“AK Parti dağılıyor” diye çiftetelli oynayanların hevesleri kursaklarında kalacak.
Tarihte hiçbir dönemde, güç elinde olanlar hiçbir zaman dağılmamışlardır. Ne zaman güç kaybolmuş, o zaman dağılma başlamıştır.
Bugün AK Parti’de olanlar, okulda derse girmeyen öğretmenin sınıfındaki öğrencilerin uğultusundan başka bir şey değildir. Öğretmen derse girer, sınıfta her şey biter, sessizlik hâkim olur.
Bülent Arınç’ın ortada pek bir şey yokken “Ben kimseye biat etmem” açıklaması da, diğer çatlak sesler de hep aynı uğultu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “aynen iade” sonucunun doğacağını bilseydi, yasayı veto eder miydi, etmez miydi onu iyi tahlil etmek gerekir.
AK Parti’nin içindeki çok seslilik sadece demokratik ortamı göstermiyor, ülkemizde doğru dürüst muhalefetin olmadığını da gösteriyor. Onun için “AK Parti parçalanıyor” diyenler önce kendilerine bakmalı, adam gibi sağlam muhalefet yapmayı öğrenmeliler. Bir de tüm umudunu rakibinin başarısızlığına bağlayanlar hep hüsrana uğramışlardır, onu da bilmeliler.
KADIN NEDİR?
Kadını, kadınlara, sordum. Anama sordum, ablama sordum, kızıma sordum, öğrencilerime sordum. Aldığım cevapları burada sizlerle paylaşıyorum.
Birileri “kadın sevgidir” diyor… Kadın sevgidir diyenlere göre, erkeğinden sevgi alamayan kadın yanlış üzerine yanlış yapar, hırsını paradan ve alışverişten çıkarmaya çalışırmış. Kadınlar, beynin duygusal merkezi olan sağ tarafı daha çok kullandıkları için, sevgi ihtiyaçları daha fazlaymış.
Daha sonra “kadın duygudur” diyenleri dinledim.
Bunlar da çok ama çok ilginç tespitler yaptılar… Kadınlar için duygular, gerçeklerden daha önemliymiş. Bu yüzden duygularının dikkate alınmasını isterlermiş. Kadınlar duygusal bir koca değil, duygularına saygılı olan koca isterlermiş. Çok duygusal erkekler kadınları bir süre sonra bunaltırmış. Kadın, erkeğin onun duygularını dinlemesini ve anlamasını bekler. Erkeğin kendi duygularını uzun uzun anlatmasını hiç sevmezmiş.
“Kadınlar, hayat enerjilerini kelimelerle toplarlar” diyenleri dinledim, Tatlı sözler, iltifatlar, hoş hitaplar, kadınları güzelleştirirmiş. Kırıcı sözler ve eleştiriler yaşam enerjilerini bozarmış. Onun için kadınları kelimelerle sevmek gerekirmiş. Kadınlar güzel olduklarını, iyi olduklarını duymak isterlermiş. Yaptıkları işin takdir edilmesini beklerlermiş.
Bir başka gurup ise kadınların çoğu zaman “konuşalım” demelerinin bile “beni dinle” olduğunu belirterek farklı bir değerlendirme yaptılar…
Bunlara göre konuşmak, yaşadıklarını sevdiği ile paylaşmak kadınların en büyük ihtiyacıymış. Erkeğin karısını dinlemek için mutlaka zaman ayırması gerekirmiş. Bu ayırdığı zaman çok uzun bir zaman olmasa bile, bütün dikkati ile kadını dinliyorsa bu kadına yeterli olurmuş. Fakat erkek kadına kulağını vermezse, kadının dili bir yılana dönüşebilirmiş, bu da oldukça tehlikeli sonuçlar doğururmuş.
Sonra kadını anneme sordum. Kadın için “yumuşaktır ve yumuşak dokunuşları sever. Hoyratlıktan, acelecilikten hoşlanmaz” dedi. Sonra da “kadın yumuşak erkek istemez. Onu incitmeden sevecek, yumuşak dokunmayı bilen güçlü erkek ister” dedi. Bir de kadın çabuk kırılır, azarlanmayı, cezalandırılmayı hiç sevmez, önemli bir konu olmadıkça erkeğin onun her işine karışmasını, eleştirmesini hiç istemezmiş… Erkek de zaten kadının ıvır zıvır işlerine karışıp, çok konuşup saygınlığını yitirmemeliymiş.
