70 yaşındaki birisi mecliste uyuyacağına 18 YAŞINDA DELİKANLI BİZİ TEMSİL ETSİN

Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kağan Karabulut, “Gençlere güvenmeliyiz, 70 yaşındaki bir milletvekili mecliste uyuyacağına, 18 yaşında dinamik dimdik ayakta duran, doğruları haykıran bir vekilin olmasını tercih ederim" dedi

Selçuk Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kağan Karabulut Memleket'e konuştu. 15 Temmuz hain darbe girişimi ve sonrasını M. Ali Elmacı'ya değerlendiren Karabulut, 'Türkiye bu süreçte bir ve birlik olmayı öğrendi' derken, seçilme yaşının 18'e düşürülmesiyle ilgili de "Gençlere güvenmeliyiz, 70 yaşındaki bir milletvekili mecliste uyuyacağına, 18 yaşında dinamik dimdik ayakta duran, doğruları haykıran bir vekilin olmasını tercih ederim" şeklinde konuştu.

-15 Temmuz sürecinden bugüne kadar ne değişti?

15 Temmuz dediğimizde bir kalleşlikler bir de kahramanlıklar aklımıza geliyor. Bizim güvenmeğimiz, internet gençliği dediğimiz gençliğimiz, o gün kendilerini bize kanıtladı. O gece hainler,  bizim al bayrak altında meydana ineceğimizi düşünmediler. 15 Temmuz bir rejim değişikliği değildi asıl maksatları Türkiye'yi işgal etmekti. Dolayısıyla 15 Temmuz bize bir ve birlik olmayı öğretti. Yani o günden bu yana tek değişen konu; ülke olarak birlikte hareket etmeyi öğrenmemizdir.

-15 Temmuz'dan referandum sürecine kadar yaşananları ülke olarak iyi analiz edebildik mi?  

Keşke daha çok anlasaydık… 15 Temmuz'u Kurtuluş Savaşı'na benzetmemiz daha doğru. O gün kim ya da kimler İngiliz, Amerikan mandasında yer almak istediyse, bugün de onların uzantıları hainler safında yer aldı. O gün kim Türkiye’yi kurtarmak istediyse de,  15 Temmuz'da meydanlara çıkarak tankların önüne yatmıştır. Bu günlerimizi de Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiye olarak değerlendirebiliriz. Çünkü 15 Temmuz gecesi gerçekleştiremediklerini daha sonrasından ekonomi ile gerçekleştirmeye çalıştılar. Sonradan siyasi olarak da yıkmaya çalıştılar. "15 Temmuz'da darbe başarılı olsun" diyenlerle 16 Nisan referandumunda hayır oyu çıksın diyenler aynı mihraklardır. Aynı gün tankların önüne yatanlar da 16 Nisan referandumun da evet oyu çıksın isteyenlerdir. Benim bu şahsi kanaatimdir.

-'Hayır' diyenler neyi kabul edemiyor?

En başından şunu söylemek lazım; Bu çalışmanın içerisinde rejim değişikliği yoktur. Bu sadece bir anayasa değişikliğidir. Aslına bakarsanız bu yanıltmaca, cumhuriyet rejimine zarar verecek diyenlerin algı operasyonudur. Bunu rejim değişikliği olarak düşünmek yanlıştır. Bu, yaklaşık 50/60 yıldır tüm üst düzey yöneticiler aynı değişikliğini yapmak istediler. Sayın Cumhurbaşkanımızın kendilerinin akşamdan sabaha düşünüp gerçekleştireceği bir olay değildir. Bazı siyasetçiler 'tek adam' diye yorumlar yapıyorlar. Bu tek adam gökten zembille inmedi başınıza, halkın oyları ile seçildi. Türk siyasi tarihinde de bir ilk gerçekleşmiş oldu. Onu biz seçtik ve tabiki başkanlık yapacak. Aslında bu, fiili olan durumun resmiyete kavuşturulmasıdır. Vesayet rejiminden beslenen kesimlerin bir daha tutunacak dalı kalmadığı için bu anayasa değişikliğini kabul etmiyorlar.

