Âhir zaman alâmetleri

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

“Âhir zaman” tabiri, âlemin ve insanın fani olduğunu kabul eden semavi dinlere göre, dünya hayatının kıyametten önceki son zamanını ifade eder. İslam inancına göre nasıl ki bu âlemin bir başlangıcı varsa, bir sonu da vardır. Ancak bu son günü ya da günleri bilmek insan gücünün dışındadır. Bu konuda tarih düşmek doğru değildir. Eğer bir günü; sabah, öğle ve ikindi vakitlerinin toplamı kabul edersek, dünyanın ömrü de buna benzer. Hz. Âdem, insanlık ve dünya tarihinin sabah vakti, Hz. İbrahim kuşluk vakti, Hz. Nuh öğle vakti, Hz. Muhammed (a.s) da zamanın ikindi vakti gibidir. İşte asr-ı Muhammedi, bu çevrimin ikindi vaktini temsil eder.

Âhir zaman, Hz. Peygamberin risaletiyle birlikte başlamıştır. Bu sebeple ona ahir zaman peygamberi denilmiştir. Nitekim Hz. Peygamber’den gelen rivayetlerde ahir zaman tabiri kullanılır. O döneme ilişkin bazı kıyamet alametlerinden söz edilir. Bir rivayette; “sizden önce, geçmişlere nispetle sizin vaktiniz ikindi namazı ile akşam namazı arası kadardır” buyrulmak suretiyle bir benzetme yapılmıştır. Bundan dolayı biz zamanın ikindi vaktindeyiz. Güneşin batmasına ne kadar müddet kaldı, bilemeyiz. Çünkü zaman, izafidir. Bu sebeple her Müslüman kendi ahir zamanını iyi değerlendirmeli, kendi muhasebesini iyi yapmalı ve kendi kıyametine hazırlıklı olmalıdır.

Küresel ahir zamanın ne zaman sonlandırılacağı, bizce meçhuldür. Hz. Peygamber de dâhil bu konuda hiç kimseye, özel bir bilgi verilmemiştir. Ama Hz. Peygamber (a.s), kıyametin ne zaman kopacağına dair, bazı belirtileri hakkında açıklamalarda bulunmuştur. Bu işaretler büyük ve küçük olmak üzere iki kategoride gösterilmiştir. Hz. Peygamber’den gelen bazı rivayetlerde kıyâmetin küçük alametleri üzerinde durulmuştur. Bunlardan bazıları; din ve inanç hakkında bilgisizliğin yaygınlaşması, içkinin çokça içilmesi, zinanın artması, fitne, adam öldürme ve toplumsal kargaşanın çoğalması, maddî refahla birlikte kanaatsizlik ve nankörlüğün artması, Allah rızası yerine, çıkar ve menfaatlerin ön plana çıkması gibi olayları saymak mümkündür. Büyük alametler ise şu hadiste bildirilmiştir: “On alamet meydana gelmedikçe kıyâmet kopmaz. Deccal'ın çıkışı, Hz. İsâ'nın yeryüzüne inmesi, Ye'cuc ve Me'cucun çıkışı, Dâbbetü'l Arz'ın çıkışı, güneşin batıdan doğması, doğuda, batıda ve Arap yarım adasında meydana gelmek üzere yerin batışı, duman ve insanları mahşer yerine sürecek olan ve Aden çukurundan çıkan bir ateşin zuhurudur." (Müslim, Fiten, 13).

Bu hadiste geçen alametlerin bir kısmı aynı zamanda Kur'an'da da muhtelif ayetlerde yer almaktadır. Sayılarını daha da çoğaltabileceğimiz bu rivayetlerin amacı kıyametin vaktini belirlemek değildir. Bunlar aile ve toplumlarda meydana gelen bozulma ve yozlaşmaya işaret etmekte, Yüce Allah’ın toplumlar için koyduğu sosyal düzen kanunlarını ifade etmektedir. Bu tür olaylar büyük kıyametin yaklaştığı zamanda da bulunabilir, ancak rivayetlerde ifade ediliş maksatları bu değil, toplumların ölümüne işaret eden ilâhî kanunların hatırlatılmasıdır. Ana-babaya itaatin olmadığı, para pul görmemiş insanların birden bire zengin olarak ekonomiye hükmetmesi, görgüsüzlüklerin artması ve bilgisizlikleri nedeniyle de toplumun ahlâkını ve ekonomisini bozmaları, zina, içki, emanete hıyanet gibi toplumu içten çökerten ahlâksızlığın yaygınlaşması gibi sosyal kanunlara işaret vardır. Ayrıca bu rivayetlerden, bireyi ahlâkî açıdan eğitmek için yararlanılabilir. Yoksa rivâyetlerin muhtevasından hareketle, kıyametin kopması yaklaştı şeklinde, kitlelere ümitsiz bir inanç aşılamak gibi bir tutum içerisine girilmemelidir. Biraz da bu rivâyetlerin amacı, toplumun, bir nefis muhasebesine giderek kendisini düzeltmesine yardımcı olmaktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.