AK Parti'de Ahmet Davutoğlu tartışması devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde partisine yönelik eleştirilerle dolu bildirisinin yankıları sürerken, Davutoğlu hakkında ilginç bir yazı Türkiye gazetesi yazarı Süleyman Özışık'tan geldi.
"Davutoğlu ve çevresi" başlıklı yazısında Özışık'ın hedefinde onu yanlış yönlendirmekle suçladığı danışman çevresi vardı. Davutoğlu döneminde sohbetlerde "Reis dönemi bitti, Hoca dönemi başlıyor" denildiğine bizzat şahit olduğunu aktaran yazar, Erdoğa'a yakın yazarlara o dönem operasyon yapılacağı iddiasını hatırlattı.
Davutoğlu ve çevresi…
Sizin de dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, Davutoğlu yazılı açıklamasında bazı nokta atışlar yapıyor.
Mesela uzun zamandır mesafeli olduğu AK Parti'den, "Partimiz" diye bahsediyor. Bizzat kendi yönetim döneminde uyguladığı veya onayladığı bazı gelişmeleri tehlikeli olarak yorumluyor.
Bugüne kadar bu köşede trenden inen bazı isimler hakkında sert eleştirilerde bulundum. Abdullah Gül, Abdullatif Şener, İdris Naim Şahin, Sadullah Ergin bunlardan birkaçıydı.
Zaman zaman Ahmet Davutoğlu'nu da bu köşede ağırladım, kimi zaman samimi eleştiriler yönelttim. Ancak şahsına yönelik ihanet söylemlerinde bulunmadım.
Çünkü ben Ahmet Davutoğlu'nun özünde iyi biri olduğunu ancak etrafını saran danışman çevresinin kendisini yanlış yönlendirdiğine inanıyorum.
Daha önce gerek televizyonlarda gerekse köşe yazılarında dile getirdim.
Ahmet Davutoğlu'nun yakın ekibi, kapalı kapılar arkasında planlar yaptı, Türkiye'ye ve AK Parti'ye operasyon çekmeye çalıştı. Pek çok sohbet ortamında "Reis dönemi bitti, Hoca dönemi başlıyor" denildi.
Buna kulaklarımla şahit olmuş biriyim.
Cumhurbaşkanı'nı yazılarıyla savunan bazı yazarlara operasyon yapılacağı söylendi. Hilal Kaplan, Melih Altınok, Haşmet Babaoğlu, Cemil Barlas gibi isimleri bitirecek bir operasyon hazırlığı yapıldığı belirtilip "Bizimle misin değil misin?" sorusu soruldu.
Ben bunu televizyonlarda ve köşe yazılarımda neredeyse iki yıl önce dile getirdim. Davutoğlu'nun etrafındaki bir iki isim bu iddialarımın yalan olduğunu söyleyip, dava açacaklarını söyledi.
Ben ise bu konuşmaların nerede, kimlerle yapıldığını belgeleyebileceğimi belirterek söyledim. Aradan iki yıl geçti. Ortada açılmış bir dava yok.
Bu tatsız meseleyi niye hatırlattım?
Sayın Ahmet Davutoğlu yaptığı açıklamalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın etrafının kuşatıldığını ve bu kuşatmayı yapanların Cumhurbaşkanı'nı yanlış yönlendirdiğini ima edip duruyor.
Ancak bunu söyleyen kişi kendi etrafının nasıl kuşatıldığını bir türlü görmüyor, göremiyor. Partinin tek lideri olan Erdoğan'ın izlerini partiden silmeye çalışan kişilerin kimler olduğunu merak etmiyor. Kendisini bir zamanlar danışmanı olduğu Erdoğan ile karşı karşıya getirmeye çalışan isimlerin yaptığı oyunları fark edemiyor.
Tüm bunları geride bırakarak, AK Parti'nin bugün yaşadığı sıkıntıların tek müsebbibini Erdoğan olarak ilan ediyor.
Altını çizerek söylüyorum.
AK Parti eğer bugün teşkilatlarda bir sıkıntı yaşıyorsa, bu sıkıntının en önemli müsebbibi Ahmet Davutoğlu ve ekibidir. Dönemin teşkilat başkanını nasıl by- pass edip il ve ilçe başkanları atandığını, teşkilat başkanının Erdoğan’ın devreye girmesi sonucu kaç kez istifadan döndüğünü çok iyi bilen biriyim.
Davutoğlu'nun şunu iyi bilmesi gerekiyor.
Recep Tayyip Erdoğan'ın nefes aldığı bir ülkede yeni bir siyasi parti kurmak, CHP ve HDP'yi güçlendirmekten başka bir işe yaramaz. Böyle bir durum da Davutoğlu'nu siyasi lider değil, siyasi mevta yapar.
AK Parti'ye gönül verenler pek çok ismi hain olarak görüyor lakin Ahmet Davutoğlu bu isimlerin arasında değil.
Henüz değil...
Bu unvanı alıp almayacağına kendisi karar verecek.
AK Parti’den bahsederken “Partimiz” diyen Ahmet Davutoğlu bu söylemin kendisine itibar kazandırdığını düşünüyorsa bence büyük bir yanılgı içinde.AK Parti seçmeni kendisinden Bülent Arınç gibi samimi bir yaklaşım ya da geri dönüş bekliyor.
Sözün özü…
Davutoğlu eğer AK Parti’de ve Türkiye’de yaşanan gelişmeleri gerçekten görmek gerekiyorsa, öncelikli olarak çevresini şimdiden saran danışmanlardan kurtulması gerekiyor.
Süleyman Özışık'ın yazısının tamamı