Askerden döndüm… Tabi uzun süre hayatın kenarında durmuşum; yokken neler oldubitti çok da farkında değilim… Bir telaş; ne yapacağım diye…
Etrafımdakiler; annem-babam telaşlı değiller, “nasıl olsa bir iş bulur” diyorlar…
Öyle de olmuştu; hamdolsun… Allah rızıklandırıyor. Ummadığımız kapıları açıyor…
Ben de zaman içinde telaşlanmamayı öğrendim… Bolluk da var dünyada darlık da… Hepsine hazır olmak gerekiyor.
Selçuklu Belediye Başkanı Adem Esen için de hepimiz böyleyiz… Kolundaki altın bileziğin sayısı fazla olunca kaygılanmaya gerek yok… Kimimiz İslam Kalkınma Bankası’na, kimimiz TİKA’ya, kimimiz cumhurbaşkanlığı danışmanlığına, kimimiz de üniversite hocalığına yakıştırıyoruz onu…
Görüldüğü gibi alternatifsiz değil.
Adem Bey’le Cuma günü görüştük… Hepten kırgın olmamasını beklemek mümkün mü? Tabi ki kırgın… Yine de “AK Parti hareketinin muhakkak başarılı olması gerekiyor” diyebiliyor.
Yaşadıklarıyla ilgili haklılıkları var ama geçti artık… AK Parti tercihini yaptı…
Adem Bey, 3 ay izin almış… Başkanvekiline devretmiş yönetimi… Herkesin böylece daha rahat hareket edebileceğini düşünüyor. Kendisi de daha rahat hareket edecek. Daha önce de belirttiğimiz gibi profesörlük için önünde hiçbir engel yok… Pek çok üniversiteden davet almış.
İstanbul Üniversitesi en başta geliyor… Kararının ne olacağını bekleyip göreceğiz.
MUSTAFA KABAKÇI’NIN ANILARI
AK Parti’nin bu dönemdeki en dinamik vekillerindendir Mustafa Kabakçı… Hayır demeyi bilmez… 10 gün üst üste her defasında 5 bardak çayı onun makamında içmeyi göze alırsanız ‘meramınıza’ çaresiz olarak sahip çıkar. Elinden geleni yapar.
Cuma günü TYB Konya Şubesi ile KOSKİ Genel Müdürü Ahmet Sorgun’un istişare toplantısına
-aynı zamanda bir TYB üyesi olarak- katıldı Mustafa Bey…
Kolunun altında yeni çıkan kitabı “Konya'nın Geleceğine Vizyoner Bir Bakış”la beraber…
“1921-2007” arasında Konya milletvekilliği yapan “207 kişi”nin adını kitabın başına almış.
Bir de sunuş yazısı yazmış, ibretlik:
“Bu 207 kişi “Bozkır'ın suskun, fedakâr ve mütevazı çocukları”dır. Bazılarının cenazesini vefat ettikleri şehrin belediyesi kaldırdı. İçlerinde siyasete başlarken servet sahibi olup, siyaset sonrasında borcunu ödeyemediği için cezaevinde yatanlar, mahcubiyetinden gözü kadar sevdiği şehri terk edenler var. İktidarda olduklarında etrafında pervane olanlar vardı, sivil hayata döndüklerinde garipleri oynadılar. Sistem onları Meclis'te parmak olmaya, bürokrat önünde ricacı olmaya mahkûm etti. Vatandaş suçlu/güçlü olarak onları gördü. Ama bu nasıl güçse; “her ağzını açan onlara hücum etti.”
Milletvekili olarak hayatın nasıl göründüğünü anlattı bize. Başından geçen iki hikâye:
Bir yakınını ziyaret için gittiği hastanede hemşireye hastanenin başhekiminin ismini soruyor. Hemşire “Bilmiyorum” diye cevap veriyor. “Nasıl bilmezsiniz” diyecek oluyor Vekil Kabakçı… Bu arada ziyaretine gittiği hasta, “Mustafa bey vekilimiz” diyerek hemşireye tanıtıyor. Hemşire “Bilmek zorunda mıyım” diye karşılık veriyor. Kabakçı, hastanın yanında konuyu uzatmak istemiyor, dışarı çıkıp hemşireye birkaç cümle daha ediyor, “Bilmek zorunda değilsiniz ama nazik olmak zorundasınız” diyor. Hemşire bu kez de “Milletvekiliyim diye üzerimde baskı mı uyguluyorsunuz” demez mi. Kabakçı “Ertesi gün gazetelerde ‘Milletvekili hemşireyi payladı’ haberleri çıkmasın diye” hemen oradan uzaklaşmış. Oysa paylanan kendisi…
Bir başka hikâye de Konya’nın bir ilçesinde yaşanmış. İlçede kahvehanede vatandaşlarla sohbet ederken birisi “Bir seçimde gördük sizi bir de şimdi” demiş. “İlçe başkanımız var” demiş Kabakçı, sonra da “herkese görünmek de zor” demiş. Vatandaş Kabakçı’nın üzerine gelmeye devam etmiş, klasik sözlerle… Kabakçı gülümseyerek vatandaşa: “Sen şimdi” demiş “eve gidersin, hanıma bir güzel anlatırsın milletvekilini nasıl azarladım diye. Fakat ben gidip hanıma ne anlatacağım? En iyisi sen de anlatma ben de anlatmayayım.”
Kabakçı, “Konya’nın Geleceğine Vizyoner Bir Bakış” kitabını Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a “Konya Milletvekili Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’a” diye imzalamış. “Sıra vermeye hazırım” diyor.
Samimi mi derseniz, samimi…
Samimi olmasaydı şu cümleyi kurar mıydı:
“Siyasette sıra bana gelmemeliydi.”
Bugünlerdeki kavga ve gürültülü siyasetten pay kapma ortamında kurulabilecek en beyefendi söz bence bu.