Yazar, akademisyen ve çevirmen Sabahattin Eyüboğlu'nun vefatının üzerinden 48 yıl geçti.
Mutasarrıf Rahmi Bey ile Lütfiye Hanım'ın oğlu, ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu ile mimar Mualla Eyüboğlu'nun da kardeşi olan Sabahattin Eyüboğlu, 1908'de Akçaabat'ta dünyaya geldi.
İlköğrenimini Kütahya'da tamamlayan Eyüboğlu, Trabzon Lisesi'nde son sınıf öğrencisiyken, öğretim üyesi yetiştirmek amacıyla açılan sınavı kazanarak gittiği Fransa'da Dijon, Lyon ve Paris üniversitelerinde, filoloji, edebiyat ve estetik alanlarında lisans eğitimi aldı.
Ardından İngiltere'de İngiliz dili ve edebiyatı üzerine araştırmalar yapan Eyüboğlu, İstanbul Üniversitesi (İÜ) Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde 1933'te doçent olarak akademik kariyerine başladı.
Yazar Eyüboğlu, daha sonra Ankara'da Maarif müfettişliği, Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği, Tercüme Bürosu başkan vekilliği yaptı.
- Hasan Ali Yücel tarafından görevlendirildi
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel tarafından Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsünde Kültür Tarihi öğretmeni olarak görevlendirilen Eyüboğlu, enstitü öğrencilerine dünya klasiklerini okuttu, tiyatro ve folklor çalışmaları yaptırdı.
Sabahattin Eyüboğlu, Hasan Ali Yücel tarafından kurulan tercüme bürosunda 1939'da başladığı görevini 1947'ye kadar sürdürdü.
Paris'e 1947'de ikinci kez giden Eyüboğlu, dönüşünün ardından 1950-1960 yıllarında İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümünde "Karşılaştırmalı Türk-Fransız Edebiyatı", 1951-1958'de ise İstanbul Teknik Üniversitesi ve Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulunda "Sanat Tarihi" dersleri okuttu.
Eyüboğlu, 1950'lerin sonlarında yazılarında emperyalizm ve kültür ilişkileri sorununa ağırlık verirken, Türk kültürü konusunda Halikarnas Balıkçısı ve Azra Erhat'la birlikte yeni bir Anadoluculuk görüşü getirdi.
Ankara'da eğitim müfettişliği ve Talim Terbiye Kurulu üyeliği de yapan Sabahattin Eyüboğlu, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra üniversitedeki görevinden alınan ve "147"ler olarak bilinen 147 akademisyen arasında yer aldıysa da görevlerinin iadesinden sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki öğretim üyeliğine devam etti.
Kitaplarıyla ve belgeselleriyle birçok ödül alan Eyüboğlu, 13 Ocak 1973'te kalp krizi nedeniyle vefat etti ve Merkezefendi Mezarlığı'na defnedildi.
- Yazın hayatı
Yazmaya 1930'larda başlayan Eyüboğlu, "Hakimiyet-i Milliye", "Tan", "Cumhuriyet", "İnsan", "Yaprak", "Varlık", "Yeni Ufuklar", "Ülkü" adlı gazete ve dergilerde yazılarını kaleme aldı.
Eyüboğlu ile Orhan Veli Kanık, Nurullah Ataç ve Melih Cevdet Anday'ın çıkardığı "Tercüme" dergisinin ilk sayısı 19 Mayıs 1940'ta okuyucuyla buluştu.
Kendi denemelerinin yanı sıra dünyaca ünlü birçok yazardan çeviriler yayımladıkları dergi, 87 sayı olarak 1966'ya kadar yayın hayatına devam etti.
Usta yazarın eserleri, 1933’ten 1939 sonuna dek İstanbul dönemi yazıları, 1940-1947 Ankara dönemi yazıları, 1947-1952 Paris mektupları, 1957-1973 döneminde ise yazı ve çevirileri olmak üzere 4 farklı döneme ayrılıyor.
Michel de Montaigne'den Ömer Hayyam'a, Paul Valery'den William Shakespeare'e kadar pek çok yazarın eserini Türkçeye kazandıran Eyüboğlu, kısa metrajlı filmlerin yanı sıra eski Anadolu uygarlıkları üzerine belgesel filmler de hazırladı.
- Tarih şuurunun korunmasını savundu
Sabahattin Eyüboğlu, Yunan antikitesi dahil tüm eski Anadolu uygarlıklarının sentezinden oluşan bir çeşit ulusal kültür anlayışını savundu.
İnsanın sanata kendisini ya bütünüyle vermesi ya da hiç vermemesi gerektiğini savunan usta edebiyatçı, kardeşi Bedri Rahmi'ye gönderdiği bir mektupta "Benim amacım yazmak değildir. Bence sahici bir insan olmak, kendini ve dünyayı bilmek, yazı yazmaktan önce gelir. Benim yazmaya değer şeyim ancak düşüncelerim olabilir. Onlarsa bende henüz ya da hala ne yeterli derecede olgun, ne yeterli derece cüretli." ifadelerini kullanmıştı.
Edebiyattan sanat tarihi sorunlarına uzanan geniş bir yelpazede eser verip çeviriler yapan Eyüboğlu, "Yeni Türk Sanatkarı Yahut Frenk'ten Türk'e Dönüş" adlı eserinde de "Yeni Türk sanatkarı Avrupa'ya Frenk hayranlığı ile gidip Türk hayranlığı ile dönen adamdır." değerlendirmesinde bulunmuştu.
Eyüboğlu'nun kaleme aldığı "Yaşayan Mazi" adlı yazısında, geçmişinin bir insana değer kattığı belirtilerek, "Tarihi şuurun uyandığı adamda mili şuur olmamasına imkan var mıdır? Bir milletin fertleri arasındaki bağlar mazide örülmüştür. Bu bağları idrak etmeyen bir millet hatırasız ve hafızasız bir ruh kadar manasızdır." düşüncesi yer almıştı.
Geçmişe ilginin maziperestlik haline dönüşmesinin kültürel ve siyasal gericiliğe yol açabileceğini de belirten Eyüboğlu, bir yazısında "Tarih şuuru, maziperest olmayı icap ettirmez. Maziye dönüş bir rücu olmamalıdır. Bizim yaşamamamız değil, mazinin bizde yaşaması lazımdır." şeklinde görüşlerini dile getirmişti.
Eserleri:
"Avrupa Resminde Gerçek Duygusu", "Fatih Albümüne Bir Bakış", "Saklı Kilise", "Şiirle Fransızca", "Mavi ve Kara", "Yunus Emre'ye Selam", "Yunus Emre", "Avrupa Resminde Gerçeklik Duygusu", "Sanat Üzerine Denemeler", "Pir Sultan Abdal", "Köy Enstitüleri Üzerine", "Diyelim Söz Arasında", "Kırkpınar"
Belgeselleri:
"Hitit Güneşi", "Siyah Kalem", "Karanlıkta Renkler", "Anadolu’da Roma Mozaikleri", "Nemrut Dağı Tanrıları", "Ana Tanrıça", "Anadolu Yolları", "Eski Antalya'nın Suları", "Surname", "Karagöz'ün Dünyası", "Yaşamak İçin"