Toplum hayatının her alanında emaneti ehline vermek son derece önemlidir. Emanet, korunması ve yerine getirilmesi gereken haklardandır. Her işi ve görevi ona ehil olana vermek, doğrudan adaletle ilgilidir. Burada emanetten kasıt, kamu görevliliği ve siyasi liderliktir. Nitekim Hz. Peygamber sahabeden Ebu Zerri’l-Gıffarî’yi resmi bir göreve tayin ederken, ona şunları söylemiştir: “O bir emanettir. Kıyamet gününde hakkıyla alan ve yerine getirenlerin dışındakiler için pişmanlık ve rüsvalıktır.” (Müslim “İmare” 16). Çünkü hangi kamu biriminde olursa olsun, âdil bir yönetim, eşitlik ve emanetleri üslenme ehliyeti ve bu ehliyetin kamu işlerinde gözetilmesi toplumsal düzenin sağlıklı işlemesinin olmazsa olmaz ilkelerindendir. Bir toplumda emanetler ehline verilmediği zaman toplumsal güven sarsılacağı için o toplumun kıyameti beklenir.
Kur’an-ı Kerim’de: “Allah size emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor” buyrulur. (4/Nisa 58). Bu âyette geçen “emanet” kavramına sınırlandırıcı bir yorum vermek doğru değildir. Korunması ve yerine getirilmesi gerekli haklar bağlamında “her türlü emanet” bunun içerisine girer. Bu emanetler, ehline verilmesi gerekir. Burada uzmanlık alanı söz konusudur. Uzmanlık alanıyla ilgili İslam tarihinde yaşanmış dikkate değer şu olayı hatırlamak oldukça bilgilendiricidir. Rivayetlere göre, Mekke’nin fethinde Hz. Peygambere amcası Hz. Abbas, ondan, Kâbe’nin bakıcılık ve su ihtiyacını karşılama görevinin kendisine verilmesini istemiştir. Bu olay üzerine emanetlerin ehline verilmesi ile ilgili ayet inince, Hz. Peygamber bu görevi, amcasından alarak, tekrar henüz Müslüman olmayan Osman b. Talha’ya vermiştir. Hz. Peygamberin görev dağılımında insanların etnik ve inanç farklılığına bakmadan işi uzmanına havale etmesi, fikir vermesi bakımından önemlidir.
Ülkemizde, 12 Haziran 2011 tarihinde milletvekili seçimleri yapılacaktır. Özellikle Türkiye son yıllarda küresel bir aktör haline geldi. Dünya basınında Osmanlı coğrafyasının toparlanması gibi makaleler yazılıyor. Bütün bir dünyada Türkiye’nin kredisi arttı. Nerede bir sorun var, arabulucu ve hakem olarak adres Türkiye gösteriliyor. Bütün bunları düşünecek olursak, 12 Haziran 2011 seçimleri milletimizin tarihsel yürüyüşünde daha büyük önem taşıyor. Bu açıdan milletvekilliği için aday adayı olacaklarda Yeni Türkiye’nin siyasetine kalite getirecek adaylar üzerinde titiz bir seçim yapılması gerekiyor. Adaylar belirlenirken, ahbap-çavuş ilişkisinden uzak durulmalıdır. Bu işin şakası yok, aksine, tarihin omuzlarımıza yüklediği bir sorumluluk vardır. Bu açıdan aday adayları belirlenirken, vizyon ve misyon sahibi olma gibi iki özelliğe çok dikkat edilmelidir. Ufku geniş, mutlaka iyi derecede birkaç tane yabancı dil bilen, bu milletin değerlerine, tarihine, uygarlığına ve ruh köküne bağlı, hem yerel ve hem de küresel düzeyde projeler üretebilecek bilgili adaylara ihtiyaç vardır. Mutlaka bu milletin içinden çıkmış, milletinin değerleriyle barışık, ülkemizin birliği-dirliği ve kalkınması yolunda çabalar sarf edecek vizyon sahibi insanları seçmek gerekiyor.
Biz bir Osmanlı bakiyesiyiz. Bu milletin, maziyi iyi bilen ve gözü atide olan seviyeli düzeyde kendisini yetiştirmiş çok kıymetli evlatları vardır. Mutlaka ehil olanlar aranıp bulunmalıdır. Basından öğrendiğim kadarıyla iki kadim dostumuzun da AK Parti’den aday adayı olduğunu öğrendim ve çok sevindim. Mutlaka ahlak eksenli siyasete kalite katacak, doğruluğu, çalışkanlığı ve proje üretmeyi temel ilke edinmiş daha başka mutlaka adaylar çıkacaktır. Ben sözünü ettiğim iki arkadaşımdan kısaca bahsetmek istiyorum. Bunlardan birisi, Prof. Dr. Cem Zorlu. Genç, dinamik ve vizyon sahibi Cem hocamız, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyesi. Hz. Mevlana’nın pergel metaforunda anlattığı gibi bir kimse. Bir ayağı bu milletin değerlerinde sabit, diğer ayağıyla sürekli doğu-batı demeden 72 milleti dolaşan; İngilizce, Almanca, Arapça ve Farsça dillerini çok iyi derecede bilen, memleketimiz için güzel rüyalar gören bir akademisyen ve bir eylem adamı. Eğer aday olarak seçilir ve seçimlerde de Konya’mızdan Ankara’ya gönderilirse, mutlaka yeni siyaset diline güçlü bir soluk katacak ve kalite getireceğine yürekten inanıyorum. Has Konya evladı bir diğer aday adayımız da Prof. Dr. İlhan Yerlikaya. Yerlikaya dostumuz, geçmişte Osmanlı arşivlerinde çalıştı. Birçok üniversitede idareci ve hocalık yaptı. Son görevi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanvekilliği idi. Osmanlı tarihi, arşivi ve medya alanında uzman olan hocamız, iyi derecede İngilizce, Osmanlıca ve Farsça bilmektedir. RTÜK’teki görevi münasebetiyle başta İslam ülkeleri, Türk Cumhuriyetleri, Balkanlar ve Avrupa olmak üzere pek çok ülkeyi gezdi-dolaştı. Bir dünya insanı. Eğer dostumuz İlhan Yerlikaya da Konya milletvekilimiz olarak parlamentoya giderse mutlaka kendi alanıyla ilgili birçok katkı verecektir. Ben burada şimdiden her iki aday adayımız başta olmak üzere, diğer tüm aday adaylarına şimdiden başarılar diliyorum. Dileğim Konya’mız ve Türkiye’miz kazansın.