Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan Psikolog Erhan Ateş ailelere internet uyarısında bulunarak, 4 yaşındaki bir çocukla, 14 yaşındaki ergen ya da 30 yaşındaki yetişkin bir bireyin aynı şekilde internette zaman harcamaması gerektiğini söyledi
Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görev yapan Psikolog Erhan Ateş küçük yaştaki çocukların kontrolsüz bir şekilde internet ve cep telefonu kullanımlarıyla ilgili ailelere uyarı ve tavsiyelerde bulundu.
Dünyanın her geçen gün biraz daha dijitalleştiğini aktararak Türkiye'nin de bu durumdan doğrundan etkilendiğini kaydeden Ateş, dijital hayattan kopuk bir yaşantının günümüz koşullarında sürdürmenin mümkün olmadığını da kaydetti.
4 yaşındaki bir çocukla, 14 yaşındaki ergen ya da 30 yaşındaki yetişkin bir bireyin aynı şekilde internette zaman harcamaması gerektiğini belirten Ateş, "Dijital çağda yaşıyoruz. Yaşadığımız koşul itibariyle dijital hayattan kopuk bir yaşantı süremeyiz. Dijitalle yaşantı ile yaşamı sürdürmenin yollarını belirlemeliyiz. Bunu sürdürmenin yolları da kişinin yaşına, cinsiyetine ve var olan sosyal koşullarına göre bunu belirlemek gerekiyor. 4 yaşındaki bir çocukla, 14 yaşındaki ergen ya da 30 yaşındaki yetişkin bir birey aynı şekilde zaman harcamaması gerekiyor. Zaman harcamaması için de çocuğun temel ihtiyacını bilmek gerekiyor. Çocuğun yaşına göre temel ihtiyacı, beslenme, bakım sonra sosyalleşmedir. Sosyalleşme sürecine başlamadan önce aileler çocuklarda dijitalleşme sürecini başlatıyor. Çocuk 3-4 yaşından itibaren hatta daha erken akıllı telefonlar ya da tabletler verilmeye başlanıyor. Çocuğun dış hayatla olan teması telefonla başlıyor. Telefon ile başladığı içinde çocuk hayatı telefon üzerinden algılamaya başlıyor" dedi
Ailelere önerilerde de bulunarak çocukların yaşlarına göre uygun örnekler izletilebilineceğini ifade eden Ateş, "4 yaşındaki bir çocuğa soyut işlemi gelişmediği için, çocuğa uçan ya da farklı özellikteki çizgi filmler izlettiğiniz zaman ya da o tür sosyal sitelere girdiği zaman çocuk kendinin de böyle bir şey yapabileceği algısına gelebiliyor. Çocuk uçabileceğinin düşünüyor ya da farklı özellikler yapabileceğini düşünüyor. Bu tür eylemler de çocuğa hem fiziksel hem de ruhsal olarak zarar vermektedir. Bu süreçte de aile yıpranıyor. Kullanılan sosyal medyalar, telefonlar hatta kullanılan televizyonlar bile akıllı diye lanse edilmeye başlandı. Akıllıdan kasıt yoğun bir trafiğin içinde her an her yere akabilecek her türlü aktiviteyi sağlayabilecek imkan. Bu da çocuklardaki ve ailedeki kopukluğu da yanında getiriyor. Çocuk aile içindeki sosyal iletişimi internet üzerinden sağlamaya çalışıyor ve internet üzerinden o duyguyu tatmin etmeye çalışıyor. O duyguyu tatmin edemediği için ya da yanlış tatmin ettiği için karşısına ciddi problemler ortaya çıkıyor. Bu problemler, fiziksel olarak el titremeleri, gözde kızarmalar, halsizlik gibi belirtiler ortaya çıkıyor. Ruhsal belirti olarak da çocuklar gerçeklik yetisini yavaş yavaş kaybediyor. Çünkü birey sosyal medyadaki özellikle ergenlerde youtuber denilen kavramlar üzerinden, örnek alma onlar gibi yaşama, hayat sürme algısı içine girmektedir. Bu da bireyde gerçek olmayan hayali bir sürecin üzerine yoğunlaşma. Bu yoğunlaşmaya bağlı olarak da ciddi anlamda gerçekleştirememe durumu ortaya çıkıyor. Çünkü her birey bu trafiği olumlu bir şekilde değerlendiremeyecek bu da ailelerde tartışma durumunu artırmaktadır" ifadelerini kullandı
Kontrollü internet kullanımının önemine vurgu yaparak sosyal medyanın kullanımının belirli zaman dilimlerinde gerçekleşmesinin çok daha doğru bir uygulama olacağını belirten Ateş, "Çocuk anne veya babaya bir şey soracak. Ebeveyn o anda akıllı telefondan bir şeyler izliyor. Bu da çocuğun motivasyonunu kırıyor. Bu durumda çocuk gerçek anlamda algı olarak telefona bakmanın doğru olabileceğini algılıyor. Her ilde bu durum ciddi manada yükselmekte bu da aile tartışmalarını karşımıza vaka olarak çıkarmakta ve ciddi anlamda akran zorbalığını da ortaya çıkarmakta. Akran zorbalığında birey daha popüler olmak için her türlü davranışı sergileyebilmektedir. Sosyal medyada kendini ispatlamak için canını ortaya koyacak aktiviteler görüyoruz. Bu da ister istemez bireylerin ve toplumun birbirinden yaşanabilecek problemler sayısını arttırıyor. Bu da ciddi bir tehlike arz ediyor. Bununla ilgili önlem olarak, biz bireylere diyoruz ki temel ihtiyacınız nedir onu belirlemeniz lazım. Yemek yemenin bir saati varsa sosyal medyanın da bir saati olacak. Zamanı belirledikten sonra süreyi belirlemek gerekiyor. Bu süre yaşına göre değişmeli" diye konuştu