Sonra “küçük şeyler kadınlar için önemli” dedi. Kadın için küçük bir şey yapmak “bunu senin için yaptım” demeniz onun için çok değerliymiş. Bir çiçek, hoş bir mesaj, sevdiği bir şeyi almak, tatlı bir bakış, tebessüm, ona ayrılmış kısa da olsa özel bir zaman kadının en büyük mutluluk kaynağıymış.
Kadın için “şefkat göstermeyi de görmeyi de sever” dediler. Erkek, kadına şefkatli davrandığında kadın değerli olduğunu hissedermiş…
Erkeğe saçma ya da gereksiz gelebilecek pek çok konu, kadın için eğlencedir. Bu neşeye erkek, arada bir dâhil olursa, hayat daha güzel olurmuş. “Kadının neşesi ile neşelenmek erkeği rahatlatır” diyen kızlarım da başka bir pencereden baktıklarını hissettirdiler. Sonra ilave ettiler: Kadın, erkeğin hayatının her alanında olmak ister.
Bu da erkeğin canına can da katabilir, canından can da çıkarabilir.
Bu yüzden erkeklerin işi çok önemlidir.
Günümüzde erkeklerin çoğu, “ben bu evin yöneticiliğini nasıl yapacağım, karıma nasıl davranmam gerekir”, diye çaba sarf etmiyorlar.
Kadınlar üzerinde oynanan pek çok oyunlardan dolayı kadınların kafası zaten karışık. Sevmek sevilmek istiyorlar; fakat nasıl davranacaklarını bilmiyorlar.
Kadın hata yaptığında erkek hemen sevgisini keserek, küserek, araya buz duvarı örerek onu cezalandırmaya kalkarsa ayrılmalar şimdiki gibi yüzde 35’lere çıkar.
Kadının bir yanlışı olduğunda iş yönetici olan erkeğe düşer. Şefkat ile kadına yaklaşıp, yaratılış özelliklerini ortaya çıkarmayı başarırsa, evlilik selametle yoluna devam edebilir.
Anladığım kadarıyla erkekten sevgi alamayan kadın, hırsını; paradan, alışverişten, oradan buradan çıkarmaya çalışır. Bu yüzden erkek, daha fazla kazanayım, diye muhabbetten çalmamalıdır. Çünkü kazandığını kadın bir şekilde harcamayı başarır. Muhabbet varsa daha çok çalışmaya da gerek yok zaten. Muhabbet olan evde, bereket mutlaka vardır.
Bu yüzden en önemlisi; gülü susuz, kadını sevgisiz bırakmayın.
AH HOCAM AH…
Cübbeli Hoca camide vaaz veriyor. “Bunlar İslam’ın emri, şöyle yap, ya da böyle yap, yapmazsan şöyle olur, ya da böyle olur” diyor. Allah, Peygamber, din, iman konularında fetvalar veriyor…
Sonra kendisinin de, yapın dediğini yapmadığı, yapmayın dediğini yaptığı ortaya çıkıyor.
Yani “neden yapmadığını söylüyorsun” ayeti tecelli ediyor.
Bunları niye yazdım, hani Müslüman Müslüman’ın kusurunu örtmede gece gibi olmalıydı diyenlere sesleniyorum.
Benim Cübbeli Hoca’nın kusurlarıyla hiç uğraşma düşüncem yok. Ancak sıradan insanları bile haşat edecek özellikteki kaset karşısında hocanın pişkin durumu ve cemaatinin tutumu beni rahatsız etti.
Hoca; “bunlar komplo, görüntüler montaj”, diyor ve işi bitiriyor. İmajında en küçük bir sarsıntı olmuyor.
Tabi olay burada bitmiyor. Hoca efendi şoförünü ve korumasını çetelere gönderiyor ve “bunu halledin” direktifleri veriyor
Olmadı hocam, yanlışı yanlışla temizlemek sana hiç yakışmadı hocam.
Eğer yanlış yoksa, bu telaş niye? Ah hocam ah…