ANKARA (AA) - Minimal İnvaziv Üroloji Derneği Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenk Yücel Bilen, miminal invaziv (daha az yaralayıcı) cerrahinin amacının hastanın yaşam kalitesini sağlamak olduğunu belirterek, ''Minimal invaziv cerrahi, hastalara çok daha kısa zamanda iyileşme, çok daha kısa zamanda evlerine, normal hayatlarına ve iş hayatlarına dönme şansı tanır ve hepimizin çok korktuğu ağrı, kesi konseptini olabildiğince ortadan kaldıran bir yöntemdir'' dedi.
Bilen, Minimal İnvaziv Üroloji Derneği tarafından Swiss Otel'de düzenlenen ''3. Ulusal Minimal İnvaziv Ürolojik Cerrahi Kongresi''nde yaptığı konuşmada, binlerce yıllık geçmişi olan bir yöntem minimal invaziv (daha az yaralayıcı) cerrahi yönteminin temel anlayışının, insan vücuduna cerrahi işlem yaparken daha az zarar vermek olduğunu söyledi.
Minimal invaziv cerrahi yönteminin tarihinin, Mısır medeniyetine dayandığına işaret eden Bilen, şunları kaydetti:
''4 bin yıl önce Mısır'da insanların mesane taşları, idrar torbalarında taşları var, açık cerrahi yapıldığında, neredeyse her 10 kişiden 7'si ölüyordü. Ama papirus yaprağının ortasından yaptıkları eğelerle idrar kanalından içeri girip, idrar torbasındaki taşları eğeleyerek, bu binlerce yıl öncesinin insanları, aslında bu minimal invazivin köklerini atıyorlar. Arada fark çok belki insanın karnını kesmek, organlarını kesmek içinden taşları çıkarmak cerrahi bir yöntem ama insan vücudunda olan ve o organa ulaşabilen bir delikten içeri girip bir enstrüman geliştirip, o enstrümanla içerideki patolojiyi düzeltmek aslında cerrahinin temel konseptini oluşturuyor''
Bugün dünya genelinde endüstrinin kendilerine sağladığı araç ve gereçler ve ciddi ilerlemelerle minimal invaziv cerrahinin ''inanılmaz'' bir noktaya geldiğini anlatan Bilen, üroloji alanında neredeyse açık cerrahiyle yapılan operasyonların hemen hepsini minimal invaziv cerrahi denilen yöntemlerle yapmanın mümkün olduğunu belirtti.
İdrar yollarının içerisinde bir şekilde ya idrar yollarının kendisine ait deliklerinden enstrümanlarla girerek ya da insan vücudunda ufak tefek delikler açılarak yapılan söz konusu cerrahi yöntemiyle üroloji alanında kanserden taş tedavisine kadar hemen hemen her alanda son derece iyi sonuçlar elde ettiklerini ifade eden Bilen, bu yöntemin hem hekimler hem de hastalar tarafından daha çok tercih edilir hale geldiğini savundu.
Ancak bu yöntemin tedavisi keşfedilmemiş bir hastalığın kesin tedavisi olmadığını, bunun "herşeyin kökünü kazıma" anlamına gelmediğini ve büyü yaratmadığına dikkati çeken Bilen, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu cerrahi sadece hastalara o hastalığın belki daha iyi tedavisidir. Asıl amaç, yaşam kalitesi sağlamaktır. Endüstirinin bize sağladığı enstrümanlar, azerler, robotlar, laparoskopik sistemler insan vücudundaki hastalıkların tedavisinde bir adım öteye gitmekten çok, aslında insan yaşamı kalitesini inanılmaz derecede artırmış cerrahi tedavi yöntemleridir ve bu sadece açık cerrahinin birinciliğini ellerinden alır. Çünkü minimal invaziv cerrahi, hastalara çok daha kısa zamanda iyileşme, çok daha kısa zamanda evlerine, normal hayatlarına ve iş hayatlarına dönme şansı tanır ve hepimizin çok korktuğu ağrı kesi konseptini olabildiğince ortadan kaldıran bir yöntemdir''
Minimal invaziv cerrahide bir çok teknik bulunduğunu, bunların birbiriyle yarışan değil, tamamlayıcı teknikler olduğunu bildiren Bilen, her hastalıkta ve hastada, hastalığın durumuna göre farklı bir teknik kullanılabileceğini söyledi.
-''Pahalı olması nedeniyle eleştiriliyor''
Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Çağ Çal da minimal invaziv cerrahinin hem iyi huylu hem kötü huylu tümörlerin tedavisinde son 10 yılda daha fazla yer almaya başladığına işaret etti. Çal, ''Bugün için neler yapıyoruz eğer sistemin dış noktasından içeri girip işlem yapamıyorsak, bu sefer cildi ufak kesilerle açarak karın boşluğunu, karın arka bölgesine girerek biz işlemimizi yapıyoruz, çıkarmamız gereken dokuları çıkarıyoruz'' şeklinde konuştu.
Birçok hastalıkta minimal invaziv yöntemlerin pahalı olduğu için eleştirildiğini hatırlatan Çal, ''Ama kişinin ne kadar çabuk üretime döndüğünü hesaplarsanız, bu maliyetlerin aslında ödenmesi gereken bedeller olduğu anlaşılacaktır'' dedi.
Eskiden böbrek tümörünün teşhisinin çok zor olduğunu, tek tedavisinin de böbreğin alınması olduğunu hatırlatan Çal, ancak invaziv cerrahi yöntemleri ile yok yere böbreğin kaybedilmesini önlediklerini, hastanın böbrek işlevlerini sürdürebilmesini sağladıklarını kaydetti.
Nadir görülen testis tümörlerinde de etkili sonuçlar aldıklarını ve yeni kapalı tekniklerle dokuları güvenle çıkardıklarını belirten Çal, tekniği ilk defa gören kişilerin bu yöntemi bilgisayar oyunlarına benzettiğini ifade etti.