Aile hayatı; sevgi, sadakat, hak, fedakârlık ve adalet gibi değerler üzerine kurulmalıdır. Mutlu aile yapılarının harcı, bu değerler üzerinde yükselecektir.
Aile, okul öncesi eğitimin verildiği ilk kurumdur.
Ailede her söylenen sözcük, çocuğun kişiliğine konan bir tuğla gibidir.
Çocuğun ilk öğretmenleri; anne ve babasıdır.
Anne ve babanın ailede oynayacağı rol, çocukların safiyet dolu gönüllerine resmedilecektir.
Yarınlarımızın geleceği olan çocuklarımızı hayatın anlamını yitirmiş ruhsuz bir toplumun kurbanları olmasını istemiyorsak, biz anne-babalara büyük görevler düşmektedir. Bunların başında, en az yüzelli metre karelik toprak parçasına sahip olduğumuz evlerimizi sıcak ve huzurlu bir okul haline dönüştürmeliyiz.
Bir Müslüman olarak bizler, her biri açmaya aday goncalar konusunda Allah’a karşı sadece yapmadıklarımızdan değil, yapma imkânımız olduğu halde yapamadıklarımızın da hesabını vereceğiz. Bu noktada, lafoloji Müslümanlığının çok olduğu ama temsil Müslümanlığının az olduğu bir dünyada, çocuk eğitimi örnekliğiyle çevremizdeki insanlara da mutluluğun adresini gösterebiliriz. Zira çevremize karşı Müslüman olmanın ve Müslüman kalmanın böyle bir sorumluluğu da vardır.
Günümüzde, şefkat, merhamet ve paylaşma ahlakı gibi değerler aile yapılarımızdan uçmak üzeredir.
Bilelim ki, şefkat ve merhametin olmadığı yere şiddet ve şekavet yağar.
Eğer bugün sokaklarımız denetimsiz aile yapılarında büyüyen suça itilmiş çocukların çığlıklarına sahne oluyorsa, bunda bizim hiç mi kabahatimiz yoktur?
Henüz ergen statüsüne bile çıkmamış çocuklarımız kamu mallarına zarar veriyorlarsa bunun vebali kime aittir?
Dünyanın birçok yerinde eli kalem-kâğıt tutması gerekirken silah tutan çocuklar okula değil de cepheye sürülüyorsa, bunun sorumlusu kimdir?
Eğer çocuklarımız ailede sevgi, yardımlaşma ve merhamet gibi değerleri pratik anlamda yaşamazlarsa, bu değerleri yabancısı olduğu sokakta ve dış dünyada ararlar. Onların masumiyetinden bir takım zararlı kişi ve organizeli suç örgütleri istifade etmeye kalkabilir. Böyle durumlarla karşılaşmak istemiyorsak, ailede her biri bir gonca olan çocuklarımıza şefkatli ve merhametli davranmayı esirgemeyelim. Anne ve babalar olarak çocuklarımızı öpelim, okşayalım, onlara, yürekten sevdiğimizi hissettirelim.
Çocuklarımızın bilinçaltlarında sevgisizliği ve nefreti büyültmeyelim.
Eğer bugün, kızlarımız yaşlı erkeklere ilgi duyuyorsa, eğer genç erkeklerimiz kendisinden yaşlı bayanlara ilgi duyuyorsa, bu anne ve babaların zamanında çocuklarından sevgi ve yakınlığı esirgemelerinin kaçınılmaz bir sonucudur.
Her şey zamanında güzeldir.
Eğer çocuklarımız zamanında anne-baba sevgisiyle yetiştirilmiş olsalardı, onlar yetişkinliğe adım attıkları dönemlerde mutluluğu yanlış limanlarda aramayacaklardı.
Unutmayalım.
Günümüzde sokakta ne olduğu belirsiz yanlış işler peşinde olan karanlık kişi ve örgütler, şefkat ve merhamet ahlakından mahrum olarak yetiştirilmiş çocuklarımızı yapmacık sevgi ve merhamet gösterileriyle tuzaklarına daha kolay düşürmektedirler.
Bununla da kalmayan karanlık güçler, çocuklarımızı kaçırmakta ve iğrenç emellerine alet etmektedirler.
Son on yılda kaybolan çocuk sayısı: 1657.
Söylenecek söz, ailede denetim, denetim..
O halde gelin çocuklarımızın günahsız yüreklerine sevgiyi, merhameti, şefkati, adaleti, hak-hukuk, helal ve haram gibi değerleri koyalım. Masum ve masumelerin ruhlarını ve bedenlerini çalmak isteyen karanlık güçlere karşı saf tutalım ve sorumluluklarımızın gereğini yerine getirelim.