Son günlerde Cumhurbaşkanlığı’nın yeni köşkü Ak Saray ile ilgili gazete ve televizyonlarda herkes konuşuyor.
Vatandaşın parasıyla böyle bir lüks binaya harcamaya gerek var mıydı? Ülkemizi temsil için yapılmalı diyenlerde var. Amerika’nın Beyaz Saray’ı ile kıyas edenlerde var. Topkapı Sarayı’nı hatırlatanlar var…..daha neler var neler.
Bende, 1980’li yıllarda yaşadığım iki konu ile ilgili fikirlerimi aktarmayı uygun gördüm.
Yıl 1985, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nde memur kadrosuyla Atletizm Antrenörü olarak görev yapıyorum. Önceki Müdürümüz Bahtiyar Demir gitti, Kocaeli’nden Vezir Balcıoğlu geldi. Biz o güne kadar Balcıoğlu’nu yalnızca gıyaben biliyoruz. Balcıoğlu ilk işlerinden beri Gümrük’ten kullanılmış beyaz bir Mercedes taksiyi getirtip, bakımını yaptırmaktaydı. Öğle yemeği sonrası yemekhaneden çıktık, makam arabası karşımızdaydı. Ne düşünüyorsun gibilerden arkadaşlar bana baktı. Bende tereddütsüz – Şu gelen Müdür düşmanın bile olsa, helal olsun ona, spor teşkilatını, bizleri temsil eden bir amir en iyisine binmeli. 1974 yılında göreve başladığımda Müdürlerin beyefendisi Cemil Ergen’in makam aracı Wils Pikap’tı. Sonraki Müdürler, Tezcan Uzcan ve Bahtiyar Demir’inki ise eski model kullanılmış bir Wolkswagen minibüstü. Oradaki arkadaşların hepside bunlara şahitti. İfade doğru olunca yorum bitti, söz bitti.
Yıl 1987 teşkilatta Tesisler Şube Müdürü olarak devlet görevine devam ediyorum. Konyaspor Şampiyonluğa oynuyor. Konyaspor’u Özkan Sümer çalıştırıyor. Belediye Başkanı Ahmet Öksüz aynı zamanda Konyaspor Başkanı, Yönetimde olan Selçukspor formasını giymiş, futbol hakemliği de yapan Belediye’de çalışan Şefik Tarhan’ın ricasıyla bir antrenman öncesi Özkan Sümer, Tarhan ve Ben, Konyaspor Soyunma Odası’nda buluştuk. O tarihte büyükçe bir soyunma odasında takımın tüm ekibi, antrenör, yardımcıları, malzemeciler, masörler, futbolcular iç içe zaman zamanda yöneticiler ve gazetecilerde bu kargaşanın içinde.
Özkan Hocam, Karadeniz şivesiyle, bana dönüp - Müdür bey, futbolcularımız genç çocuklar, onlarla benim bir arada bulunmam yanlış, onlar, gülüp şakalaşacaklar, bazende tersi olacak. Ayrıca maç sonrası ben gazetecilere demeç verirken, başkan ve yöneticilerle görüşürken sporculardan ayrı bir yerde olmam gerek yönünde izahatlar. Şefik Tarhan’la birbirimize baktık. Sonunda Müdür Balcıoğlu’na bilgi verdim. Sağ olsun Belediye bize masraf ettirmeden gerekeni en kısa sürede yaptı ve Özkan hocamızın talebi gerçekleşti. Çok geçmeden bir dedi kodu.
-Özkan Hoca kendine şatafatlı bir mekân yaptırıyormuş.
Bir gazetecide çıktı
-Özkan Hoca bugün var, yarın yok, adam kendine değil, kulübün şahsiyet kazanmasını düşündü…gibilerden ileri görüş beyanları
Spor teşkilatı güçsüz olduğu dönemde makam aracıyla, antrenör soyunma odasıyla uğraşırdı. Yokluk belası. Artık bunların hepsi eskilerde kaldı. Artık Devlet güçlü bunlar ufak şeyler. Artık Türkiye’nin ufku değişti.
Bizleri temsil eden her kişi ve her kurum her şeyin en iyisine layık. Bizleri temsil edenlere yapılanların seviyesi devletin gücünü gösterir. Ucuz edebiyat yapıp, bunu göremeyenlere Ömer Seyfettin’in İNCİLİ KAFTAN’ını okumalarını öneriyorum. Osmanlı güçlü ve azametliydi ki kaftanında da, sarayında da her zerresinde bu hissedilirdi. Türkiye Cumhuriyeti Ak Saray’ı yapıyorsa bizi temsil eden Cumhurbaşkanı’na sunuyorsa güçlüdür.