Hep iç geçiririz, eski bayramlar, eski dostluklar, eski düğünler, Eski Konya vs. diye. Eskiye, geçmişe özlem duyarız. Bu, eskinin biz de unutulmaz izler bırakmasından, eskinin aslında eskimemiş olmasındandır. Aslında bizim için dün geçmiştir, bir daha geri gelmez. Yarın ise kesin değildir. Bizim için önemli olan içinde bulunduğumuz zamandır. Ama bu, geçmişi görmezden gelmemiz, geleceği hiç hesaba katmamamız anlamına gelmez elbet. Önemli olan geçmişin deneyimlerinden faydalanıp yaşadığımız zamanı dolu dolu yaşayıp geleceğe hazırlanmaktır.İşte özlemini duyduğumuz eskimez güzelliklerden biri de eski dostluk, eski ihlas ve samimiyetlerdirGeçenlerde bir dostumuz, eski ihlas ve samimiyetlerin bugün olmadığından dert yanıp bunun sebebini sordu bana. Biraz düşününce şunlar geldi aklıma:İhlas, içtenlik ve samimiyettir. Yüce Yaratıcının rızasını gözetip Onun hatırını her şeyin üstünde tutmak, hep Onun olmak, Onun için söylemek ve Onun için eylemektir. İhlas, kökü gönül bahçesinin derinliklerinde olan bir ağaçtır. O ağacın temel gıdası vahiy, meyvesi ise salih ameldir. İhlası besleyen damarlar kurumamalıdır. Bunun için o ağaç, kurân ve sünnetle beslenmeli, peygamberler başta olmak üzere ihlaslı kulların biyografileri bolca okunmalıdır. Günümüz insanındaki ihlas eksikliğinin nedenlerini iç ve dış etkenler olmak üzere iki gurupta toplayabiliriz. Önce bizdeki sebepler üzerinde duralım:1.Hayat anlayışımızdaki sapmalar: İslama göre hayat, dünya ve ahiret bir bütündür. Hayatı sadece dünyadan ibaret saymak da onu sadece ahiret olarak görmek de yanlıştır. Biz plan ve programlarımızı iki dünyaya göre yapmak borcundayız. 2.Dünyevileşme belası: Her şeyi dünyadan ibaret görüp sadece dünya için çalışmak ihlası yok eden bir diğer etkendir. O halde dünyayı geçici bir imtihan yurdu olarak görüp aşırı dünya tutkusundan kurtulmak gerekir.3.Sekülerleşme: Dini ikinci plana atma yahut dini, hayattan davranışlardan soyutlama da bir başka neden. Oysa din, dünyayı dizayn etmek ve insanın tüm davranışlarını düzenlemek için gelmiştir. Dinin yaptırım gücü, tüm diğer yaptırımlardan daha etkin, daha kapsamlı ve daha devamlıdır. 4.Her şeyi dünyevi bir çıkar ve beklenti için yapma. Oysa peygamberler ve onların yolcuları Ben sizden hiçbir şey istemiyorum. Benim mükafatım Allaha aittir. ilkesiyle hareket eden insanlardır. Dış etkenleri de şöylece özetleyebiliriz:1.İletişim organları: Okumayı, düşünmeyi ve insanlar arası ilişkileri olumsuz etkileyen TV, bilgisayar, internet, maçlar vb. şeyler.2.Bozulan çevre ve ortam.3.Günah ve günahkarlara karşı bağışıklık, duyarsızlık, karma ve karışık bir hayat.4.İyiliği emretme, kötülüğe dur deme görevini gereğince yerine getirememe.5.İnsanımıza verilen dini bilgilerdeki usulsüzlükler. Zamansız gösterilen ulaşılmaz hedefler, uç ve uçuk fikirler. Oysa İslam, her şeyi yerli yerince ve zamanı gelince ister/emreder.6.Din adına ortaya çıkan şirket, dernek, vakıf, parti, yayın organı gibi oluşumlardaki yozlaşma ve kötü örnekler Çözüm olarak şunları önerebiliriz: İçerisinde bulunduğumuz tüm olumsuzluklara rağmen ilk olumlu örnekleri biz vermeye çalışmalıyız. Unutmayalım ki peygamberler, yaşadıkları kirli toplumların ilk temiz insanlarıdır. Din, dünya, hayat anlayışlarımızı yeniden gözden geçirmeliyiz. Kötü örneklerden değil iyi örneklerden yola çıkarak iyi ve iyiliklerin adamı olmalıyız. Sadece geçmişin güzelliklerine özlem duymak yetmez. Önemli olan o güzellikleri günümüze taşıyabilmektir.