ADANA (AA) - Adana'da 24 Kasım 2016’da valilik otoparkına park edilen bombalı aracın infilak ettirilmesi sonucu 2 kişinin ölümü, 33 kişinin de yaralanması olayıyla ilgili 3’ü firari, 15'i tutuklu 28 sanığın yargılanmasına başlandı.
Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesince görülen duruşmaya tutuklu sanıklar Veysi Tan, Eyüp Çelik, Hasan ve Mehmet Emin Vural, İbrahim ve Selahattin Ortaç, Mehmet Çelik, Vedat ve Hasan Bağış, İhsan Taşdelen, Zahir Yeşilgöz ile tutuksuz sanıklar M.T, B.T, E.E, M.O, S.T. ve avukatları katıldı.
Diğer tutuklu sanıklar Ali Sarıgül, Adnan Çoban, Dindar Kaplan ve Nuri Bağış ise mahkemeye Ses ve Görüntü Bilişim sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı.
Duruşmada savunma yapan sanık Mehmet Emin Vural, 2012 yılında cezaevinden çıktıktan sonra PKK terör örgütüne katılan kardeşini aramaya başladıklarını söyledi.
Mardin'de bir mezarlık çevresinde Seyid kod adlı kişiyle görüştüğünü ve herhangi bir örgütsel mesaj götürmediğini belirten Vural, şöyle devam etti:
"Örgüt mensuplarıyla mezarlık civarında buluşuyorduk. Kardeşime bu yolun iyi bir yol olmadığını ve geri dönmesini söyledim. Kardeşim de 'Dayım bu konuda yardımcı olursa dönerim.' dedi. Mezarlık civarına tekrar gittim. Yanıma iki kişi geldi. Kardeşimle ilgili taleplerimi ilettim. Bana, 'Bölgede askeri operasyonlar var. Sen git, biz sana haber veririz.' dediler. Sonrasında Duygulu köyünde Hüseyin amcanın evine gittim. Akşam yanımıza arazide gördüğümüz Derveş kod adlı kişi geldi. Emniyetteki teşhisimde bu şahsın Behzat olduğunu öğrendim. Derveş bana kardeşimin şu an gelemeyeceğini söyledi. Adana'ya döndüm. Yaklaşık 10 gün sonra beni birisi aradı. Bu şahıs valilik patlaması olayında araçları satın alan kişi olarak öğrendiğim ve kendisini bana Abdülrezzak olarak tanıtan kişidir. Bu şahısla Dağlıoğlu Mahallesi'nde bir petrolün arkasında görüştük."
- "Dükkandan iki tane kazanlı soba aldılar"
Sanık Vural, Abdülrezzak isimli şahsın kendisine kardeşinden haber getirdiğini ve Adana'da birkaç araba alımı yaptıktan sonra birlikte kardeşini görmeye gideceklerini söylediğini aktardı.
Üç gün sonra oto pazarında buluştukları Abdülrezzak'ın kendisinden bazı arabalar hakkında bilgi aldığını anlatan Vural, şöyle konuştu:
"Bilgi aldığı bu araçlar valilik patlamasında kullanılan Fiat doblo ve clio marka araçlardı. Abdülrezzak'ın yanında iki kişi vardı. Bu şahısların adları Dilber ve Mahsun'du. Dilber'i bana Mahsun'un nişanlısı olarak tanıştırdı. Bu şahıslarla Obalar Caddesi'ne gittik. Sobaların ne kadar olduğu konusunda konuşuyorlardı. Dükkandan iki tane kazanlı soba aldılar. Ayrıca Mahsun bir poşet dolusu eşya aldı. Eşyalar doblo marka araca yüklendi. Abdülrezzak, Mahsun ve Dilber ile bir süre sonra havaalanı civarında tekrar buluştuk. Yanlarında silahların olduğunu ve bunları güvenli bir yere bırakmak istediklerini söylediler. Bana bırakmayı teklif ettiler, kabul ettim. Silahlar bidon ve poşet içerisindeydi. Bunları Kavaklı Mahallesi'nde boş bir araziye gömdüm."
