Karahasanoğlu, Geiz Parkı eylemcilerinin, Başbakan Erdoğan'la Dolmabahçe'de bir görüşme yapmasını ve bu görüşmenin de canlı olarak tüm kanallarda yayınlanmasını önerdi.
İşte Karahasanoğlu'nun bugün Akit gazetesindeki köşe yazısı:
Çevrecilerin Başbakan'la görüşmesi canlı yayınlansın
''Başbakan, "Çevreciler gelsinler, görüşelim" dedi..
Merak ediyorum ben, çevrecilerin bu davete icabet etme cesaretleri olabilecek mi?
28 Şubat sürecinde, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz, sonrasının başbakanı Bülent Ecevit, başörtü mağdurlarına bir defacık olsun, "Gelsinler görüşelim" demiş miydi?
Dememişti..
Gittikleri illerde, halkın bir şekilde kendilerine ulaşıp, "başörtü ile ilgili sordukları soru"lara da, hep faşistçe cevaplar vermişlerdi..
Onlara o günlerde ve bugünlerde verilen sıfat "demokrat.."
Yapılan eylemler sonrasında, en ağır küfürlere muhatap olan, buna rağmen, "Gelsinler, görüşelim" diyen Başbakan'a layık bulunan sıfat ise, "diktatör!"
Ben böyle diktatörü, 28 Şubat'ın Ecevit ve Yılmaz türü demokratlarına tercih ederim..
Okuyucularımızın büyük kısmı beni eleştirecekler..
"Başörtü yasağı" ile, "Taksim Gezi parkı"nı "benzer hak talepleri" gibi göstermenin, başlı başına bir "yanlış" olduğunu hatırlatacaklar..
Doğru bir tespit.
Başörtü yasağı, bu ülkenin tamamına şamil bir sorun idi. Bugün dahi kısmen de olsa sorun olarak duruyor..
Taksim Gezi Parkı ise, en fazla 500-600 kişinin, zevke bağlı sorunu..
İstanbul'da yaşamama rağmen, en son Taksim'e gidişim, İsrail'in Mavi Marmara gemisine baskın düzenlediği günlerde idi..
İHH'nın düzenlediği protesto için gitmiştim, Gezi Parkı'nın da bulunduğu, Taksim Meydanı'na..
Gezi Parkı ise, Taksim Meydanı'nın da küçük bir bölümü..
Suyunun suyunun suyu hikayesi, sizin anlayacağınız..
Bu kadar küçük bir pireyi, deve gibi göstermek; sahnedeki figüranların işi olamaz.
Pireleri deve yapan, koca bir büyüteç var ortada..
O büyüteç, Başbakan'ın tanımlaması ile, "faiz lobisi!"
Açık söyleyeyim..
Taksim Gezi Parkı'nın tamamına, karşısındaki otel türü bir bina dikilse bile, hiç kimsenin temel hak ve özgürlükleri kısıtlanmış olmaz..
Başörtü yasağındaki gibi, bütün ülkenin çocuklarının büyük mağduriyetler yaşayacağı bir zulüm gerçekleşmiş olmaz..
Olsun olsun; o parka gidip, haftanın bir gününde yarım saat oturacak olanlar, bu imkanı 200-300 metre aşağıdaki diğer alanlarda kullanmak zorunda kalırlar.
Hepsi bu..
Bilmeyenler için anlatalım.. Gezi Parkı'nın hemen altında, Dolmabahçe sahiline kadar çok geniş bir yeşil alan var..
Aynı bölgede İstanbul Teknik Üniversitesi'nin büyük bahçeleri var..
Harbiye sırtından, Dolmabahçe stadının arkasından Maçka'ya kadarki bölümde çok büyük yeşil alanlar var..
Buna rağmen, geldiler "Gezi Parkı"na kendilerini hapsettiler..
Hiç düşünmüyorlar, siyasi iktidarın derdi, gerçekten "rant" ise..
İnönü Stadyumu'nun olduğu alan, çok daha büyük bir rant kapısı..
Alırlar Beşiktaş'ın elinden.. Olur biter..
Hazır, Çarşı grubu, Gezi Parkı eylemlerine destek de verirken..
"Siz işgal ettiğiniz Dolmabahçe'yi bırakın" der, alır ellerinden..
Tahsismiş, mahsismiş..
Boşverin o işleri..
Gezi Parkı'na 75 yıl öncesinin Topçu Kışlası'nın yapılması bile engellenebiliyor ise..
Dolmabahçe Stadı'nın bulunduğu alanın Beşiktaş'a tahsisi de pekala iptal olabilir..
İptal edilsin, o zaman görelim, Çarşı grubunu..
Dolmabahçe'ye inen geniş alan ile de bitmiyor, yeşil alanlar..
Stadın arkası, stadın Kabataş tarafındaki yeşil alan çok da büyük bir rant kapısı..
Niye oralarda bir yapı düşünülmüyor da, Gezi Parkı'nın olduğu bölümde düşünülüyor?
Çünkü gerçekten Gezi Parkı'nın bulunduğu alanda, Topçu Kışlası vardı da, onun için.
Yani, "Bir yeşil alan bulduk. Buraya bir yapı konduralım" muhabbeti yok..
Gezi Parkı'nın etrafında, çok daha güzel yeşil alanlar var..
Ama oralar yıllar öncesinden beri hep yeşil alan olarak kullanıldığı için, herhangi bir inşaat yapılması da düşünülmüyor..
Bunları niye anlatıyorum?
Samimiyeti test etmek için.
İktidar ve göstericilerdeki samimiyet derecesini anlatabilmek için..
Onun için, Kasımpaşa'da büyüyen Başbakan, kendisinden emin şekilde, Taksim'i iyi bildiğini söyleyip, "Çevreciler gelsinler, görüşelim" diyor..
Hatta benim bir de ek teklifim var..
Canlı yayın da yapılsın, o görüşmeden..
Bakalım çevreciler, iki kelimeyi yan yana getirip, tutarlı bir talepte bulunabilecekler mi?