55 yıldır unutulmayan, hep özlenen hoca: Hacıveyiszade Mustafa Kurucu
5 Şubat cuma günü, “O”nun, “Halkın Sevgilisi” Hacıveyiszade Mustafa Hoca’nın vefat ettiği haberini Konya halkı “Selâtin Camiileri”nden verilen sala’lar ile Işık Gazetesi’nin haberinden öğrendi. “Işık” Konya basınının “Akşam Gazetesi”de, günün haberlerini, o gün ikindiden başlayıp halka duyururdu. Özdemokrat Konya, Yeni Meram, Yeni Konya, daha bir gün sonra yayın yapacaktı. Yazımın başında veriyorum o günün Işık Gazetesi’ni; okuyanlarıma hatıra olsun diye.. Sanırım Işık’ın o tarihi sayısı bir bende vardır; belki birkaç kişide daha.. Biz neyi sakladık ki, Işık’ı saklayalım..
“GONYA’DA HERKESİN NUTGU DUDULMUŞTU... GONYA’DA HERKES OFUNSOFUN OLMUŞTU”
6 Şubat 1960 Cumartesi. Koca Konya tümden “ölü evi” gibi. Bir ayrılığın hüznü sinmiş sanki her şeye. Konya işi bırakmış, dükkânlarını kapatmış; herkes Kapı Cami’nde. Cenaze namazını, Ankara’dan gelen “Diyanet İşleri Reisi Eyüp Sabri Efendi” kıldırıyor. Hacıveyiszade’ninnaaşı bir “insan denizi”nin elleri üstünde. Üçler’e doğru gidilmek isteniyor; ama “insan denizi” dalgalandıkça yol alınamıyor. Normal zamanda beş, bilemediniz on dakikada yürünebilecek Kapı Cami-Üçler Mezarlığı arası tam iki saatte geçiliyor.
Yaşadığım o saatler… On sekiz yaşında bir gazeteci gencim; ve cenazenin götürülüşünü, gömülüşünü fotoğraflayan birkaç kişiden biriyim.
O, 6 Şubat 1960 Cumartesi günü yaşanan kelimelerle anlatılamaz, fotoğraflara sığmaz. Orada olanlar, o saatleri yaşayanlar bilebilir, ancak. BİR ŞEHİR, BİR İNSANI SEVİNCE DEMEK BÖYLE SEVER. SIRRI NEYDİ BU DENİZ GİBİ SEVGİNİN?
Hacıveyiszade’nin gidişine, o zamanlar, 125 bin kişinin yaşadığı Konya’da on binler katıldı. Aradan bunca yıl, bu yıla göre 55 yıl geçti. Gösterilen sevgi, duyulan saygı eksilmedi, arttı. En azından “O Günler”deki gibi sürdü. Hacıveyiszade’yi gören, vaazlarını dinleyen, öğrencisi olan Konyalılar artık azınlıkta. Hacıveyiszade öldüğü zaman doğanlar bugün 55 yaşında. Görmeyen kuşakların sayısı yüz binlerin üstünde. Onlar da, görmedikleri halde, dedeleri kadar, babaları kadar Hacıveyiszade adı geçince saygı gösteriyorlar. Peki; sırrı ne; bu deniz gibi eksilmeyen, yıl geçtikçe çoğalan sevginin?
Çok düşündüm üstünde. Âlimler, fazıllar, hocalar, yazarlar, çizerler, şıhlar; çok şey yazdı, çok şey söyledi Hacıveyiszade bâbında. Ama, ben hep “halk” denilen, “ahali” denilen kalabalıklarınHacıveyiszade için ne dediklerinin, ne hissettiklerinin, ne algıladıklarının peşindeydim. Bu unutulmayan, eskimeyen; çoğaldıkça çoğalan, bir “efsane” gibi kuşaktan kuşağa geçen sevginin sırrı: “HACIVEYİSZADE MUSTAFA KURUCU HOCA, “BİZDEN BİRİ”YDİ. HACIVEYİSZADE “YERLİ”YDİ. Konyalı, inanılmaz güçteki sezgisi ile “Kendilerinden biri” olduğunu kavramıştı. Ona inanıyordu, güveniyordu… Çoğunun “küçük insan” diye burun kıvırdığı işçiler, bahçıvanlar, seyyar satıcılar, esnaflar, sanatkârlar; çocuklar, Konya’nın “gulağı kesik gopuklar” sevildiklerini biliyorlardı. Hoca’nın yanlarında olduğunu, onlardan yana olduğunu hissediyorlardı.
Darda olanın yanındaydı, elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Acı çekenin teselli edeniydi. Umutsuzun içinde umut uyandırıyordu. Zengin, fakir; güzel çirkin; güçlü güçsüz ayırt etmiyordu. Nezdinde ağa da, amele de birdi. Çocukları, karşılaştığı her canı selâmlıyordu. Şimdi Konya’nın bir mahallesi olan Şatır Köyü’ndendi; Şatır toprağı kadar “yerli”ydi.
“KONYA’NIN BÜYÜK KAYBI” HAKKINDA “İLK” YAZI IŞIK GAZETESİ 5 ŞUBAT 1960 – CUMA
Büyük Kaybımız
Yarın onu görülmemiş bir teessür ve heyecanla son defa selâmlayacağız. Memleket olarak onun son geçişi önünde gözyaşları dökerek eğileceğiz. Bu şehrin yetiştirdiği değerli bir evlâdına yine O şehrin vefâkar evlatları olarak tâzim vazifesini ağlayarak yapacağız. Bu din âli mine son selâmında yalnız Konya’mızın değil bütün memleketin selâm ve hürmeti mündemiç bulunacaktır: Yarın büyük âlimin muhterem nâşı öründe senelerce rahlei-tedrisinde feyiz almış, hadis, fıkıh ve tefsir okumuş talebeleriyle bütün hayranları hürmetle eğilecektir.
