Sedat Laçiner/ Star
AK Parti’de ikinci dönüşüm dönemi
AK Parti’nin ilk yılları ANAP’ın ilk yılları gibiydi. Birbirinden oldukça farklı eğilimler tek bir çatı altında birleşmiş, adeta bir tür koalisyon oluşturmuştu.
Erdoğan’ın, Gül’ün, Arınç’ın ve diğer bazı öncü isimlerin gayretleri bu koalisyonu zamanla gerçek bir siyasi partiye dönüştürdü. Çok köklü siyasi hareketlerden yeni bir parti çıkarmak kolay değildir... Bu süreçte AK Parti’nin önemli bir şansı değişen Türkiye ve dünya oldu. Parti değişime talip olmaktan çok, 28 Şubat ve Büyük Ekonomik Kriz’in sonunda, değişim ihtiyacının ürünü olarak ortaya çıktı. Kuruluşundan çok kısa bir süre sonra, 2002 seçimlerinde en yüksek oyu almasının nedeni de buydu. Daha ortada hiçbir icraatı yokken oyları sildi süpürdü. Çünkü tüm alternatiflerin tüketildiği bir ortamda denenmemiş son seçeneği temsil ediyordu. Parti bu şansı iyi kullandı ve iki dönem üst üste iktidarda kalmasına rağmen yıpranmamayı da başardı. Bunda muhalefetin Eski Türkiye’de kalmasının, bu bağlamda kadro ve söylemlerini yenileyememesinin de büyük rolü oldu. Ayrıca derin (ya da çukur) devletin başarısız müdahaleleri de AK Parti’ye iktidarda muhalefet olmanın zevkini tattırdı. Ancak başarıdaki asıl etken değişimdir:
Parti değişim dalgasının üzerinde adeta sörf yaptı. Sola ve sağa ait ne arsa bunların hepsini aldı ve kendi malı haline getirdi. Örneğin solun ideali olan hızlı tren yatırımları son 8 yılda patlama yaptı. Yine CHP’nin 1970’lerde dilinden düşürmediği toplu konut hamleleri TOKİ sayesinde mevcut iktidarın hanesine yazıldı. Geçmişte daha çok sol partilerin tekelinde kalmış olan Kürtlere ve Alevilere dönük reformlar da yine aynı parti eliyle gerçekleştirildi. Dış politikadaki bağımsızlıkçı tutum 1 Mart Tezkeresi, Davos Krizi ve Mavi Marmara ile tescillenirken aslında yine diğer siyasi grupların rolü ellerinden alınmış oldu.
Ermeni politikasından insan haklarına, faili meçhullerden Kıbrıs açılımlarına kadar AK Parti adeta rol çaldı ve temelde sol ve liberal görünen değerleri kendi malı yaparak siyasi yelpazeyi yeniden dizayn etti. CHP son aylarda sanki bunu fark ederek atılımlar yapıyor, ancak en azından önümüzdeki genel seçimler için çok geç kalmış durumda.
AK Parti sol, liberal ve milliyetçi partilerden değerleri ithal edip, geliştirirken tipik orta sağ partilerin muhafazakarlığını ve ‘iş yapıcılığını’ da kaybetmedi. Türkiye ekonomisindeki patlama bunun açık göstergesi.
AK Parti ne kadar yaşar?
2006 yılında bir TV programında “her canlı gibi kurumların da ömrü vardır. Yaşam enerjileri sürdükçe kurumlar da yaşamaya devam eder. AK Parti’nin yaşam enerjisi şu an için en az 2015 yılına kadar yeter” demiştim. Bu tespitimin arkasındayım. Partinin enerjisi 2015’e doğru zirve yapacaktır. Ancak zirveler düşüşün de başladığı yerlerdir. Eğer Erdoğan ve ekibi değişimi okumaya devam edemezler ve sadece o ana kadar yaptıklarını savunurlarsa AK Parti de ANAP gibi düşüşe geçebilir.
En son milletvekili adayları listesine baktığım zaman her iki seçenek için de işaretler görüyorum. Parti daha bir parti haline geliyor. Partinin abilerinin sayısı artmış... Belli ki Başbakan Erdoğan yeni dönemde reformlara devam etmek istiyor, bunun için de Meclis’te güvenilir ve iş yapıcı adamlar olsun düşüncesinde. Fakat unutmayınız, eski isimler zamanla reformlar adına kendilerini savunmaya başlarlar. En kötüsü bunu farkında olmadan yaparlar. Kısacası AK Parti’yi zorlu bir dönüşüm dönemi bekliyor. Eğer parti kendisini bir kez daha dönüştürmeyi ve değişim dalgalarının üzerinde kalmayı başarabilirse Erdoğan’ın partisi ve Türkiye için hayalini kurduğu 2023 vizyonunun gerçekleşme ihtimali artar.