Hem Davutoğlu hem de Babacan’ın Ak Parti’den ayrılması da yeni bir siyasi oluşum içine girmeleri de ilkesel bir tanımlamaya sahipse olabilir ve hatta bu seçim sistemine göre de olmalıdır. Bana göre sorun burada değil. Sorun, ilkesel bir tutum iddiasıyla ayrılıp varı yoğu eleştirmeleridir. Bu durum, kenardan bakanların çok rahat gördüğü, muhtemelen işin içinde olmaları sebebiyle fark edemedikleri bir kişiselleştirme kokusu yayıyor. Oysa bu kişiselleştirmeye bulaşmadan ciddi bir dille her iki ismin de gündemine alabileceği, Ak Parti’nin eleştiri ve düzeltmeye ihtiyacı olan onca başlığı var.
Onlar ve oluşturmaya çalıştıkları projeksiyon adına üzüntü verici bir durum. Düşünebiliyor musunuz, teknik olarak kendi alanlarında gerçekten çok yetenekli iki adam, Sözcü, Cumhuriyet ve FETÖ artıklarının iltifatını marifet sayan bir çizgide koşar adım gidiyorlar. Aldıkları her mesafe, esasen birlikte olmaları gereken sosyoloji ile aralarını daha bir açıyor.
Oysa kabul edelim ki onlar, bu yaptıklarının çok daha fazlası ederler. Kaldı ki içinden çıktıkları hareketin de dışarıdan ve fakat yapıcı eleştirilere çok ama çok ihtiyacı var. Dahası Türkiye’nin çok ihtiyacı var. İktidarı, toplumsal katma değer oluşturan işlerinde destekleyip, aymaz ve anlamaz tutumlarında eleştirecek, halka şikâyet edecek ve kendisine çeki düzen vermesi için mücadele edecek erdemli bir tutum, her iki isme de ne kadar yakışırdı. Kenardan bakanların, evet! Adamlar çok doğru söylüyor, dediği bir erdemlilik.
Bu durum onlar için, belki siyasi destek açısından coşkulu bir kemiyet değil ama, keyfiyeti çok yüksek, aynı mayanın hamuru oldukları nitelikli bir kitle ile ölümüne birlikte olmalarına imkân sağlayabilirdi. Oysa görünen o ki onlar, CHP ile dil ve söylem açısından aynısı olma çabası içindeler. Bunun ne menem bir şey olduğunu anlamaları için yüzlerce tabela asmalarına gerek yoktu. Bugün CHP’den milletvekili olmayı ve CHP’nin politikalarına karşı suspus durmayı siyaset sanan Ak Parti artıklarına baksalar yeterdi.
Ne Recep Tayyip Erdoğan hatadan münezzeh ne de Ak Parti yamyamların ve kemirgenlerin giremeyeceği kadar korungan. Her ikisi de olur ve oluyor da. Sorun şu ki, kemirgenlerin keyfiyet oluşturacak kemiyete ulaşmaları ve bunu o kusursuz tezgâh kurma kabiliyetleriyle topluma bir marifet gibi sunmalarıdır. İster politik bir duruşunuz olsun ister olmasın, bu kemirgenlerin yaklaşmasına fırsat vermeyecek bir duruşun sorumluluğu bu hareketi şöyle ya da böyle desteklemiş herkesin görevidir.
Bana ne canım diyebilir ve buna kendi dünyanızdan sayısız gerekçeler üretirsiniz. Ama şunu unutmayalım ki, dön baba dönelim baba kafalı muhalefet, bu kafayla gelirse olan yine nöbet mahallindeki arkadaşlara olur. Yani bizlere olur. Evet, tabanıyla hareketin arasını açan bu kemirgenleri ifşa etmek gerekir ve bu çok onurlu bir tutumdur. Ama, ifşa olan kemirgenleri kulağından tuttuğu gibi olabilecek en uzak noktalara savurmak da başta lideri olmak üzere bu partiyi dizayn edenlerin işidir.
Netice, 2023 seçimlerinin Ak Parti açısından MHP dışı paydaşlara ihtiyaç hissedilen bir seçim olacağı kesin. Bu paydaşların kimler olabileceği sorusu, bugüne kadar Ak Parti’ye oy vermiş fakat kopmuş kitlelerin kimler olabileceği sorusuyla cevaplandırılabilir. Evet, özgürlükleri elinden alınmış, mücadeleye rağmen verilmemiş, cezaevleri, sürgünler görmüş, kızı ve torunları için başörtüsü cezaları ödemiş, 80 yaşına rağmen hastanelerden kovulup sedye üstünde kaldırımlarda ölüme terkedilmiş, en temel hakları bile inanç merkezli düşmanlıklardan dolayı sanki lütuf gibi sunulmuş bizim nesil için, Ak Parti'nin bunca yanlışı absorbe edilebilir ve tüm bu kötü yaşanmışlıklar üzerinden görmezden gelinip yok sayılabilir.
Ama neredeyse her şeyi, bu duygusallıktan uzak bir analitizm ile değerlendiren ve safını bu kural üzerinden tayin eden genç kuşak için, bunların bir karşılığı yok. Onlar, her bir sürecin neye tekabül ettiğini ayrı ayrı değerlendiriyor ve sizin puanlamanızı bu teknik üzerinden yapıyor. Yani bizim kuşağın dediği gibi, “ne olacak len! Hiç değilse başörtüsü yasağını kaldırdı, İHL’lerin önünü açtı, çocukların Kur’an kurslarına gitmesini sağladı, gaz yoktu, tuz yoktu şimdi neyiniz eksik” demiyorlar. Demiyorlar, demedikleri gibi son dönemde yapılan üst üste yanlışları da not ediyorlar.
Ülkenin geleceğinde bu kitle oldukça kıymetli. Davutoğlu ve Babacan, Sözcü, Cumhuriyet ve FETÖ artıklarının zihin dünyasından çıkmayı becerebilirlerse bu kitleyle kucaklaşmaları içten bile değil. O zaman masada, tüm siyaset anlayışı Ak Partiye muhalefet gibi anlaşılan zavallılar gibi değil, Ak Parti’nin hatalarına karşı koyan, düzeltilmesini talep ve takip eden, yapıcı eleştirileriyle gönüllerde yer tutan asilzadeler gibi olurlar. Hem kendileri hem de ülke kazanır.