Geçtiğimiz 20 yıl, 28 Şubat "bin yıl sürecek" diyenlerle "bin yıl utanın" diyenlerin mücadelesine sahne oldu. Bu mücadelenin finalinde, yapılan yargılamalar, çıkarılan iddianameler ve sunulan haberlerden sanırsınız ki, bin yıl sürecek diyenler kaybetti.
Oysa 20 yıldır cezaevinde olan 28 Şubat mağduru 600 İslamcı siyasi mahkûm gerçeği, durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Bir gücün sinsi bir biçimde iktidara rağmen 28 Şubat’ı ve süreci koruduğunu görüyoruz. Bu durum, en az 600 mahkûmun mazlumen içeride tutulması kadar büyük, başka riskler de taşıyor. Bu riski göstermeyen güç kadar, görmeyen iktidar da suçludur.
Bugüne kadar iktidarlar üzerine sinmiş haki koku ve gölgesi düşmüş postal izlerinden kurtulmaya çalışan iktidar için, bu ivedilikle çözülmesi gereken bir meseledir. Üzerinden 20 yıl geçmiş 28 Şubat günlerinde askerin balans ayarı yaparak savcı ve hâkimlere toplu seanslarla brifingler verildiğini ve bu 600 siyasi tutuklunun o brifinglerde temayüz etmiş anlayış üzerine yargılandığını unutmadık.
Tek bir kaldırım taşının bile yer değiştirmediği o hak mücadelesi günlerinin mahkumlarını “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüsten” yargılamak ancak istiklal mahkemesi yargıçları üç Ali Hukuku’yla ifade edilebilir. Tamamen sivil ve bir o kadar da insani bu mücadelenin failleri yıllarca kendilerini anlatmak ve aklamak için uğraştı. Ama karar, mahkeme salonlarında değil de brifing merkezlerinde alındığı için tüm bu mücadeleye rağmen onlar için sonuç değişmedi.
Batı Çalışma Grubu’nu kuranlar, yargıyı ve kamu bürokrasisini andıçlayanlar, ikna odaları kurup Anadolu çocuklarının o odalarda iradesini teslim alıp aşağılayanlar, sahte şeyhler üzerinden toplumsal manipülasyon yapanlar dışarıda ve özgürse, onların mağduru olanların içeride olmasının hukukla adaletle izah edilir bir tarafı yoktur. İktidarın bir an önce bu yargılamaları yok sayıp tüm bu siyasi mahkûmlar için yeniden yargılama yolunu açması gerekir. Bu bir ikram değil, görevdir.
MAZLUMDER tam 6 haftadır bu konuyla ilgili tüm şubeleriyle eş zamanlı basın açıklaması yapmaktadır. 14 Şubat 2017 günü Bolu, Diyarbakır, Sivas ve Batman cezaevleri önünde mağdur yakınlarıyla birlikte basın açıklamaları yaptı. 28 Şubat 2017 Çarşamba günü Konya adliye önü de dâhil olmak üzere tüm adliye önlerinde bu açıklama ve taleplerimizi dile getirecek.
Hükümetin, şeriat geliyor ve Türkiye elden gidiyor yaygarasıyla oluşturulan toz bulutu içinde yazılan senaryo ve oynanan oyuna bir son verme zamanı gelmiştir. Bir dönem hakkı gasp edilen ve hakkını aradığı için mahkûm edilen insanların acısı dindirilmelidir. Tüm bu gecikmeye rağmen dindirilmelidir. 20 yaşında mazlumen içeri girmiş birisinin 20 yıl boyunca seyredilip acıdan kıvranmasını fotoğraflamanın ne insanlıkla ne de hukukla alakası yoktur. Bu aleni zulmün müstetir devamına evet demek, insanlığımızı kaybetmek demektir.