Çünkü; Hacı veyis Zade Mustafa Kurucu, Kalplerde ve gönüllerde kurucu olduğu için de ayrı bir kıymet taşırdı. Bu ihtiyar dünya nice âlim ve fazıllar yetiştirdi. Fakat Hacı Veyis Zade ayrı bir hüviyet taşırdı.
O Hakikaten Kâmil bir üstadımız ve büyük din adamımızdı. O kalpleri fet ederek dünyadan göçmesini ve dehâsına inanan kitleler için hayatını harcamasını bildi
İnsanlığa ve ilme hizmet ettiği içindir ki… bu gün Konya, tabutu önünde bütün memleket ve hemşehri olarak eğiliyor ve matemini tutuyor. Tefvik Kurma
HACIVEYİSZADE MUSTAFA KURUCU HÂLÂ DERSE DEVAM EDİYOR
Yaşadığı dönemde umutsuzlara umut sunan; kimsesizlerin kimsesi olmak için elinde olan her şeyle herkese koşan Hacıveyiszade, Konya ikliminde hâlâ “ders”e devam ediyor. Sevginin, hizmetin değerini anlatıyor. Samimi ol, diyor; “inancının senden istediği gibi yaşa” diyor. “Gururlanma, asla kibirlenme; helâli, haramı ayır; fitne sokma, fitneci olma, halkın arasında bölücülük yapma” diyor. “Âlimim, fazılım, kurtarıcıyım” diye kendini “Gara dakım ahali”nin üstünde görme” diyor.
İçinde yaşadığımız “Şişkinlik”ten kurtulmamız için; yaşadığımız sevgisizlikten, saygısızlıktan kurtulmamız için, “Menfaatçilik” esaretinden kurtulmamız için: Hacıveyiszade Mustafa Kurucu Hoca’nın hayat hikâyesini iyi okumalıyız. “İKİ CİHANDA” DA AZİZ OLMAK İÇİN ÖYLE YAŞAMAYA ÇALIŞMALIYIZ.
HACIVEYİS HOCA İÇİN 55 YIL ÖNCE YAZILAN BİR AĞIT
Hacıveyiszade Mustafa Kurucu Hoca’nın 5 Şubat 1960 da ölümünden on üç gün sonra, Şükrü Dündar adlı bir şair “Hacı VeyisZade’ye Ağıt şiirini yazmış. Şiir Hoca için açılan “ Ardından Söylenenler” bölümünde, 18 şubat 1960 günü yayınlanmış.. Çok ilginç, çok “sanatlı”, “usta işi” bir şiir…
“Hacı Veyiszade’ye Ağıt şiiri, alfabenin harflerine göre söylenmiş. Her dörtlükte aynı harfle başlayan dört mısrası var; mısralar Hoca’nın özellikleri, değerleri, o vefat gününün duygularını yansıtıyor.
‘ğ’ hariç, 28 harfte 112 mısrası sunulmuş; ağıdın sonunda da şair Şükrü Dündar, tekrar alfabenin ilk harfi ‘a’ ile kendi adını anarak şiiri bitirmiş.
18 Mart 1960 tarihli Yeni Meram’da yayınlanan şiiri, bana, “Başyazar-Şair-öykücü-Konya Halkevi Başkanlarından rahmetli Suat Abanazır, vefat etmeden üç yıl önce, 1999 yılında; “Bunları da sen sakla” diye çuvallar dolusu dergi, kupür, not yığını içinde vermişti.
Şimdi size “Hacı VeyisZade’ye Ağıt” şiirinin, ilk altı harf üstüne yazılan 24 mısrasını veriyorum... Ağıdın bazı bölümlerini mürekkep okunmaz hale getirmiş: aslını bulup size yakınlarda sunacağım.
Ağıt’ın A,B,C,Ç,D,E harflerine göre söylenen 24 mısrasını Şiirin sonunda da şair Şümrü Dündar’ın imza dörtlüğünü sunuyorum.. “Şükrü Dündar”ı tanıyanı bulamadım; bir umut, Cumhuriyetle yaşıt, 1923 doğumlu üstadA.CenapKendi’ye sorayım, bilirse o bilir” dedim; birdenr hatırlayamadı, “Düşüneyim bir..” dedi
-A-
Allahın emridir bu işler ancak
Azime, azize çekti bir sancak
Alemi ervaha dünya oyuncak
Arayıp Hocaya Konya ağladı
-B-
Büyük hizmet etti o; aziz dine
Bayramdır günleri cennette yine
Bulmamız bir eş derya engine
Bütün dünyadaki İslam ağladı
-C-
Cenabı Peygamber vekiliydi o,
Camide cemaat kefiliydi o,
Cennetin yolunun deliliydi o,
Cümle ehli iman duydu ağladı
-Ç-
Çarşıdan geçerken âleme selâm
Çeker edi her hayrata o kelâm
Çare bulunmadı gitti vesselam
Çıkınca vücuttan ruhu ağladı
-D-
Daima acırdı Hakkın kuluna
Der idi ki gidin Kur’an yoluna
Devamlıca rahmet Tanır, o kula
Denizlere balık kuşlar ağladı
-E-
Ezelden ebede oruç eyledi
Ecel geldi bakın onu neyledi
Elihazıl bildiği bize söyledi
Elini yüzüne koyan ağladı
HACIVEYİSZADE MUSTAFA KURUCU’NUN SON SÖZLERİ
“Çere tükendi; imdadımıza yetiş ya RESÛLULLAH.”