İSTANBUL (AA) - Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası, organ bağışında yapılacak tüm çalışmalarda medya ile işbirliği içinde olunması gerektiğini ifade ederek, "Bilincin artırılması, organ bağışının davranışa dönüşebilmesi için medya ile birlikte hareket edilmesi ve medyanın tam desteğinin alınmasıyla toplumda farkındalık artırılacak, organ bağışına ilişkin kaygılar giderilecek, doğru bilgiye ulaşılabilecektir" dedi.
Sağlık Bakanlığı ve Avrupa Komisyonu tarafından düzenlenen, yöneticiliğini Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı İrfan Şencan ile koordinatörlüğünü Organ Nakli Daire Başkanı Uzman Dr. Mehmet Ali Aydın'ın yaptığı "Organ Bağışında Uyum için Teknik Yardım Projesi" kapsamında, "AB Organ Bağışı 2. Medya Çalıştayı" düzenlendi.
Proje takım lideri Dr. Lajos Kovacs, proje ile Türkiye'de özellikle kadavradan organ bağışının artırılmasına yoğunlaşarak, Avrupa Birliği müktesebatının kamu sağlığı alanında uyumluluğu ve uygulamasına katkıda bulunulmasının hedeflendiğini söyledi. Kovacs, AB ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edildiğini, eğitimlerin ve medya çalıştayların devam edeceğini bildirdi.
Türkiye'de organ nakli bekleyen hasta sayısının, kadavradan elde edilen organ sayısından çok daha fazla olduğunun altını çizen Kovacs, AB ülkelerinde kadavradan organ bağışı oranının Türkiye'den kat kat fazla olduğuna dikkati çekti. Kovacs, Türkiye'de yoğun bakımların sayısının iyi durumda olduğunu, beyin ölümü bildirimlerinin arttığını, ancak hedeflenen bağış sayısına ulaşılamadığını dile getirdi.
Kovacs, proje ile tıbbi tedavide, organ bağışının kalite ve güvenlik standartlarının geliştirilmesinin amaçlandığını belirterek, bu kapsamında gerçekleştirilecek faaliyetler hakkında açıklamalarda bulundu.
-"Türkiye'de nakil bekleyen hastaların ancak yüzde 16'sına organ bulunabiliyor"
Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası da Türkiye Organ, Doku Bilgi Sistemine kayıtlı yaklaşık 25 bin hastanın organ nakli olabilmek için sıra beklediğini söyledi. Organ bulunamadığı çin çok sayıda kişinin hayatını kaybettiğini dile getiren Kapuağası, 2013 yılında yaklaşık bin 800 kişinin yaşamını yitirdiğini bildirdi.
Kadavradan organ bağışıyla ilgili temel kaygıların bulunduğuna dikkati çeken Kapuağası, bunlar arasında beyin ölümü kavramının anlaşılamamasının ilk sırada yer aldığını bildirdi. Kapuağası, yanlış dini inanışlar ve bitkisel hayat ile beyin ölümü kavramının tam bilinmemesinin kaygılara yol açtığına işaret ederek, bu konuda doğru bilgi verilmesinin çok önemli olduğunu kaydetti.
Arif Kapuağası, farkındalığın artırılmasında medyanın önemli bir güç olduğunu da vurgulayarak, "Yapılacak tüm çalışmalarda medya desteği tam olmalıdır. Medyanın da desteğiyle toplumda farkındalık artırılacak, organ bağışına ilişkin kaygılar giderilecek, doğru bilgiye ulaşılabilecektir" değerlendirmesinde bulundu. Basında yer alan olumlu haberlerin ardından bağışta sayısında artış, nefatif bir haber sonrasında ise bağış kararını iptal ettiren kişilerin arttığını anlatan Kapuağası, "Olumsuz bir haber nasıl pozitif hale getirilebilir diye çalıştayda çözüm yolları arıyoruz. Amacımız yanlış bilgiyi ortadan kaldırmak, olumlu mesaj verebilmektir” dedi.
