Diyarbakır'da dün yaşanan olaylar bugün köşelerde de yankı buldu. Taraf yazarı Ahmet Altan yaşananları ciddiyetle ele alınması gereken bir tehlikenin işareti olarak değerlendiriyor. Altan, 'Kürt sorunu ya şimdi eşit ve adil bir çözüme kavuşurturulur ya da artık ayrılmayı tartışmanın zamanı gelmiştir yoksa tehlike çok büyük' diyor...
Nefret, Futbol ve Yargı...
Türkiye’de Kürt olmanın bütün acısını “aile boyu” yaşamış olan Mehtap’ın, Diyarbakır- Bursa maçını hep birlikte yazıişlerinde seyrederken söylediği gibi, “öfke aklın önüne geçti”.
Bursa’da oynanan ilk maçta Bursalı taraftarların sert ve aşağılayıcı tezahüratıyla karşılaşmış olan Diyarbakırspor’un taraftarları belli ki “intikamlarını” futbolla almak niyetiyle gelmemişlerdi stada. Daha maç başlamadan Bursalı oyuncuları taş yağmuruna tuttular.
Arkasından hakemi yaraladılar.
Ve, maç hakem kararıyla bitti. Diyarbakırspor, ligde kalmak için yakaladığı bir fırsatı bu “intikamcı taş yağmuruyla” kaybetti. Eğer Bursa’yı yenebilselerdi çok önemli bir fırsat yakalayacaklardı.
Ama “öfke” aklın önüne geçti. Diyarbakır’ın ligde kalma ihtimali çok zayıfladı çünkü büyük ihtimalle ağır cezalar alacaklar ve maçlarını seyircisiz oynamak zorunda kalacaklar. O taş yağmurunu seyrederken, yaşadığımız bu durumu en iyi anlatan Fırat Anlı’nın sözlerini hatırladım:
“Bizim kuşak barış için son fırsattır, bizden sonraki kuşaklar barış yapmayacak kadar öfkeliler birbirlerine.”
Bu olağanüstü saptamayı yapan Anlı’nın şu anda “cezaevinde” olduğunu hatırlarsanız, o “fırsatın” da artık kaçmakta olduğunu anlarsınız.
Diyarbakır’da rakip oyuncuları taş yağmuruna tutan öfkeli gençleri, İzmir’de Kürtleri taşlarla karşılayan sarışın kızla birlikte düşünürseniz, durumu daha iyi kavrarsınız.
Ben, ne düşündüğümü size hiç lafı dolaştırmadan söyleyeyim.
Türkiye, “Kürt meselesini” hemen çözemeyecekse, Kürtlere “eşit vatandaş” olma hakkını hemen sağlayacak adımları atmayacaksa, “ayrılmayı” gündeme almalıyız. Hiçbir toplum, böylesine büyük bir öfkeyi taşıyamaz.
Bu kin, sokaklara taşar.
Olabilecek en korkunç gelişme de budur. Ayrılmak, birbirlerinden nefret eden, kinleri bilenmiş kitleleri, o nefreti yatıştıracak hiçbir adım atmadan birarada tutmaya çalışmaktan evladır. Bugün futbol sahasında “taşlarla” ortaya çıkan “kin”, yarın sokaklarda başka türlü çıkar. Ya bu ülkedeki herkesi eşit kılacak, acıları bitirecek, kalıcı bir “barış” yapalım...
Ya da “ayrılma” planlarını hazırlayalım. İkisinin ortasının olmayacağını bugün bir maçla gördük, yarın başka türlü görürüz. Kürtleri, baskıyla, zorbalıkla, hukuksuz yasalarla, silahla “ikinci sınıf” vatandaş çizgisinde tutamaz artık kimse.