Kılı kırk yarar.
Beşir Atalay, Koruma Müdürü’ne ya da Özel Kalem Müdürü’ne “Deniz Feneri şüphelilerine haber edin... Yarın öbür gün ev ve işyerlerinde arama yapılacak” diye haber uçurabilecek biri değildir.
Kişiliği ve yapısı buna müsait değildir.
Kaldı ki...
“Deniz Feneri Davası” kapsamında Zekeriya Karaman’ın, Mustafa Çelik’in, İsmail Karahan’ın, hatta Zahid Akman’ın işyerlerinde arama yapılacağı apaçık belliydi.
Hatta şunu bile söyleyebiliriz:
Şüpheliler, “ha bugün / ha yarın” diye oturmuş polis baskınını bekliyorlardı.
Sadece şüpheliler mi?
Tüm Türkiye biliyordu şüphelilerin ev ve ofislerinde bir aramanın söz konusu olacağını...
Yani...
Herhangi bir yetkilinin şüphelilere “polis işyerinizi basacak, gereken önlemleri alın” falan diye haber uçurmasına zerre kadar ihtiyaç yoktu.
Arama yapılacaktı ve bu bir “sır” falan değildi.
* * *
Ama yine de...
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun dile getirdiği “o telefon trafiği”nin izaha muhtaç bir tarafı var.
Yapılması gereken şudur:
Beşir Atalay, ortada hiçbir boşluk bırakmadan durumu açıklığa kavuşturmalıdır.