-"Allah'tan ümit kesilmez cümlesi, beyin ölümü sonrasında geçerli değil"
Türkiye'de ilk yüz naklini gerçekleştiren Akdeniz Üniversitesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ömer Özkan da bağış sayısının artırılabilmesi için öncelikle "beyin ölümü" kavramının iyi anlatılması gerektiğini vurgulayarak, mutlaka beyin ölümü tanısı konulduktan sonra organ bağışının sağlanması gerektiğini söyledi.
Beyin ölümü sürecinde kalp atımının sağlanabilmesi için ciddi para harcandığını ifade eden Özkan, beyin ölümü halinde ölümün kaçınılmaz olduğunu, yaşam süresinin birkaç günle sınırlı olduğunu vurgulayarak, "Beyin ölümü gerçekleştikten sonra kişinin bir daha hayata dönmesi mümkün değildir. O kişi artık ölüdür. 'Allah'tan ümit kesilmez' cümlesi, maalesef beyin ölümünden sonra geçerli değil. Beyin ölümü halinde bağışlanan organ birden fazla kişiye can verebilirken, bağışlanmaması durumunda kişi zaten birkaç gün içinde hayatını kaybedecektir" dedi.
Organ naklinin tıbbi, hukuk, ekonomik, dinsel, boyutları olan bir konu olduğunu, ancak hala ahlaksal, kültürel ve toplumsal boyutlarının hala tam olarak çözümlenemediğini ifade eden Özkan, organ naklinin yapılabilmesi için alt yapı, bilimsel araştırmalar, mevzuat, devlet ve toplum desteğinin tam olması gerektiğini vurguladı. Özkan, "Türkiye'de mevzuatta hiçbir sıkıntı yoktur. Gayet açıktır. Devlet desteği de sonsuz. Sadece toplum desteği artırılmalı" açıklamasında bulundu.
Türkiye'de beyin ölümü tanısı sayısı ciddi oranlarda artarken, organ bağışında istenilen artışın henüz sağlanamadığına dikkati çeken Özkan, "Bağışt artış canlıdan nakiller şeklindedir. Oysa, kadavradan bağış oranlarının artırılması gerekmektedir" vurgusunda bulundu. Özkan, kişinin sağlığında organ bağışında bulunmasının bir vasiyet olduğunu ve bunun kişinin ölümü sonrasında da ailesinin bunu göz önünde bulundurması gerektiğine işaret etti.
Florence Nightingale Hastanesinden Yrd. Doç. Dr. Ata Bozoklar, organ nakli konusunda çok fazla hurafeler olduğuna, ancak bunun gerçek dışı bilgilere dayandığına dikkati çekti. Organ bağışının artırılmasında her haberin, atılan her manşetin etkili olduğunu söyledi. Bozoklar, alınamayan her organın, bir ya da birkaç kişinin ölümü olduğunun unutulmaması gerektiğini belirterek, bunun için olumlu haber yapılmasını, kullanılan kelimelerin dikkatli kullanılması gerektiğini dile getirdi.
Türkiye'de beyin ölümü tanısı konan kişilerin ailelerin tepkisinden solunum cihazından ayıramadıklarını, oysa bunun yanlış olduğunu ifade ederek, "Bu kişileri cihazdan ayıramadığımız için solunum cihazına ihtiyacı olan birçok kişi ölüyor” dedi.
-"Film senaryolarında hekimlerden danışmanlık alınmalı"
Best FM'de yayımlanan Gazoz Ağacı Programının Yapımcı ve Sunucusu Cem Arslan da farkındalığın artırılması amacıyla radyo yayınlarında bu konuya çok fazla yer ayırdıklarını belirterek, organ naklinde toplumda ilk olarak dini boyutun akla geldiğini söyledi. Özellikle bu konunun üzerinde durulması gerektiğini dile getiren Arslan, film senaryolarında konu seçimlerine dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Dizilerde yanlış anlatılan senaryoları telafi etmenin çok zor olduğunu belirten Arslan, hekimlerin mutlaka senaryo aşamasında danışmanlık yapması gerektiğini dile getirdi.
