SSKlılar, yaklaşık iki aydan beri ilaçlarını serbest eczanelerden alıyorlar. Tüm Türkiyede yaklaşık 33 milyonu oluşturan nüfus, diğer vatandaşlarımız gibi ilaçlarına daha kolay ulaşabilme imkanına kavuştular.Ne var ki hani hemen her alanda hepimizin şikayet ettiği bürokrasi, SSK protokolüne de ağır kurallar koydu. En son 11 Nisan 2005 tarihinde yayımlanan SSK Bütçe Uygulama Talimatı, SSK işlemlerini çekilmez hale getirdi.Devletin görevi, vatandaşına sağlıklı ve sürdürülebilir bir sosyal güvenlik hakkı sağlamaktır. İleri ülkelerde birey ön planda olduğu için, yapılan her yeni düzenleme, bireyin daha rahat hizmet alabilmesine ve yaşam kalitesini yükseltmeye yöneliktir. Ancak bu durum maalesef ülkemizde henüz yerleşebilmiş değildir. Bizim bürokrasimiz her zaman şüpheci refleksi ile hareket etmekte, koyduğu katı kurallarla adeta bıktırmaktadır.Bu çerçevede özellikle SSKlı kanser hastalarının ilaca ulaşabilmesi çok büyük zorluklarla olmaktadır. Kanserli ve kronik hastalığı olan vatandaşlarımız, hep şikayet ettiğimiz bürokratik işlemler nedeniyle adeta çile çekmektedirler. Daha önce hiç konulmayan kurallar, bu yıl konmuştur. Mesela her reçetede teşhisin yazılması zorunluluğu getirilmiştir. Hastanın hastalığı, hekim ile hasta arasında olan mahrem bir konudur. Bunun üçüncü şahıslar tarafından bilinmesi, etik açıdan uygun değildir. SSK Talimatında ise, teşhisin mutlaka belirtilmiş olması gerektiği, ilaçların mutlaka yazılan teşhise uygun olmasının zorunlu olduğu, hekimin yazdığı ilaçlar içerisinde teşhise uygun olmayan ilaçların bulunması halinde, ilaçların ödenmeyeceği bildirilmektedir. Şöyle ki; hasta ortopedi doktoruna gitmiş, muayene olmuş olsun. Tedavi için yazılan ilaçların yanında, solunum yolları hastalığı için her zaman kullandığı bir ilacını yazdırmak istesin. Böyle bir şey SSKlı hasta için mümkün değildir. Mutlaka ayrıca gidecek, Göğüs Hastalıkları Uzmanı hekime istediği ilaç için reçete yazdıracaktır.Bunun yanında SSK talimatı, Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerin dışında, üniversite hastanelerinin verdiği ilaç raporlarını muaf kapsamına almamakta, bu raporların devlet hastanelerinden yeniden çıkarılmalarını şart koşmaktadır. Ben size bir SSKlı kanser hastasının ilaca ulaşma serüveninden kısaca bahsedeyim; Kanser teşhisi genellikle üniversite veya araştırma hastanelerinde konur. Kanser teşhisi konan bir hastaya tedavi planlaması yapılır, raporu düzenlenir ve hastaya reçetesi yazılır. Hasta bu reçete ile raporunu alır eczanenin yolunu tutar. Eczacı, hastanın reçetesini alır, öncelikle teşhisi, protokol numarası, hekimin imzası vs. var mı bunu kontrol eder ve otomasyon sistemine girer. Hasta, raporunu devlet hastanesinden almadı ise, önce gidip devlet hastanesinden tekrar rapor çıkarmak durumundadır. Eğer reçetesindeki ilaçlar için özel koşullar varsa, bunları da teker teker halletmek zorundadır. Sonuçta koşulları uygun ise artık ilaçlarını alabilecektir. Bu durum kanser hastalığının yanında diğer kronik hastalıklarda da aynıdır. Kanserli ve kronik hastaların bu tür prosedürlere boğulmaması gereklidir. Bu ilaçlar özellik arz eden, ancak gerekli olduğunda kullanılan ilaçlardır. Hiçbir prosedüre tabi olmadan hastaların ulaşabileceği ilaçlar olmalıdır. Acaba kanser ilacını bedava verseler hangimiz kullanır ki?Aslında bütün sorunların başında masa başı uygulama yatmaktadır. SSK ve diğer Sosyal Güvenlik Kuruluşlarının Bütçe Uygulama talimatları, sahada uygulanabilir olup olmadıkları test edilmeden yürürlüğe konmakta, bunun sonucu olarak ta hükümetin büyük bir irade sergileyerek işleme koyduğu icraata gölge düşmektedir.