15 Temmuz ihanet girişiminin kendileri açısından başarısızlıkla sonuçlanmasından sonra, Türkiye düşmanı dış güçler ve onların uzantısı olan belirli örgüt ve odaklar, ülkemizi hedefe koydular. Çünkü biliyorlar ki Türkiye düşerse, İslâm Âlemi düşer.
ABD’nin derin devleti tarafından FETÖ ihanet şebekesine havale edilerek yaptırıldığı artık gün gibi açığa çıkan 15 Temmuz darbe ve işgal girişiminden istedikleri sonucu alamayan küresel güçler, alçakça ve kalleşçe saldırarak bir yandan yıldırma, korkutma, diğer yandan da ülkemizde iç savaş başlatma taktiğine başvurdular.
Adları FETÖ, PKK ve DAEŞ olan terör örgütleri, tamamen aynı dış güçlerin maşaları ve tetikçileri olarak var güçleri ile ülkemiz üzerinde hain oyunlarını sahnelemeye devam etmektedirler.
15 Temmuz’da, milletimizin şahlanışı ile püskürtülünce FETÖ eliyle amaçlarına ulaşamayan Türkiye düşmanı dış güçler, şimdi de hem terör aracılığı hem de bizzat kendilerinin devreye girmesi ile Türkiye’ye diz çöktürmeye çalışıyorlar.
Terör örgütlerinin her birini sırası ile devreye koyan ve bu örgütlere sınırsız silah desteği veren ABD, bunlar yetmezmiş gibi bir yandan da Zarrab davası ile Türkiye’yi kıskaca almaya çalışmaktadır.
Bütün bunların üzerine ABD, şimdi de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etme hazırlığındadır.
Amaç bellidir. İslâm dünyasında bitmek bilmez büyük bir savaşı başlatmak ve bu savaşa Türkiye’yi de dâhil etmek.
Bütün bu planların karşısında boyun büküp susmak mı yoksa yiğitçe karşı tavır almak mı gerekir?
Boyun büküp susmak, köleleşmek ve küresel güçlere diz çökmek demektir.
Türkiye şu anda yiğitçe tavır almanın örneğini gösteriyor.
Ülkemizi ve tüm İslâm Âlemini bölüp parçalamak ve bu bölgeyi büyük bir savaşın içine sürüklemek isteyenler, şunu bilsinler ki bu millet var oldukça asla istediklerini elde edemeyeceklerdir.
Türkiye şu anda, 15 Temmuz öncesinden çok daha güçlüdür. Çünkü içerideki hainler büyük oranda temizlenmiştir.
Çünkü milletimiz birlik ve beraberlik ile nasıl bir destan yazıldığını görmüş ve kardeşlik ruhunun nasıl güzel bir sonuç getirdiğini yaşamıştır.
Çünkü 15 Temmuz gecesinde yaşanan muhteşem direnişin getirdiği başarının morali ve psikolojik üstünlüğü hâlâ üzerimizdedir.
Dünyada örneği olmayacak bir şekilde, silahlara, tanklara ve uçaklara karşı göğsünü siper ederek darbeyi durduran bu millet, şimdilerdeki alçak saldırıları da savuşturmayı başaracak güçtedir.
Onların istediği; bitmek bilmeyen mezhep ve ırk kavgası başlatmak, iç savaşa zemin hazırlamak ve İslâm’ın son kalesi olan Türkiye’ye diz çöktürmektir.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar, bu millet onlara fırsat vermeyecek, kardeşliğini bozmayacak, birlik ve beraberliğini muhafaza etmeyi sürdürecektir.
Birlik, beraberlik ve kardeşlik ruhu ile kazanılan zaferin tadı hâlâ damağımızdadır.
Bu tadı aldıktan sonra, bu millet yeni zaferler kazanma azmi ile gerekirse yeniden 15 Temmuz gecesindeki gibi şahlanmaktan ve destanlar yazmaktan imtina etmeyecektir.
Şehit olmanın doyulmaz tadına ulaşan bu milletin her bir ferdi gerektiği zaman koşarak, gülerek ölüme gitmekten çekinmeyecektir.
Dış güçlerin ve onların maşalarının, Çanakkale ruhu ile ölüme gülerek giden bu millete diz çöktürmeleri mümkün değildir.
Türkiye diz çökmeden, İslâm dünyası diz çökmeyecektir. Bazı İslâm ülkeleri yöneticileri, ABD’nin uşağı olsalar bile onların Müslüman halkı zamanı gelince kıyama kalkacaktır.
Ülkemizin son yıllarda yaptığı atılımlar, Türkiye dostlarının desteğine mazhar olurken, düşmanlarında oluşan büyük korku, onların hain planlarını yürürlüğe koyması gibi bir gelişmeye yol açmıştır.
Türkiye’nin, zulüm ve haksızlıklar karşısında ilkeli duruşu ve yükselen sesi, ayrıca siyasi, askeri, ekonomik olarak gelişme göstermesi karşısında çılgına dönen küresel güç odakları harekete geçerek, ülkemizin önüne set çekme girişimi başlattılar.
Terör ve Zarrab davası başta olmak üzere yaşadığımız bütün sıkıntıların kaynağı tamamen budur.
Türkiye; Suudi Amerika yönetimi gibi, ‘tamam, ne istiyorsanız yapmaya hazırız’ dediği an belki bu sıkıntılar sona erer ama o andan itibaren kölelik başlar. Diz çökme işte budur.
Biz millet olarak, zillet içinde yaşamaktansa izzet içinde ölmeye razıyız ve hazırız Elhamdülillah…
Adı FETÖ, PKK, IŞİD, DHKPC ne olursa olsun hepsi bu küresel güç odaklarının taşeronlarıdır ve amaçları Türkiye’yi yutulacak lokma haline getirmektir.
Bu terör örgütleri ve bunlara destek veren parti, kurum, kuruluş ve şahıslar tam anlamıyla ihanet çemberinin içinde yer almaktadırlar.
Ne yaparlarsa yapsınlar, Türkiye’nin büyümesini, gelişmesini ve yükselişini durduramayacaklar, bölge lideri olmasının önüne geçemeyeceklerdir.
Türkiye’nin son yıllarda artış gösteren savunma gücü ve askeri teknolojisi, dostlarının desteği ile büyüyen ekonomisi, mazlumlara sahip çıkması, zalimlerin karşısındaki ilkeli ve ahlaki duruşu, Hak ve adalete dayalı Selçuklu-Osmanlı mirasına uygun adımlar atması gibi özellikleri bu liderliği sağlayacaktır İnşaallah…
Türkiye’yi ve İslâm dünyasını karıştıran ve bu bölgeyi büyük bir ateşin içine atarak bölgenin yer altı, yer üstü bütün zenginliklerine el koymak isteyen ABD’nin sonu gelmiştir. Maddi menfaat uğruna zulmünü gittikçe arttırması, ABD’nin sonunun geldiğini gösteren en büyük işarettir.
Eceli gelen it, cami duvarına işermiş… İslâm dünyasının kalbi niteliğindeki Kudüs, Mekke ve Medine üzerinde oyunlar sergilemeye başlaması, ABD’ nin zevale yaklaştığının emaresidir. İstikbâl Müslümanlarındır İnşaallah… Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.