Toplumumuzda âhiret şuuru gittikçe zayıflamakta ve ahlâki yozlaşma güç kazanmaktadır. Yapılması gereken, eğer ahiret inancı Müslüman kitlelerde dünyadaki sorumlulukları unutturuyor ve kötümser bir gelecek tasavvuru kazanmalarını sağlıyorsa, yapılması gereken yeniden İslam’ın kök değerlerine geri dönmektir. Yani yapılması gereken Kur’an’a yeniden dönüp toplumun ahiret inancına bakışını sorgulamaktır.. Bizatihi Kur’an ahiret âleminin dünya hayatından daha hayırlı, daha kalıcı olduğunu vurgular. (Bkz. el-A’lâ 87/16-17). Bu âyetteki vurguyu anlamak için, âyetin geçtiği surenin genel mesaj bütünlüğüne bakmak yeterlidir. Böylesi bir yöntem izlendiğinde Kur’an’da birey ve toplum ne salt dünyayı terk etmeye ve ne de dünyanın kendisinin küçümsendiğine yönelik bir sonuca ulaşır.
Kur’an devamlı surette birey ve toplumları dünyanın harikaları üzerinde düşünmeye davet eder. Asla ne dünya ve ne de doğa, alçaltılmış bir vurgu eşliğinde sunulmaz. Uyarı, sadece dünya hayatının Allah’la olan ilişkiyi saptırıcı mahiyetine karşıdır. Dünya hayatı kavramı anlam bakımından sekülerleşme kavramına çok yakın duruyor gibi gözükmesine karşılık, gerçekte İslam’ın âlem görüşünde kavramın bir karşılığı bulunmamaktadır. Tabiat, Allah’ın âyetlerindendir. Dünya yakınlaştırılan anlamıyla, Allah’tan uzaklaşmak bir yana, O’na yaklaşmanın sözkonusu olduğu bir kavramdır. O halde M. Nakıp el-Attas’ın dediği gibi, onu hor görmek bir bakıma küfürdür.
Kur’an’a göre düzenleyici Allah düşüncesi ve ahiret inancı olmadan hiçbir gerçekçi ahlak kuramı başarılı olamaz. Allah’a ve ahrete imandan yoksun bir ahlak sistemi geliştirmek uzun vadeli mümkün değildir. Çünkü hayatta nizamsızlığın varlık sebebi, dinden soyutlanmış ahlak anlayışıdır. Eğer birey ve toplum dini-ahlaki tecrübeyi gerçekten yaşamış ise, o zaman birey ve toplumların kalbinde Allah davranışlarına yön verir. Böylece dini-ahlaki tecrübe nizamsızlığa, kargaşa ve anarşiye açılacak her kapıyı örtmede yegâne barışın sigortası işlevini yürütecektir. Vahiyden bağımsız bir ahlak kuramı, topluma Allah inancını unutturur. Kur’an’ın özgün ifadesiyle Allah’ı unutanlar, unutulurlar. (Bkz. el-Haşr 59/19). Böylece toplum fertlerinin her biri kendine ait olan ve bütünlük arz eden şahsiyetlerini parçalamış olurlar.
İçinden geçtiğimiz modern zamanlarda iletişim devriminin de katkılarıyla ahlâkî değerlerde bir yozlaşma ve savrulmanın yaşandığına hep birlikte tanık oluyoruz. Ahlakî değerlerde meydana gelen bu yozlaşma ve anarşizm her şeyi mubah sayan bir zihniyetin oluşumuna ortam hazırlıyor. Örneğin, bireysel veya organize suçlarda bir artış görülüyor. Özellikle şiddet ve terör, kapkaççılık, cinsel tâciz ve sömürü, ailelerde parçalanma, yoksulluğun ve açlığın derinleşmesi, adam öldürme, cinayet, yaralama, hortumculuk, yasal aile düzenlerinin parçalanması, toplumun sağlığını bozma girişimleri, trafik kuralları ihlalleri sonucu kazalara neden olma, rüşvet verip-alma, uyuşturucu madde kullanma, haksız kazanç vb. gibi suç türlerinde artışlar söz konusudur. Bütün bu suçların uluslar arası ayağı ve bağlantıları da vardır. Elbette bu suçları önlemede yasal tedbirler alınmalıdır. Ama unutmayalım ki, din fikri olmadan yasal tedbirlerin yaptırım gücü çok düşük kalacaktır. O halde toplumsal manada bir arınmaya ihtiyacımız vardır. Bundan dolayı eğitim kurumlarımızda din eğitimine ağırlık vermek suretiyle ortaya çıkan değerler alanındaki anarşizmin gücünü zayıflatabiliriz.
Unutmayalım ki, ahlâki çöküntü, toplumların kıyametini zorlamak anlamına gelir. Bugün gençliğimiz “nihilist” bir yaşam biçimine doğru kaymaktadır. Bir amaçsızlık fikri vardır. İleriye dönük ideallerden ve her türlü erdeme ait değerlerden uzaklaşan bir toplumun geleceği karanlıktır. Bu sebeple, gençliğimize hayatın anlamını, yüce insanlık değerlerini, Allah ve âhiret şuurunu yeniden kazandırmamız gerekmektedir. Bu konularda ihmalkârlıkların faturası ağır olacaktır. O halde bu konuda acilen çözüm önerilerinde bulunma sorumluluğu bütün kurumlara düşmektedir. Her sorumluluk sahibi ahlâki yozlaşma alanında büyük bir yıkımın içerisine düşen/düşürülmeye çalışılan gençliğimize sahip çıkmak gibi bir zorunluluk altındadır. Toplum gemisinde açılacak delikler sebebiyle geminin su alması aynı gemide yaşayan herkesi düşündürmelidir.