı STK temsilcileri ve ordu içindeki cuntacı güçler harekete geçtiler.

Sonunda oyunla, planla, baskıyla ve de büyük paralar kullanarak hükümetin Meclisteki gücünü yok etmeyi başardılar.

Başbakan Erbakan’a MGK toplantısı adı altında büyük bir baskı uyguladılar. Bunlar yetmezmiş gibi Genel Kurmayda cuntacılar Başbakan’a omuz attılar, aşağıladılar, küfürler savurdular.

Ortam bugünkü gibi değildi. Medya, STK lar, Yargı ve Kuvvet Komutanları tamamen hükümetin karşısında, dışarıdan gelen talimata göre hareket ediyorlar ve hükümeti düşürmek için ne gerekiyorsa yapıyorlardı.

Tankların caddelerde yürütülmesi, ordunun içindeki cuntacı generallerin yargı, medya ve STK temsilcilerine birifingler vererek hükümete karşı kışkırtmaları, tüm medyanın aynı anda harekete geçerek hükümete karşı her gün “çekil git” manşetleri atması, beşli çete diye anılan güya STK başkanlarının durmadan hükümeti istifaya çağırması vb. çok sayıda anti demokratik, gayri insani uygulamalar yapıldı.

Hükümet zaten tek başına iktidar olan güçlü bir yapıdan ibaret değil, bir koalisyon hükümeti idi ve hükümet ortağı olan Tansu Çiller’in DYP sini paramparça ederek hükümetin sayısal çoğunluğunu da ortadan kaldırdılar.

Bütün baskılara rağmen merhum Erbakan hocamız tek başına direndi. Diğer partilere gitti ve demokrasi adına bu yapılanlara beraber karşı duralım dedi ama maalesef yanında hiç kimseyi bulamadı.

Bırakın karşı durmayı, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başta olmak üzere, muhalefet parti liderleri Mesut Yılmaz ve Bülent Ecevit tam manasıyla cuntacıların yanında yer aldılar.

Ve 6 ay süren mücadeleden sonra Erbakan hoca, 1997 nin Haziran ayı sonunda istifa etmek zorunda kaldı.

Hükümet düştükten sonra da cuntacı güçler boş durmadılar. Refah Partisini kapattılar. Erbakan ve arkadaşlarını siyasi yasaklı hale getirdiler ve haklarında davalar açıldı. Şimdiki Cumhurbaşkanımız, o dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan şiir okuduğu için 10 ay hapis cezasına çarptırıldı ve siyasi yasaklı oldu.

28 Şubat sadece Hükümete karşı yapılmamıştı. Dış güçlerin ve onların içerideki uzantılarının gayesi Türkiye’de İslâm’ı yok etmekti. Onun için ne kadar İslâmi faaliyet alanları ve İslâmi semboller var ise hepsine yasak koydular.

Onbinlerce kişi işinden atıldı. Yüzbinlerce öğrenci kılık kıyafeti nedeniyle üniversitelere alınmadı. Üniversite önlerinde kızlarımızın başörtüsü polis zoruyla açtırıldı. Haberlerdeki TV görüntüleri yürekleri dağlıyordu.

Başörtüsü tüm kamu binalarında yasaklandı. Öyle ki başörtülü olarak hastaneye giden hastalara bile bakılmadı, hastanelerden kovuldu. Başörtüsü sokakta bile yasak edilmeye çalışıldı, sokaklarda başörtülülere müdahale edildi.

Meslek liseleri ile İmam Hatip Okullarının orta kısımları kapatıldı. İmam Hatip mezunlarına katsayı uygulaması getirildi ve istedikleri üniversiteye girmeleri engellendi.

Milyonlarca kişi fişlendi, sorgulandı. İslâmi şuurda olan binlerce kişi hapishanelere atıldı. Çeşitli cezalara çarptırıldı. Hâlâ 28 Şubat zulmü altında hapishanelerde olanlar var.

Bütün bunların yanında Türkiye’nin milyarlarca doları yani katrilyonları buharlaştı gitti.  22 banka batırıldı. 4 kamu bankasının içi boşaltıldı.

Sonuç olarak 28 Şubat bütün milletin üzerinden silindir gibi geçti ve Müslümanım diyen herkesi ezdi. Çok büyük zulümler yapıldı. 28 Şubat döneminde yapılanlar, 60 ihtilalinde de, 80 ihtilalinde de yapılmadı.

O darbeler tamamen hükümetlere karşı idi ama 28 Şubat hükümetin yanında İslâmi hayata, Müslümanlara ve Anadolu ruhuna karşı yapılan ve İslâmi yaşantıyı yok etmeyi gaye edinen bir darbeydi.

Bin yıl sürecek dediler, çok şükür 10 yıl bile dayanamadan yok olup gitti ama ruhlarımızda, gönül dünyamızda büyük yaralar, büyük acılar bıraktı.

2002 de iktidara gelen Ak Parti hükümeti ilk 5 yılda hiçbir şey yapamadı. İktidar oldu ama Türkiye’ye hâkim olamadı. Şartlar onun hâkim olmasına engeldi. 28 Şubat zihniyeti bütün kurumlarda işbaşındaydı ve onların temizlenmesi kolay değildi.

Ama ikinci 5 yıldan itibaren yavaş yavaş temizlik başladı. 28 Şubat’ın getirdiği yasa ve tüzükler değiştirildi. Başörtüsü bütün kurumlarda serbest bırakıldı. İmam Hatiplerin orta kısımları ve meslek liseleri tekrar açıldı. Bunlarla da yetinilmedi, bütün okullara seçmeli de olsa Kur’an-ı Kerim ve Siyer-i Nebi dersleri kondu.

Elhamdülillah şimdi başörtüsü orduya bile girdi. Bütün askeri okullara İmam Hatipliler ve başörtülü kız öğrenciler de alınmaya başlandı.  

Merhum Erbakan hocamız 28 Şubat döneminde mücadele verirken şöyle demişti: “Siz şimdi zulümlerinizi sürdürün bakalım. Bir gün gelecek rektörler ve komutanlar başörtüsüne selam duracak.”

İşte o günler geldi. O gün bugündür. Hakikaten başörtüsüne komutanıyla, rektörüyle ve tüm kurum amirleri ile en büyük saygının gösterildiği günleri yaşıyoruz. Erbakan hocamızın hayalinin gerçekleştiğini görmek hepimizi memnun ediyor. 

O gün reisin okuduğu ve suç unsuru kabul edilen şiir bugün askeri programlarda okunuyor hamdolsun. 

O kara günleri yaşayan bir kardeşiniz olarak, bugünleri o günlerle kıyasladığım zaman nereden nereye geldiğimizi anlayabiliyor, görebiliyorum. Herkesin de bu kıyası yapmasını arzu ediyorum. Ve gönülden, kalpten Elhamdülillah diyorum.

Ülkemizi o kara günlerden bugünlere ulaştıran başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere tüm yöneticilerimize gönülden, yürekten şükranlarımı sunuyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.