Dikkatinizi çekti mi?
Ahmet Hakan kaç zamandır hep aynı şeyi yazıyor.
Bazen küçük bir not olarak geçiyor...
Bazen büyük...
Bir korkusu var Ahmet Hakan'ın...
Durup dinlenip "güncellenen" bir korku...
İçeri atılmaktan...
Cezaevine düşmekten korkuyor Ahmet Hakan...
Öyle gelip geçer bir korku değil onun ki...
Ergenekon'dan Silivri'yi boylamaktan...
Deniz Feneri'ne dahil edilip Sincan Kapalı Cezaevi'ne atılmaktan...
Ve hatta KCK davasıyla içeri girmekten korkuyor...
Haliyle insan merak ediyor:
-Ahmet Hakan'ı bu kadar korkutan ne? Niye takıldı bu "içeri tıkılma" mevzusuna... Neden iki günde bir "beni içeri alacaklar" havasıyla kalem oynatıyor?
Bilmediğimiz bir durum mu var Ahmet Hakan?
Gelelim bugünkü yazısına...
Girizgahtan tahmin edeceğiniz gibi yine "ya içeri düşersem" kabusu ile yazılmış bir yazı...
İÇERİ TIKILMAK ÇOK KOLAY!
"Son günlerde oluşan özgürlük ortamının gazına gelip Kürt sorununda aykırı gitmeye başladınız. Ve iyiden iyiye bir “rahatsızlık unsuru” haline geldiniz.
Bu durumda elde kapı gibi “KCK davası” var.
Alınırsınız dava kapsamına... İddianamesiz, yargısız, savunmasız en az üç yıl yatarsınız içeride...
Diyelim ki...
Eskiden Kanal 7’de çalışmış idiniz... Zekeriya Karaman’ın, Mustafa Çelik’in mesai arkadaşı idiniz. Hiçbir iddianamede adınız geçmese de... Size kafası bozulanlar kifayetsiz muhterisler, televizyon ekranlarından “Bu herif Deniz Feneri’nden içeri girecek” diyebilir. Nasıl olsa içeri girmek için ille de “suçlu olmak” ya da “suçlu bulunmak” gerekmiyor.
Veriyorlar tutuklama kararını, hop temizinden en az üç ay...
Ve gelsin Sincan Kapalı Tutukevi...
Diyelim ki...
Ergenekon’dan içeri düşenlerin hukuki haklarını savunmaya kalktınız...
Ya da...
Ergenekon Davası’nda aklınıza yatmayanları biraz fazla dile getirdiniz...
Bütün bunlar, kolaylıkla canınızın Silivri çektiği anlamında yorumlanabilir.
Yazının devamı için