Sultan Mahmuttan beri 200 yıldır, tek kurtuluş umudumuz olarak gördüğümüz ve azat kabul etmez köle gibi peşinden koştuğumuz AB hülyası uğruna tanzimat, ıslahat ve meşrutiyet gibi nice uyum yasaları çıkarmamıza, milli gurur ve haysiyetimizden ne denli tavizler vermemize rağmen, bir türlü hedefe varamadığımız gibi, Türk-İslam medeniyetinin son temsilcisi muhteşem Osmanlıyı da parçalanmaktan kurtaramadık. Sadece, külleri arasından zar zor kurabildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti olarak da 80 yıldır, özellikle son 40 yıldır ABnin istediği her yeni uyum yasalarını çıkarmamıza rağmen, bir türlü tatmin edemedik. Her atağımızdan sonra istedikleri yeni tavizlere bu kadar da olmaz ki diyerek itiraz edince girmek isteyen sizlersiniz, tabii ki taviz vereceksiniz şeklinde fütursuzca davrandılar. Der Spigel dergisinin kapak resmindi, AB denilen kapalı büyük bir kapının altından yarı açık küçük bir köpek kapısından girmeye çalışan diz üstü çökmüş bir Türkün konulması, aşağılamanın ne boyutlara ulaştığını açıkça göstermiştir. Kendilerine karşı bin yıllık üstünlüğümüzü, İslam ve Türk kimliğimizi bir türlü içlerine sindiremeyen batı, bizlere kendisine tecavüz eden adama aşık olan şapşal kız muamelesi yapmaktadır. Bu muameleler sonucu öylesine yozlaştık ki, onlar keler deliğinden girseler, bir hikmeti var diyerek, siz müslümanlar da gireceksiniz. diyen Hz. Peygamberin buyurduğu gibi batının girdiği her deliğe ve kılığa girmeye çalıştık. Bunun faturasını da kan ve gözyaşlarıyla kimliğimizden uzaklaşarak ödüyoruz.Bölgemizle ilgili şu tarihi gerçekleri bilmezsek emperyalistlerin aşağılık oyunlarını anlamakta güçlük çekeriz.1.İsrailin Nilden Fırata kadar Büyük İsrail hedefi2.ABDnin dünya hakimiyetinin bir parçası Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) 3.Rusyanın sıcak denizlere inme isteği4.ABnin müslümansız bir eski Roma özlemi5.Evangelistlerin kıyamet savaşı için Yahudi-Müslüman çatışmasını körüklemeleri, bu tarihi gerçeklerden bazılarıdır.Son günlere gelirsek,Daha geçen ay Fransa Cumhurbaşkanı Chirac Zaten hepimiz Bizansın çocukları ve varisleriyiz diyerek zımnen bizlere İslamın temsilciliğini ve Osmanlının varisliğini sakın aklınıza bile getirmeyin demek istiyordu.Fener Rum Patriği Bartholomeos, sadece birkaç bin rumun yaşadığı güzel ülkemizde, Lozan anlaşmasına ve TC yasalarına ısrarla karşı çıkarak ekümenik sıfatını kullanmakta ve Heybeli Adada bir ruhban okulu açılmasına çalışmaktadır.250 milyonluk Ortodoks kitleye hitap eden Moskova Patriği bile ekümeniklik iddiasında bulunmazken, Fener Rum Patriği Bartholomeos, verdiği davetle kendisini Konstantinopolun ekümenik Patriği olarak ilan etmiştir. ABDnin desteklediği bu davete hükümet erkanının resmen tavır alıp katılmamasını ABDnin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, İsteyen gelir, isteyen gelmez, biz bunu bir yerlere yazdık diyerek küstahca bir tavır sergilemiştir.Dünyanın her yanında yaptıkları vahşetten hatta Amerikalı olmaktan bile utanç duyacaklarına, yüzleri bile kızarmadan bir gün bunların hesabını soracağız demek istemiştir.Oysa patriğin ekümenikliğini biz yapmalıydık.Osmanlı gibi bir dünya devleti olma idealimiz ve iddiamız olmalı, patriği ekümenik ilan ederek AB, ABD ve Rusyaya karşı Ortodoksları himayemiz altına almaya çalışmalıydık.