“Adalet Bakanı Cemil Çiçek’le bir görüşme yapan Abdi İpekçi’nin avukatı Turgut Kazan görüşme sonrası kısa bir açıklama yaptı. Kazan, ‘Bir mahkeme yanlış karar verdi diye, bu mahkemenin kararına boyun eğmeyeceğiz. Mahkeme belgesi olmayan bir iş yapmıştır ve bu kararıyla kesintisiz 20 yıl yattı diyor’ dedi. “
Aslında bu resim bize her şeyi açıklıyor. Sıradan bir maktul avukatı Türkiye’de bırakın Adalet Bakanı’yla görüşmeyi, hakimle bile zor görüşür.
Demek ki neymiş?
“Ölen ve öldüren” davaların seyri açısından Türkiye’de çok ama çok önemlidir.
“Ölen kim, öldüren kim?” Türkiye’de verilecek kararlar bu iki “suje”ye dayanır.
Böyle bir çıkarsama bana ait değil. Yaşadıklarımdan öğrendiğim budur sadece. Son on gündür gördüklerimizin açık ifadesi de bu değil midir?
Katil kim? Mehmet Ali Ağca.
Ölen kim? Abdi İpekçi.
Evet “kim?” sorusu, işlenen fiilden daha önemli hale gelmiştir bu hukuk garabeti olayda da. Bütün bu yaygaraların, adalet nutuklarının arkasında yatan gerçek budur.
Yine iyi katil, kötü katil, iyi maktul, kötü maktul? Bizim adam, sizin adam gibi kafamızdaki “adalet” kavramına inancımızı yitirmemize yol açan çifte standartlar önümüze konulmuştur.
İnanıyorum ki, bu olayda Mehmet Ağca katil, Abdi İpekçi maktul olmasaydı, yani sıradan bir cinayet davası olsaydı bu olayın seyri tamamen değişecekti.
Çünkü kimsenin haberi bile olmayacaktı. Ağca’nın yerine başka biri olsaydı, yanlış bir hesaplamadan dolayı dışarı çıktıysa bile, bunun “hesabını” gazeteciler yapmayacacaktı. Çünkü gazeteciler yalnızca kendinden olan, kendi dünyalarından olanların dünyasıyla ilgilenirler. Ağca ile de o kadar yakınlar ki, hesabını da onlar yapmış.
Ağca’yı kötü şöhreti yaktı…
Ağca ülkücü olarak bilinen ya da gösterilen biri.
En azından medya böyle lanse ediyor.
Birisine saldırmanın meşruiyetini bu tür sıfatları kullanarak sağlayacağını düşünüyor.
Beyaz iyidir, siyah kötüdür. Solcu iyidir, ülkücü kötüdür, liberal-laik iyidir, milliyetçi-muhafazakar kötüdür mantığıyla hareket ettiği için, haberlerinde sürekli bunu verdiği ve böyle bir geleneğe sahip olduğu içindir ki medya bu olayda da hiçbir şekilde samimi gelmedi bize.
Çünkü biliyoruz ki, Türk medyası gerçek manada “faşist” tir.
Çünkü, Türkiye’de medya, “iyi katil, kötü katil”, “iyi ölü, kötü ölü” kavramının kullanıldığı tek yerdir.
Onlar için fiil değil faildir önemli olan. Tıpkı Nazi’lerde olduğu gibi.
Oysa ki katil katildir.
Can almıştır.
Bizse, can alıp can vermenin yalnızca Allah’a ait olduğuna inanırız.
Ölen ise kim olursa olsun, geride kalanlara aynı acıyı verir. Baba acısı, kardeş acısı, evlat acısı, eş acısı.
Bu nedenledir ki, bütün suçlular, bütün katiller bütün mağdurlar bu acılar göz önüne alınarak değerlendirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, Acı ideolojik değildir. Ve ateş düştüğü yeri yakar.
Gerçi bu olayda belirtmeden geçemeyeceğim sevindirici bir şey olmuştur.
Adalet bu davada kendinden beklenmeyecek bir şekilde hızlı tecelli etmiştir.
Oysa biz zannederdik ki, davalar bu ülkede yıllar sürer ve sonuç alınamaz!
Ne mutlu ki bu davada sonuca iki günde ulaşıldı!
Umudumuz odur ki, bütün sıradan(!) Türk insanına da adalet aynı çabuklukla tecelli eder!