-16 Nisan'da evet oyu çıkarsa bütün bu problemleri bitecek mi?

16 Temmuz'da zaten halkımız tarafından evet oyu çıkmıştır. Çünkü o hainler ateş ederken bireysel davamızı değil vatanımızı düşündük. Bizim bir tane vatanımız var, ona da sahip çıkmalıyız. Vatanımıza bir şey olursa Allah korusun, bize kapılarını açabilecek başka bir devlet yoktur. 15 Temmuz'da yan yana duran kesim, şimdi de beraber duruyorlar. Şurasını açıklığa kavuşturalım ki; "hayır oyu verenler vatan hainidir" demiyoruz. Aslında bunları ifade ederken şunu söylersek daha doğru olur. Büyük bir düşünürün sözü "cesaret liyakatin omurgasıdır." Ve vatandaş liyakat sahibini bilir. Emaneti kime teslim edeceğini bilir. Elbette ki, akşamdan sabah bütün problemler hallolacak değildir. Ama 16 Nisan'da yüksek çoğunlukta evet çıkarsa Türkiye şahlanmaya devam edecek ve problemlere çözüm arama konusunda da eli güçlenecektir.

-Üniversiteler referandum sürecinde neler yapmalıdır?

Öncelikle bu konudaki açıklamam temsil ettiğim kururum adına değildir. Bizler bu konu karşısında kayıtsız kalamayız. Malumunuz, YÖK’teki eski mantalite ile birlikte üniversitedeki öğretim görevlilerinin siyaset konuşması hoş karşılanmamıştır. Bizim bir tane vatanımız var. Hayata hazırlanan gençlerimize ilk önce vatan sevgisi öğretilmeli ve ayrıca doğru ne ise her zaman gerçekler ve doğrular anlatılmalı.

-Seçilme yaşının 18 indirilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?   

Gençlere güvenmemiz gerekiyor. Şimdi bu çok speküle edildi ve 18 maddelik anayasa değişikliği tamamen bu maddeye bağlandı. Biz gençliğimize güveniyoruz. 15 Temmuz gecesi tankların altına yatan o gençler değil miydi?  Bu vatan için can vermeye razı olmayanların, seçilmeye hakkı yok. Bu sistem gençlerimize güç verecektir. Gençlerimize seçme yetkisini veriyoruz da neden seçilme yetkisini vermeyelim? 600 milletvekilinin 400'ü 18 yaşında olacak değil tabi ki... 70 yaşındaki bir milletvekili mecliste uyuyacağına, 18 yaşında dinamik dimdik ayakta duran, doğruları haykıran bir vekilin olmasını tercih ederim.

-Hürriyet gazetesinin yaptığı 'Karargah Rahatsız' manşetini nasıl değerlendiriyorsunuz?

"28 Şubat sürecinden önce aynı gazetenin 'Genç Subaylar Rahatsız' diye bir manşeti vardı. Bu manşet bana o günkü manşetleri hatırlattı. Karargâhın rahatsız olduğuna ben de inanıyorum. Evet 'Karargah rahatsız. Hürriyet gazetesinin karanlık karargâhı gerçekten rahatsız. Hürriyet dediğiniz gazete, mazlumlara esaret, zalimlere hürriyetin gazetesidir. Çünkü başörtülü kızlar sürüklenirken bunlar, "Öümcek Kafalılar" yazan bir zihniyettir bu gazete. Rahmetli Erbakan'a 'Beceremediniz, Artık Bırakın' diye manşetler atan gazetedir bunlar. 'Tanklara Selam Olsun' diye manşet atan bir zihniyettir bunlar. Onlar, Mescid-i Nebevi'de Başkomutanı ile birlikte namaz kılan bir Genelkurmay Başkanı'ndan rahatsız. Asıl sıkıntı burada. Milletin evlatlarının karargâhını rahatsızmış gibi gösterme çabasındalar. Rahatsız olan, o küresel soytarıların baronlarının Türkiye'deki uzantılarıdır. Artık şunu anlamalılar ki; manşetlerle hükümetlere ayar verme dönemi geride kaldı"

Röportaj-M. Ali Elmacı/Memleket