Mutluluk, göreceli bir kavram olup, insanın hayata bakış tarzıyla alakalıdır. Asıl insanı mutlu eden şey, hayatı bir bütünlük duygusuyla yaşamaktır.
Ailede mutluluk, sağlam bir kulluk duygusuyla yakalanabilir. Yaratanla sağlam bir iletişim kuran insanlar, elbette eşini ve çocuklarını sever ve onlara değer verir. Bununla da yetinmez, Allah’ın yarattığı her şeye sevgi penceresinden bakar. İşte hayatı güzelleştirecek olan insanın kendisidir. İnsan bu mutluluğu bir takım ahlaki değerleri hayatına yansıtmakla sağlayabilir.
Huzurlu bir aile yapısının temelinde güçlü sevgi ve saygı bağları olmalıdır. Eşler arasında birbirlerine karşı içten sevgi ve değer verme ahlakı olan saygı olduğu sürece mutlu bir ailenin varlığından bahsedilebilir. Bu konuda bizim için rol model Hz. Peygamberdir. O, eşleri arasında sevgi bağlarını pekiştirecek, aralarında yakınlığı artırabilecek şekilde senli-benli olur, onlarla şakalaşırdı. Yine eşlerinin hoşuna gidecek tarzda onlara hitap eder ve sevgisini söz ve davranışlarıyla gösterirdi. Örneğin Hz. Aişe validemize Ayşecik gibi onun hoşuna gidecek sözler söylediği, kendisiyle koşu yarışı yaptığı, Hz. Aişe’nin başını omzuna dayayarak Mescid-i Nebevî’de savaş oyunları oynayan Habeşli oyuncuları birlikte seyrettikleri bilinmektedir.
Mutlu aile bağlarının güçlenmesinde sevgi kadar eşlerin arasında saygının varlığı da çok önemlidir. Buna eskiden hüsnü muaşeret derlerdi. Yani güzel geçinme, hep iyi tarafları görme, nazik davranma, affedici olma, karşı tarafın da haklarının olduğunu bilme ve bunu kabullenmedir. Bu konuyla ilgili Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “Eşlerinize güzel ve iyi ölçülerle davranın” (Nisa, 19). “Affedici olmanız takvaya daha uygundur. Aranızdaki iyilikleri unutmayın” (Bakara 237). Saygının temelinde iki tarafın birbirlerini kendilerine benzetmeye çalışmamaları ve olduğu gibi kabul etmeleri anlayışı vardır. Zira birbirlerini devamlı tenkit eden, kendini diğerine kabul ettirmeye, sürekli güvensizlik ve tek merkezli karar vermeye çalışan aile bireyleri arasındaki bu tür davranışlar mutlu aile yapılarını zayıflatır. Hâlbuki bu davranışların aksine, birbirlerini düşünen, uzlaşma yolunu tercih eden, birlikte paylaşmayı erdem sayan ve ortak karar almayı ahlaki bir tavır olarak gören aile bireyleri arasında sevgi ve saygı bağları kuvvetlenir.
Ailede mutluluğun en temel sebeplerinden birisi de karşılıklı güven ve sadakattir. Aile hayatında, hanımın kocasına, kocanın hanımına sonuna kadar güvenmesi, sadakatsizlik yapmayacakları konusunda birbirlerinden emin olmaları gerekir. İlk vahiy geldiğinde Hz. Peygamber, üzerine yüklenen sorumluluğun ağırlığını düşünerek endişesini dile getirdiğinde eşi Hz. Hatice validemiz onu şöyle teselli edecekti: “Hayır, endişe etme! Allah seni asla utandırmaz. Çünkü sen, akrabalarına karşı sorumluluklarını yerine getiren, ailene değer veren, sözün en doğrusunu söyleyen, yokluk içinde yaşayanlara yardım eden güvenilir bir kimsesin.” Görüldüğü gibi, Hz. Hatice’nin dile getirdiği Hz. Peygamberle ilgili nitelikler arasında “güvenilir” oluşu da yer almaktadır. Bu bir sadakattir.
Huzurlu ve mutlu bir aile için doğruluk ve dürüstlük anlamına gelen sadakat, olmazsa olmaz ilkelerdendir. O halde aile mutluluğunun harcı, karı-koca ve çocuklarla birlikte karılacaktır. Hz. Peygamber ‘bizi aldatan bizden değildir” buyurmak suretiyle sadakatsizliği yermiştir. Dolayısıyla, sevgi, saygı, sadakat ve güven temelinde kurulan bir aile düzeni beraberinde huzur ve mutluluğu getirecektir.