Kitapta, Poyraz'ın hatıraları yer aldı.
Ahmet Poyraz Hatıra Kitabı yayına hazırlayan Taha Çağlaroğlu tarafından kaleme alınan önsözde şu ifadeler yer almaktadır:
İlk insandan son insana uzanan çizgide herkesin bir hayat hikâyesi vardır. Her insan kadar hikâye, her insan kadar mizaç, her insan kadar karakter söz konusudur. Her birimiz özeliz, farklıyız, özgünüz. Hikâyeleri buluşan insanlar da bir kaderin farklı noktalarında bir araya gelirler; bakışırlar, konuşurlar...
Farklı farklıyız, lakin herkesin hayatı gündeme getirilecek kadar değerli değildir. Herkesin hayatı kahramanca, izzetli ve şahsiyetli değildir. Aziz ve sıddık değildir.
Bazı hayatlar ise ibret, hakikat, özveri, cesaret, izzet ve sıdkla doludur.
Ahmet Poyraz amcanın hayatını kaleme alma fikri gündeme gelince önce bunları düşündüm. Onu tanıdıkça da bir karakter abidesi ile dosdoğru ve örnek bir şahsiyetle karşı karşıya olduğumu fark ettim. Onunla konuştuğum zamanlarda 1934'ten bu yana yakın tarihin sayfalarına, uzak tarihin sahabeler dönemine, şimdiye dek hiç gidemediğim Hicaz yollarına, babasız büyümüş bir insanın çileli hayatına, annesinin teheccüt vaktindeki ağlamalarının vecdine, kalp titreten anlarına uzanıp gittim.
Ahmet amcayla evinin mutena köşesindeki "Hasbünallahü ve ni'mel-vekil" hakikatini daha iyi anladım. Anladım ki Ahmet amca sırtını, kalbini hep o "Hasbünallahü ve ni'mel-vekil" (Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.) hükmüne dayamış. O levhayı laf olsun diye asmamış oturduğu köşesine. Yaşamış o ölümsüz hakikati, içselleştirmiş. Gökleri yıldızlarla, zemini çiçeklerle ve güzel mahluklarla yapan, süsleyen Yaratıcıya sığınmış daima. "Ağlatırsa Mevlam yine güldürür." demiş.
Ahmet Poyraz adı, bana Necip Fazıl'ın, "Toz kaldırdı karşı yollardan poyraz" dizesini hatırlatır ilk anda. Poyraz; kuzeydoğudan esen, kışın kar ve soğuk getiren bir rüzgârdır. Karşı yollara uzandı hep Ahmet Poyraz, karşı yollardan toz kaldırdı. Ümitsizliğe, çökmüşlüğe, gaflete, tembelliğe prim vermedi. Sesine ses istedi. Sesinin, karşılığını bulmasını arzuladı.
Kayseri'de, Gesi'de dünyaya gelmiş. Bir 1934 yazında doğduğunda babası kırk gün önce vefat etmiş.
Çalışmış, çalışmış. İş güç sahibi olmuş. Anlamış ki, "İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır." Gayret ve tevekkül etmiş. Sabretmeyi öğrenmiş. Allah'ın, insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmamış. Bu gücün, her musibete karşı kâfi gelebildiğini hayatıyla göstermiş.
Hiç görmeden kendisine bağlandığı nişanlısı ile altı yıl nişanlı kalmış, evlenmiş, çocukları olmuş; Celal 1959'da, Salih Zeki 1962'de, Ahmet Sinan 1968'de, Mehmet Zahid de 1977'de doğmuş.
Ahmet Poyraz'ın hayat öyküsü üç şehirde hüküm sürüyor: Kayseri, İstanbul, Ankara.
1934-1949 Kayseri/Gesi.
1949-1959 İstanbul.
1959'dan bugünlere de Ankara.
1977'de oturma izni aldığı Mekke ise onun hayatında çok özel bir yere sahip. Sekiz on yıl gidip gelmiş kutsal topraklara. Aslında ilk haccını 1970'de annesiyle yapmış, sonra hanımıyla. Daha sonra da umreler ve yeni haclar...
Ülkemize, milletimize, insanlık onurunu korumaya çalışanlara gönül vermiş bir insan Ahmet Poyraz. Bu yolda önden gidenlere, ulu kuytulara, birçok rehber şahsiyete omuzdaş olmuş. Mahmud Sami Ramazanoğlu, Mehmet Zahid Kotku, Said Özdemir, Rıza Çöllüoğlu, Mustafa Kalfaoğlu, Tahir Büyükkörükçü, Mehmet Şevket Eygi ile tanışmış, onların sohbetlerinde bulunmuş. Bediuzzaman'ın, "Medine-i Münevvere'de bulunan mühim bir âlim" diye nitelediği Ali Ulvi Kurucu'ya konuk olmuş.
Şimdi 78 yaşında, Haşim gibi, "Bize bir zevk-i tahattur kaldı / Bu sönen gölgelenen dünyada." diye düşünüyor.
İş hayatı, çalışma hayatı, İstanbul'da içi boya dolu gaz tenekeleriyle başladı Ahmet Poyraz'ın. İşte karar günü denilebilecek bir günde iki teneke, ağır gövdeleriyle duruyordu karşısında. Eğildi, kaldırmaya yeltendi. Yok, kalkacak gibi değildi tenekeler. Fakat azmetmişti küçük Ahmet bir defa. O tenekeler kalkacak ve Ahmet'in çalışma hayatı her hayrın başı olan Bismillah ile başlayacaktı. Sabır, kanaat, iktisat, tevekkülle akıp gidecekti. O, hep veren el olmaya çalışacaktı; veren elin alan elden üstün olduğunu yaşantısıyla ortaya koymuştu.
Bu kitabın ilk noktası, aslında bir rüyaya uzanır diyebilirim. İş görüşmeleri için Riyad'a, Cidde'ye sonra da
Mekke'ye gitmiş. Mekke'de geç vakit uyuyor. Sabaha doğru da rüyasında beni görüyor. Sabahleyin Kabe'ye gelip orada bana ve aileme dualar ediyor. Türkiye'ye döndüğünde beni arayıp bu rüyasını benimle paylaşmıştı.
Bu vesile ile bir araya gelip görüşmüştük. Zahid de bu kitapla ilgili projesini bana aktarmış ve Ahmet Poyraz Hatıra Kitabı'nın serüveni başlamıştı.
Kitabın hazırlanmasında emeği geçen, bize katkıda bulunan eşi Nazife Poyraz Hanımefendi, oğulları; Celal
Poyraz, Salih Zeki Poyraz, Ahmet Sinan Poyraz, sevgili öğrencim Mehmet Zahid Poyraz, torunu ve liseden
öğrencim Ahmet Poyraz, AFS'den Burcu Alp, Özgür Aydın, Serkan Aytekin ve Menşure Poyraz'a içtenlikle teşekkür ederim.
Bu hatıra kitap, kuşkusuz ki Ahmet Poyraz'ı her yönüyle tanıtabilen bir kitap değildir. Kitabın satır aralarında gizlenen ve okunmayı bekleyen dersler çok daha fazladır.
Kitabın adı: Ahmet Poyraz Hatıra Kitabı
Yayına hazırlayan: Taha Çağlaroğlu
Baskı: Fersa Ofset Baskı Tesisleri
Baskı Tarihi: 2011
Temin etmek için iletişim tel: 0 312 386 17 00