Konya'da, 28 yıldır hamallık yapan babasının alın teri ile okuttuğu doğuştan görme engelli Abdullah Alaboğa, hukuk fakültesinden mezuniyetinin ardından Beyşehir ilçesinde açtığı hukuk bürosu ile babasına büyük gurur yaşattı.
İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden 2016 yılında mezun olan 25 yaşındaki Alaboğa, staj döneminin ardından kendi iş yerini açarak avukatlık mesleğine başladı.
İş yerine, babasının koluna girerek gelip giden Alaboğa, hayalindeki mesleği yapmanın mutluluğunu yaşıyor.
Alaboğa, AA muhabirine yaptığı açıklamada, avukatlığın çocukluktan beri en büyük hayali olduğunu söyledi. Liseyi, engelsiz arkadaşlarının arasında okuduğunu, ardından hukuk eğitimi için İstanbul'a gittiğini belirten Alaboğa, "Hukuk Fakültesi'nden başarıyla mezun oldum. Sonuçta ulaşılamayacak bir hayal değildi, zorluklar başarılabilirdi. Yeter ki o mücadele ruhu, cesaret sizde olsun. Hamdolsun, bu mücadelemin sonucunu almayı başardım." diye konuştu.
Mütevazı bir ailenin üç evladından biri olduğunu, babasının hamallık yaparak kendilerini okuttuğunu anlatan Alaboğa, "Kız kardeşim okul öncesi öğretmeni, diğer kardeşim ise 7'nci sınıfta okuyor. Beni adeta sırtında taşıyan bir baba sayesinde bu hayalime kavuştum. Babamla da mesleğiyle de gurur duyuyorum. Hakikaten hak edilerek kazanılan para ile bu mesleğe ulaştım." ifadelerini kullandı.
- Adliyede görenler şaşırıyor
Alaboğa, Konya'da stajını tamamladıktan sonra, mesleğe memleketi Beyşehir'de başladığını dile getirerek şöyle konuştu:
"İlk işim engelli bir vatandaşın, dolandırıcılık yöntemiyle kredi kartından parasının çekilmesiydi. Savcı ve katip, ifade alınması sırasında büyük şaşkınlık yaşadı çünkü avukat görmüyor, suçtan zarar gören görmüyor... Çok ilginç bir durumdu onlar için. Hatta savcımızın da kulağında o an için geçici işitme kaybı olduğu belirtilince ben de 'Körler sağırlar, birbirini ağırlar.' diye espri yaptım. Avukatlığa başlayınca adliyedeki savcı ve hakimler epey şaşırdı. İlçede görme engelli ilk avukatım. Ülke genelinde de avukatlık yapan görme engelli sayısı belki 10'u geçmez. Bu nedenle ilgi ve merak uyandırıyor. Bazen ifadeler savcılıkta alındığı için cüppe giymiyoruz. Savcımız, avukat değil de mağdur olduğumu sanıyor. Kendimi tanıttığımda şaşırıyor."
- Babası getirip, götürüyor
Engelinin mesleğinde fazla zorluk yaşatmadığını, bilgisayar teknolojisinden yararlanarak birçok zorluğu aştığını aktaran Alaboğa, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Evrakları taratıp bazı formatlara dönüştürüyoruz. Bunları dinleyerek bilgi alıyorum. Yürürken baston kullanmıyorum. Ofisime babamın kullandığı otomobil ile gelip gidiyorum. Adliyede katip arkadaşım yardımcı oluyor. Üniversite tercihinde 30 hakkımı da farklı üniversitelerin hukuk fakültesini yazarak kullanmıştım. 'İyi ki avukat olmuşum' diyorum. İnsanı başarıya götüren temel unsur mücadeledir. Engellilere bu mesleği tavsiye ediyorum. Bu çok önemli, kutsal bir meslek."
- Şimdiki hedefi akademik kariyer
Alaboğa, bundan sonraki hedefinin avukatlık kariyerine akademik unvan da ekleyerek memleketine hizmet etmek olduğuna işaret ederek şunları söyledi:
"Beyşehir’in ilk görme engelli avukatı olarak başladığım meslekte, bir ilki daha yaşamak istiyorum. Burada akademik anlamda avukatlık yapan yok. Şimdi bunun hayalini kuruyorum. Ailem de kararımın arkasında. Hem aileme hem de beni bu günlere getiren tüm öğretmenlerime teşekkür ediyorum."
- Sırtında taşıdığı günler oldu
Abdullah'ın 50 yaşındaki babası Ali Alaboğa da emekli olmasına rağmen 28 yıldır mesleğini sürdürdüğünü aktardı.
Tüm zorluklara rağmen çocuklarını okuttuğunu vurgulayan Alaboğa, "Allah'a hamdolsun, bana yüzümü güldürecek evlatlar nasip etti. Oğlumla gurur duyuyorum." dedi.
Evladını okula getirirken sırtında taşıdığı günler olduğuna dikkati çeken Alaboğa, şunları kaydetti:
"Eğitim sürecinde kim elinden tuttuysa, kim yolun karşısına geçirdiyse Allah bin kere razı olsun. Oğlumu bugünlere getirenlere, öğretmenlerine, hocalarına çok teşekkür ediyorum. Liseden mezun olduktan sonra KKTC'deki üniversiteyi kazandı. Maddi imkansızlıklar vardı. 'Bu işi nasıl yapacağız, nasıl başaracağız' diye karamsarlığa düştüğümüz anlarda, öğretmenleri destek oldu. 'Gerekirse çadırda yaşayayım, okumasını sağlayayım' dedim. Okumak için çok azimli ve gayretliydi. Bu günlere tırnağımızla kazıya kazıya geldik. İyi ki de o zorlukları çekmişiz. KKTC'den İstanbul'daki üniversiteye geçti. Başka gelirim yoktu. Elimizin emeği, alnımızın teriyle, harama el uzatmadan çocuklarımızı okuttuk. Eşime ve çocuklarıma çok teşekkür ediyorum. Maddi durumumu bildikleri için ‘Baba şunu al, şunu giyeceğiz, şunu yiyeceğiz' diyerek beni zor duruma düşürmediler. Bu fedakarlıkları beni ayrıca mutlu ediyor."