Dini bağların zayıfladığı ve aidiyet duygularının kaybedilmeye başlandığı toplumlarda akraba ilişkileri önemini yitiriyor. Akrabalar arası iletişimin kopmaması için Hz. Peygamber’in şu uyarısı oldukça öğreticidir: ”İyilik karşılığında mükâfat veren kimse, akrabalık haklarını gözeten kimse değildir. Ancak bu hakkı gözeten (sıla eden kimse), kendisinden iyiliklerini kesen yakınlarını ziyaret eden kimsedir.”
Dikkat edilirse bu rivayette iki konuya dikkatlerimiz çekiliyor. Bunlardan ilki, bir kimsenin hasbi değil, hesabi davranması neticesinde, kendisine akrabalarından bir menfaat dokunduğu zaman karşılık vermesidir. Bunun adı, şartlı bir menfaat ilişkisidir. Menfaat kesildi mi, dostluk ve akrabalık ilişkileri de kesilecek demektir. İslam böyle bir tavrı hoş görmez. Zaten Efendimiz de böyle bir ilişki biçimini onaylamıyor. Asıl dostluk ve akrabalık ilişkisi, hiçbir maddi menfaat gözetmeden, karşılıksız kurulan ilişki biçimidir. İşte gerçek anlamda fütüvvet ahlâkı budur.
Akrabalık tavırlarından ikincisi ve erdemli olanı ise, sana gelmeyene gitmek, ilişkiyi kesmiş olana dostluk ve kardeşlik elini uzatmaktır. Yaşadığımız toplumda, bazen halkın deyimiyle incir çekirdeğini doldurmaz nedenlerden dolayı akrabalar arasında küsmeler meydana gelmektedir. Küskünlüklerin sona erdirilmesi konusunda Efendimiz Hz. Muhammed (a.s)’ın uyarılarından birisi şöyledir: “Bir mü'minin, din kardeşini üç günden fazla terkedip küs durması helâl değildir. Üç gün geçmişse, onunla karşılaşıp selâm versin. Eğer selâmını alırsa, her ikisi de sevapta ortak olurlar. Yok eğer selâmını almazsa, almayan günaha girmiş olur. Selâm veren ise küs durmaktan çıkmış olur.” Bu rivayette de görüldüğü gibi üç günden fazla küs durmak doğru değildir. Üç günü geçen küslükler, bir alışkanlık haline dönüşebilir. Eğer erken tedbir alınmaz ve zamana bırakılırsa, küslükler kalıcı hale gelebilir. Maalesef halkımız arasında küs iki şahıstan birsinin el uzatması, bazen onur meselesi yapıldığı için terk edilebiliyor. Böyle zamanlarda toplumda saygın ve otoritesi tanınan bir yakın akraba devreye girmeli ve birbirine küs bu iki akrabayı, karı-kocayı ya da aileleri barıştırmalıdır. Dinimizde iki küs Müslüman’ın birbiriyle barışması nasıl sevapsa, aynı şekilde iki küs insanı barıştıran üçüncü şahıslara da büyük sevap vardır. Zira barış, sulh, her zaman hayırlıdır.
Her konuda olduğu gibi akrabalarla olan münasebetlerde de Hz. Peygamberin uygulamaları bizim için örnektir. O, hayatında akraba ziyaretlerini daima canlı tutmuştur. Bizzat kendisi anne ve baba tarafından yakın ve uzak akrabalarını ziyaret ettiği gibi, hanım tarafından olan akrabalarını da ziyaret etmiş, onlarla iyi ilişkilerini en üst düzeyde sürdürmüştür. Nitekim sevgili eşi Hz. Hatice’nin vefatından sonra, onun yakınlarına ilgi göstermiş, zaman zaman koyun veya deve kestiğinde onlara et göndermiştir.
İslam dininde insanlar arası dostluk ve sevgi bağlarının kuvvetlendirilmesine bir vesile olmasından dolayı hediyeleşmek teşvik edilmiştir. Çünkü hediyeleşmek aynı zamanda bencillik ve cimrilik gibi istenmeyen duyguları terbiye eder. Hz. Peygamber hediyeleşmenin önemine dikkat çektikleri bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Hediyeleşiniz. Zira hediye, gönüllerdeki kin ve nefreti yok eder.” Yine Efendimiz, kendisine sütanneliği yapmış ve böylece aralarında akrabalık bağları tesis edilmiş olan Süveybe hanıma sürekli yiyecek, giyecek gibi hediyeler yollamış, hal-hatırını sormuş, ölünceye kadar onunla ilgilenmiş, hatta öldükten sonra da bir yakını olup olmadığını araştırmıştır. İşte bu tip güzel davranışlar, akrabalar arasındaki dayanışmayı, bu tür davranışlar da topyekûn toplumsal dayanışmayı artırır.
Netice, akraba ilişkilerini kesmemek, hem Yüce Allah’ın sevdiği bir davranış ve hem de toplumsal birliğin manevi çimentosudur. Akraba ilişkilerinin iyi seyrettiği bir toplumda, sevgi ve saygı bağları güçlenir, bireyler yalnızlık duygusundan kurtulur, mutlu ve huzurlu bir hayatın kapıları açılır. Bu sebeple, bizim toplumumuzda her ne kadar modernleşme ile birlikte akraba ilişkileri kısmen zarar görse de genel anlamda yakın ve uzak akraba ilişkileri güçlü bir şekilde hala varlığını korumaktadır. Bu dostane ve sıcak ilişkiler bütün zamanlar için böyle gider anlamına gelmez. Dolayısıyla, gerek örgün ve gerekse yaygın eğitimde mutlaka akraba ilişiklerini kuvvetlendirmeye yönelik eğitici faaliyetler yapılmalıdır.