- "Hastaneye iki araçla gittik"
İşlettiği çiftliği örgüt adına kiralamadığını savunan Vural, şunları kaydetti:
"Abdürrezzak, Mahsun ve Dilber çiftliğe geldi. Kardeşimle ilgili konuştuk, ertesi gün Mardin'e gitme konusunda anlaştık. Sabah havaalanı civarına buluşmaya gittiğimde sadece Dilber vardı. Onların yola çıktığını ve bizi beklediklerini söyledi. Yanında araç vardı. Hasta olduğunu, hastaneye gidip iğne yaptırması gerektiğini söyledi. 'Araca bin gidelim o zaman.' dediğimde, 'Sen önden git, ben seni aracımla takip ederim.' dedi. Hastaneye iki araçla gittik. Hastane otoparkında yoğunluktan Dilber'i kaybettim."
Vural, kafeteryada beklerken patlama sesi geldiğini ve valilikte patlama olduğu yönünde konuşmalar duyduğunu ifade ederek, şöyle dedi:
"İki dakika sonra Dilber geldi. Aracın arkasına oturdu. 'Sür gidiyoruz. Benim arabayı boşver.' dedi. 'Patlamayı sen mi yaptı?' diye sorunca, 'Soru sormazsan senin için iyi olur' dedi. O sırada kolundan bantlar çözüyordu. Bana 'Yolda sakın durma. Durursan seni de kendimi de patlatırım.' dedi. O an sağlıklı düşünemedim. Aklıma İbrahim Ortaç'ın evine gitmek geldi. Bize kapıyı eşi Medya Ortaç açtı. Dilber, arabada kıyafetlerini değiştirmişti. Kadın, eşinin amcasının oğlu Selahattin Ortaç'ı aradı. Selahattin eve geldi. Dilber, Medya Ortaç'a İhsan Taşdelen'le kaçtığını söyledi. Ben de durumu kurtarmak adına 'Doğru söylüyor' dedim."
- "Adana'yı gerekirse yürüyerek terk edin"
Selahattin'e, bir kız kaçırma meselesi olduğunu belirterek, "Mardin'e Duygulu köyüne gidelim" dediğini dile getiren Vural, savunmasına şöyle devam etti:
"Ortaç'ın evine tanımadığım iki kişi geldi. Bize, 'Adana'yı gerekirse yürüyerek terk edin.' dedi. Akşam ben, Dilber ve İhsan, Selahattin'in aracına bindik. İbrahim yarım saat önce yola çıktı. Mardin’de Selahattin’den ayrıldık. Derveş kod adlı şahısla köyde görüştük. Derveş'e durumu anlattığımda, 'Seni Suriye’ye göndereceğim.' dedi. Beni teslim ettiği kişiyle Suriye sınırından geçtik. Bir süre Suriye’de kaldım. Sonra teslim olarak her şeyi anlatma kararı aldım. Mardin'in Kızıltepe ilçesine geldim. Bilet alarak Adana’ya doğru yola çıktım. Gelirken jandarmalar tarafından yakalandım.''
- "Kimseye PKK için not taşıtmadım"
PKK’nın sözde Akdeniz metropol sorumlusu olduğu iddia edilen "Halo Dayı" kod adlı tutuklu sanık Eyüp Çelik ise savunmasında, örgütün sürekli tehdit ve baskısına maruz kaldığını öne sürdü.
Adana Valiliğindeki patlamayla ilgisinin olmadığını iddia eden Çelik, şunları söyledi:
"Üzerime atılanlar iftiradır. Sanıklardan Mehmet Emin Vural’ı HDP mahalle temsilciliğine geldiği için tanırım. Samimiyetim yoktur. Kimseye PKK için not taşıtmadım. Patlamayla hiçbir ilgim yoktur. Eğer ilgim varsa idam ipimi kendim çekerim. Örgütsel içerikli hiçbir telefon görüşmem yoktur. Tahliyemi talep ederim."
Duruşma, diğer sanıkların savunması için yarına ertelendi.
AA