Medya görüşlerine de yer verilen projede konuşan CNN Türk'ten Ferhat Boratav, 2007 yılında organ bağışına ilişkin kampanya düzenlediklerini belirterek, o yıllarda organ bağışında şehir efsanelerinin egemen olduğunu, genellikle olumsuz ifadelerin yer aldığını söyledi. Organ mafyasına ilişkin çeşitli haberlerin yer aldığını dile getiren Boratav, basında bu şekilde yer bulan haberlerden örnekler verdi, kamu spotlarının etkisinden söz etti.
Boratav, bağış oranlarının artırılmasında iletişimin çok güçlü bir araç olduğunun altını çizerek, düzenlenen kampanyalarda kullanılan dilin, spotun, verilecek mesajın ve logonun önem taşıdığını söyledi.
Organ bağışında bulunan ailelerin de mutlaka çeşitli etkinliklerde onurlandırılması gerektiğini belirten Boratav, yurt dışında bunun uygulamalarının olduğunu, Türkiye'de bunun hayata geçirilmesi gerektiğini ifade etti.
TRT Sağlık Muhabiri Fatma Demir Turgut ise organ nakli için sıra bekleyen kişiler duygularını paylaştığı röportajını paylaştı.
Gazetecilerin, hastaların hikayelerini etkili bir şeklide haberleştirmesi gerektiğini dile getiren Turgut, kamu yayıncılığı yapan kurum olarak bu konuda yapılan haberlere özen gösterdiklerini bildirdi. Turgut, bu alana ilişkin yapılan her haberin en az bir bağış anlamına geldiğini aktardı.
Hürriyet gazetesinden Mesude Erşan, organ nakli ile ilgili meslek örgütleri ve derneklerle sosya sorumluluk projelerinde işbirliği yapılması gerektiğini, gazetecilerle bilgi paylaşımında bulunulması gerektiğini dile getirdi. Haberlerde canlıdan yapılan nakillerden ziyade kadavradan yapılan nakillere ağırlık verilmesi gerektiğini ifade eden Erşan, bu şekilde kadavradan yapılan nakillerin sayısının artacağını söyledi.
-Doğum gününü, nakil yapılan tarihte kutluyor
Bağışcı ailelerden Nuran Kamaz, yeğenini organlarını bağışladıklarını, kendisinin de organlarını bağışladığını ve çocuklarına vasiyetini ilettiğini söyledi.
Organ alıcısı Sabah gazetesi sağlık muhabiri 29 yaşındaki Didem Seymen de doğuştan böbrek hastası olduğunu ve 21 yaşında böbrek nakli ile ikinci bir yaşam şansı yakaladığını anlattı. Seymen, 19 yaşında hayatını kaybeden bir vericinin böbreğiyle hayata döndüğünü belirterek, "Hayatın ne olduğunu 21 yaşında anladım. Nakil yapılan 21 Mart tarihinde doğum günümü kutluyorum" şeklinde duygularını ifade etti.
Konuşmaların ardından bu alanda neler yapılabilineceğine ilişkin açık oturum düzenlendi.
-AA muhabiri Yeşim Sert Karaaslan'a ödül
Organ nakline ilişkin yaptığı farkındalık artırıcı haberlerinden ve kendisinin de organ bağışçısı olmasından ötürü AA Sağlık Muhabiri Yeşim Sert Karaaslan plaketle ödüllendirildi.
Plaketini Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası'nın elinden alan Karaaslan, kendisinin de tüm organlarını bağışladığını belirterek, "Umarım, Allah çocuklarıma bağışlar ama bir gün ölümümde organlarımın başkalarına hayat vereceğini düşünerek bağışta bulundum. Bir gün, ölümüm halinde organlarım başka bedenlerde can bulacak" dedi.
CNN Türk'ten Ferhat Boratav, Hürriyet gazetesinden Mesude Erşan, TRT'ten Fatma Demir Turgut, Sabah gazetesinden Didem Seymen ile bir donör ailesinin yakınına başarılı haber çalışmaları ve organ nakline ilişkin verdikleri desteklerden ötürü plaket takdim edildi.
Bunun dışında Akdeniz Üniversitesinden Prof. Dr. Ömer Özkan ile Florence Nightingale Hastanesinden Yrd. Doç. Dr. Ata Bozoklar'ın da aralarında bulunduğu konuşmacılara teşekkür belgesi verildi.