Acemi AKP
Satrancı çok severim ama ne yazık ki kötü bir oyuncuyum.
Bütün kötü oyuncular gibi de en çok "kazanacağımı" sandığım sıralarda kaybederim, çünkü bütün dikkatimi kendi kazanacağımı sandığım oyuna verip karşımdan gelecek hamleleri gözden kaçırırım.
Başkalarının oyununu seyrederken fark edebileceğim hamleleri kendim oynarken görmekte zorlanırım.
Son zamanlarda AKP'yi ve onun lideriyle Dışişleri Bakanı'nı izlerken, "kötü oyunculuğun" nasıl bir şey olduğunu yeniden gördüm.
Kendilerini öylesine kendi "hamlelerinin" heyecanına kaptırmış vaziyetteler ki karşıdan gelecek hamleleri tamamıyla unutuyorlar.
Ve, benim görebildiğim kadarıyla kendilerini ciddi biçimde sıkıştıracak bir oyun kuruyorlar.
Biliyorsunuz, dünyada bir "soykırım" dalgası başladı, Amerikan Kongresi'nden sonra İsveç Parlamentosu da "soykırım tasarısını" kabul etti.
Bizim AKP'li hükümet de iki ülkedeki büyükelçisini "istişare için" geri çağırdı.
Başbakan Erdoğan, İsveç'e yapacağı ziyareti erteledi.
2015, soykırımın yüzüncü yılı ve büyük bir ihtimalle önümüzdeki beş yıl içinde "soykırımı" kabul etmemiş ülke kalmayacak dünyada.
Erdoğan'ın ve Davutoğlu'nun "sıkışık" mantığıyla hareket edersek, bizim başbakanlar "ziyaret edebilecek" bir ülke bulamayacak.
Çünkü fevkalâde klişeleşmiş, yaratıcılıktan yoksun, sıradan açıklamaları ve jestleriyle dünyalarını daralttıkça daraltıyorlar.
Tam ikisi de diplomasi dünyasının en parlak yıldızları arasına girmeye hazırlanırken küt diye kendilerini "sıradanlık havuzunun" bulanık sularına attılar.
MHP'nin "milliyetçi oyları" artacak endişesiyle milliyetçilik yarışına girdiler.
"Türklere hakaret ettirmeyiz"den "Müslümanlar soykırım yapmaz"a kadar her türlü anlamsız klişeyi dış politika diye geveliyorlar.
Dikkatleri, bu "oyunda" kapacakları birkaç milliyetçi oya kilitlendiğinden, satranç tahtasının bütününe bakmayı da unuttular.
Eğer bu, akıldan, gerçekten, mantıktan yoksun politikalarını sürdürürlerse hem kendileri hem Türkiye kaybedecek.
Onlara, Hrant Dink'in neden öldürüldüğünü bir daha düşünmelerini öneririm.
Benim görebildiğim kadarıyla Dink'i öldürenlerin amacı dünyada büyük bir tepki yaratmak, dünyanın bu tepkisi üzerine içeride "milliyetçi" bir dalga oluşturmak, Türkiye'yi yalnızlaştırmak ve yalnızlaşan Türkiye'de Ergenekonvari darbelerini gerçekleştirip, sivil iktidarı alaşağı etmekti.
Yüz binlerce insan "hepimiz Hrantız" diye yürüyünce bu oyun bozuldu, Türkiye'nin tepkisini gören dünya sesini çıkarmadı, bağlar kopmadı.
O korkunç suikastın yapamadığını şimdi Erdoğan- Davutoğlu ikilisi yapıyor.
Kendilerini de Türkiye'yi de yalnızlığa itiyorlar.
Türkiye'de askerî darbeleri, Ergenekonları, Kafesleri, Balyozları önlemenin yolu, bu ülkenin dünyayla bağlarını güçlendirmekten geçer; dünyanın parçası olmuş, siyasette, hukukta, ekonomide dünyanın standartlarını kabul etmiş, dünyanın saygı duyduğu bir sivil iktidara sahip bir ülkede darbe yapılamaz çünkü.
Ama dünyadan bağlarını kopartmış bir ülkede darbe yapmak da, sivil iktidarı askerî ve hukuki yollarla sıkıştırmak da çok kolay olur.
Ergenekoncuların istediği de tam budur zaten.
"Soykırım" üzerinden milliyetçilik yarışına girip, "soykırımı" kabul eden bütün ülkelerle ilişkileri dondurarak yalnızlaşıp, Ergenekoncuların arzuladığı ortamı yaratmanın manası ne?
Hiçbir manası yok.
Acemi oyunculuktan başka.
Neden yüz yıl önceki bir olayı reddedeceğiz diye, yüz yıl önceki katillerin "onuruna" sahip çıkacağız diye, gerçekleri asla kabul etmeyeceğiz diye yetmiş milyon insanın geleceğini tehlikeye atıyoruz?
Talat'la Enver yüz binlerce Ermeni'yi kurban etti, şimdi biz de tarihimizin en budala ve kanlı yöneticileri için milyonlarca insanın geleceğini mi kurban edeceğiz?
Niye yapacağız bunu, AKP birkaç milliyetçi oy fazla alsın diye mi?
Bu politikası nedeniyle AKP'nin oyları artar mı bilmem ama o "artacağını umdukları oylarla" kendilerine bir iktidar kuramayacaklarına adım gibi eminim, eğer bu çizgide gider de Türkiye'yi yalnızlaştırırlarsa o oyları onlara Anayasa Mahkemesi'yle Milli Güvenlik Kurulu'nda kustururlar.
Erdoğan'la Davutoğlu'nun bilmedikleri bir gerçek var, dünyada herkese meydan okuyabilirsiniz... Eğer sırtınızı "gerçeğe, dürüstlüğe ve doğruluğa" dayarsanız. Ama "yalana, inkâra, ucuzluğa" dayanarak dünyaya meydan okursanız, hayat sizi yakanızdan tuttuğu gibi yere çalar.
Erdoğan bir "yalanın" üstünden politika kuruyor, yüz yıl önceki İttihatçı katilleri savunarak bugünkü Ergenekoncu katillere nasıl karşı çıkacak?
Ya katillere karşısın, ya katillerden yanasın kardeşim.
"İşime geldiğinde karşıyım, işime geldiğinde yanayım" kurnazlığını hayata yutturamazsın.
Oturup Davutoğlu'yla birlikte Hrant Dink cinayetini bir daha düşünün, Ergenekoncuların yapamadığını siz yapmak üzeresiniz çünkü.
Türkiye'yi yalnızlığa ve yenilgiye mahkûm edeceksiniz böyle giderse.
Ahmet Altan-Taraf