An gelir, diliniz güzel ifadeler sarf etmez. Nedir? Treniniz şehrinize varacağı saati fazlasıyla ötelemiştir. Serkisof ahbabınızdır, sabredersiniz. Nihayet şehrinize ulaşmışsınızdır, adımınızı istasyon havalîsine atmış olmanın neşesi, sıkıntınızı silecektir. Fakat o da ne, sizi buzdan bir zemin karşılamıştır. Mevsim kıştır; tamam, haliyle kar var ona da tamam! Geleneklere uygun (!) kırmızı halı beklemedik efendim biz, adımlarımızı güvenle atmayı yeğlemiştik o kadar! İstasyonumuzun ikinci peronu tümden açık havada olduğu için yağan kar olduğu gibi yerle buluşmuş, şehrimizde duran üç trenin ineni, bineni, bekleyeni, uğurlayanı tarafından ezilerek sıkıştırılmış müteakip günlerde şehirdeki şiddetli soğuklarda da açık alanlar buz tutmuştur. Hâlbuki yağan kar ezilmeden kürünmüş olsaydı şehre atılan ilk adımda memnuniyetsizlik hissedilmeyecekti. Nitekim Konya küçük bir şehir değil fakat büyükşehir olmasının artısını bir yerde yaşayamıyorsak ne yapmalı, hem de ilk adımda. Peki, yağan kar kürümekle alt edilebilir mi? Pek tabii ki Şehrimiz kışı gördüğü gibi diğer mevsimlerden de ziyadesiyle nasiplenmekte olduğunu düşünürsek bunun yağmuru çamuru, yazı sıcağı da var. Günümüzde iş kolu olmaktan çıkarak sanayileşmiş olan çatı! İnsana olan hizmeti had safhaya taşıdığımız günleri de görürüz inşallah
***
Küreklere vazifesi hatırlatılmadığı için, onlar bir köşede beklerken gözüm kazmaları aramadı değil! Hemen gördüm ki saksağanla muhabbet hâlindeymiş
*
Dört yıldan beri bir alışveriş merkezimiz aşure gününü hatırlatmakta epey çaba gösterir. Bir kez olsun gözümden kaçsın şu içerisinde oldukları çaba. Ama olmuyor işte Bu yıl diğer yılları aratmıyor yine, piton yılanıyla çocukları eğlendirmişler. Dahası akrobasi, illüzyon, palyaço gösterilerinin yanı sıra Hacivat ile Karagözde varmış. Doğudan batıdan kop da gel nispetinde bir aşure festivali iyi mi?
*
Ah, bana bir eğlence medet!