Acılar üzerinden siyaset yapmak ve Miraç gecesi

Salih Sedat Ersöz

Soma’da meydana gelen faciada hayatını kaybeden 301 canımızın tamamı henüz toprağa verilmeden, “bunlar Ak Parti’nin mitingine katıldıkları için bu kaza onlara müstahaktır, onlar ölmeyi hak ettiler” diyebilen bir kafanın, hangi insanlık anlayışının kafa yapısına sahip olduğunu bilen var mı? İnsanlığın herhangi bir tarafında böyle bir kafa yapısı bugüne kadar görülmüş müdür?

Veya bu faciayı geçmiş yüzyıllarda helak edilen kavimlere benzetmek, o kavimlerde bulunan özelliklerin Ak Partiye oy verenlerde de bulunduğunu belirterek bu facianın suçlusunun Başbakan ve onu destekleyenler olduğunu iddia etmek hangi insanlığın bir ürünüdür?

Veya “hoca efendimiz ocağınıza ateş düşsün demişti, işte o ateş Soma’daki ocağa düştü”  diyebilen ve bu faciaya, Ak Parti’yi yıprattı gözüyle bakarak adeta sevinen alçaklarda insanlık damarının zerresi kalmış mıdır?

Hatta böylesine bir düşünceye Kur’an’ı da alet etmeye kalkışanlarda ve  "zulmedenlere destek olmayın, yoksa size ateş dokunur" ayetinin, Soma’daki facianın ateşine işaret ettiğini iddia edecek kadar saçmalayanlarda, Müslümanlık ve insanlık anlayışının bir cüzü var mıdır?

Veya Soma faciasında hayatını kaybeden canlarımız için, “Onlar ne şehit ne gazi kar yoluna gitti niyazi” yazacak kadar gözü dönmüş bir kişide insanlığın bir yönünü arayıp bulmak mümkün müdür?

Yerin yüzlerce metre altında en zor şartlarda çalışarak, ailelerine ekmek parası götürme çabasında olan insanların başlarına gelen felaketten siyasi rant elde etme düşüncesinde olanlarda ve acılarımız üzerinden siyaset yapanlarda, ufacık da olsa insani bir yanlarının kaldığına inanmıyorum.

Hatta böylelerinin insan gibi görünseler de, gerçekte insan olduklarına da inanmıyorum. Onların; “Yoksa sen onların çoğunun söz dinleyeceklerini yahut akıllarını kullanacaklarını mı sanıyorsun? Onlar hayvanlar gibidirler, belki yolca onlardan daha da aşağıdırlar”  ayetinin kapsamı içine dâhil olduklarını söylemek bile, bu anlayışlarının yanında hafif kalır. 

Çoluk çocuklarına helal rızık temin etme gayretinde iken, elim bir kaza sonucu yer altında hayatını kaybeden 301 canın arkasından gözyaşı dökemiyorsan bile yüreğinde o ızdırabı duymak ve onların geride bırakıp gittiği ailelerine destek olmak, onların acılarını paylaşmak varken, bizim insanlık yanımız bunu gerektirirken, hangi duygu, hangi düşünce, hangi mantık, hangi akıl böylesi yorumlarda bulunur, anlamak mümkün değil..

Yaşadığımız bu tür imtihanlarda kaybeden değil kazanan olmak istiyorsak, yaratılıştan gelen ve yüreğimizin ücra bir köşesinde taşıdığımız küçücük de olsa insanlık yönümüzü öne çıkartmamız gerekiyor. Bunu yapamayanlar yukarıdaki ayetin muhatabı olabileceklerini düşünsünler. 

***   ***   ***

Önümüzdeki Pazar gününü Pazartesi gününe bağlayan gece Miraç gecesidir.

Miraç gecesi; Peygamber Efendimizin, Yüce Allah’ın bir lütfu olarak, Recep ayının 27. gecesinde Mekke’deki Mescid-i Haram’dan alınarak, önce Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya oradan da göklere ve sidretül münteha’ya kadar yükseltildiği gecedir. 

Böyle büyük bir mucize ile şereflendirilen Efendimiz, en yüce huzurdan 5 vakit namaz hediyesi ile dönmüş ve “namaz mü’minin miracıdır” buyurmuştur. Onun için miracımız olan namazı asla terk etmemeli, Efendimizin Allah’tan getirdiği bu hediyeye, bu emanete sahip çıkmalıyız. Namazın mü’mini yücelttiği gerçeğini unutmayalım.

Bu gece aynı zamanda, “Muhammed A.S. ne diyorsa doğrudur” düşüncesinin perçinlendiği, sadıkların imanlarının zirveye ulaştığı, imanı zayıf olanların iman dairesinden çıktığı, inanmayanların da küfürlerinin arttığı bir gecenin yıldönümüdür.

Bu gece yolumuzu, yönümüzü, tarafımızı bir kez daha gözden geçirmeli, sadıklarla, gerçek iman sahipleriyle bir ve beraber olduğumuzu perçinlemeliyiz.

Mü’minlerin Miraç gecelerini tebrik ediyor, bu gecenin İslâm âlemine hayırlar getirmesini ve Müslümanların acılarının dinmesine vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Mutlu yarınlar efendim.