Şimdi, bize rağmen ABDnin desteğiyle ekümenik olan bir patrik, tabii ki ABDnin adamı olacak ve onun hesabına çalışacaktır. Eğer bu olaya engel olunamayacaksa Yunanistan, Bulgaristan hatta Rusya gibi Hıristiyan ülkelerde Müslümanların liderlerine benzer haklar verilmeli ve muadil okullarımız açılmalı, hatta gerekirse TCnin Diyanet İşleri Başkanlığının ekümenikliği bile ilan edilmelidir. Yok eğer geç kalınırsa ABD özel yetiştirdiği bazı isimleri ekümenik ilan edebilir.Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Joseph Borell, İstanbulda İKV ile TOBBun gerçekleştirdiği Kritik karar eşiğinde Türkiye-AB ilişkileri konulu konferansta, Türkiyedeki dini ve ırki azınlıkların özgürlüklerinden bahsettikten sonra Kürdistana, Diyarbakıra gidip Leyla Zana ile görüşeceğini söyleme cüretinde ve küstahlığında bulundu. İtirazlar üzerine dil sürçmesi oldu, coğrafi bölge olarak kastetmiştim diyerek geçiştirmeye çalıştı. Türkiye sivil toplum kuruluşları birliği yöneticisi Ramazan Bakkal Niye Kürdistan diyorsunuz, neden Diyarbakıra gidiyorsunuz?5000 yıldır kardeşçe yaşadığımız bölgeyi niçin bölmeye çalışıyorsunuz? Hiç Baska gittiniz mi? Denizlinin Bilecikin fakir köylerini gördünüz mü? Şeklinde yaptığı itirazı üzerine, terörist muamelesi yapılarak tartaklandı ve salondan dışarı çıkartıldı. Üstad Necip Fazılın ifadesiyle öz yurdunda garipsin, öz yurdunda parya misali, bu ülke için şehit olanların çocukları maalesef tartaklanıyor ve dışarı atılıyorken sömürge valisi edasıyla pervasızca konuşan Borell ile yerli işbirlikçileri içeride kalarak öz evlat olduklarını gösteriyorlardı. Zana ve arkadaşları tarafından 8 Aralık Çarşamba günü Herald Tribüne gazetesinde, Paris Kürt Enstitüsü imzasıyla yayınlanan ortak deklarasyonda, Türkiyedeki Kürtlerin 20inci yüzyıl boyunca adaletsizlik içinde yaşadığı iddia edilerek, Türkiyenin ABye üyelik sürecinde bu durumun değişebileceği yönünde umut doğduğu ifade edilmiştir.Türkiye, İspanya'nın Bask ve Katalan, Belçika'nın Valonlar bölgeleri için tanınan ve Ankara'nın Kıbrıslı Türkler için de istediği hakların tümünü Kürtlere tanımalıdır denilerek, bu taleplerin Türkiyenin AB'ye üyelik sürecinde temel kriterler olarak benimsenmesi çağrısı yapıldı.ABnin tazyiki ile çıkarılan T.C.K ile affedilen binlerce teröristin Leyla Zananın kuracağı planlanan Demokratik Toplum Hareketine (DTH) katılmasıyla başlayan siyasallaşma süreci, işlerin ileride hepten karışacağının işaretidir.İktidarı ile muhalefeti, devleti ile milleti Sivil Toplum örgütleri ile halkı el ele vererek, eğer aklımızı başımıza devşirmezsek, ülke menfaati için, milli bütünlüğümüzü ve ortak tavrımızı geliştirmezsek, akıllı siyaset izlemezsek, şahsiyetli bir milli duruş ortaya koyamazsak, hep pasif ve tepkisiz kalırsak, güçlü olanların dümen suyunda gitmeye ve manipüle edilmeye mahkum oluruz.