Akşehir, içinde yaşayan değerli dostlarım, sırtını yasladığı Sultan Dağları, geçmişi duyumsatan tarihi evleri, Hıdırlığı, Tekke Deresi ile sık sık gitmekten zevk aldığım ilçelerimizden biri. Böyle bir yazıyı yıllar öncesi yazmış olsaydım listenin baş sırasına Akşehir Gölünü koyardım ama bir çok nedenle artık bildiğimiz Akşehir Gölü yok. İki hafta önce fotoğrafçı arkadaşlarla yaptığımız bir Akşehir gezisinde bu yokluğun acısını bir kere daha hissettik yüreğimizde. Oysa yıllar önce o güzelim göl ana yoldan bile gözükürdü.
İki hafta önce gazeteci, fotoğrafçı Ali Tekin Çağlav’ın organizesiyle Konya’lı bir gurup fotoğrafçı ile Akşehirli fotoğraf sanatçısı arkadaşlar bir araya geldik. Niyetimiz Gölçayır beldesinden Akşehir Gölüne ulaşabilmekti. Belediye başkanının çay ikramından sonra yola düştük. İlerledikçe yolun iki gecesinde sazlıkları, küçük su birikintilerini görüyorduk ama gölden eser yoktu. Yolun sonunda durup sazlıkları çektik, iki arkadaşımız belediyenin gönderdiği bir traktörle gölü görme umuduyla daha ilerilere gittiler ama umduklarını bulamadan geri döndüler.
Oysa yıllar önce Eber Gölü ile Birlikte önemli kuş alanlarından biriydi Akşehir Gölü. İki gölün kapladığı alan 53.600 ha. ulaşıyordu ve iki göl 1500 ha. bir koridorla birbirine bağlıydı. Yüzlerce yerleşik, göçmen kuşa ev sahipliği yapıyordu. Ne yazık ki sazlıkların arasında bir tek kuşa bile raslamadık.
Akşehir Gölünün en önemli su kaynağı Sultan Dağlarından inen sular. Son yıllarda mevsimlerin kurak gitmesi Akşehir Gölünü vurdu. Gölün kurtarılması için zaman zaman toplantılar yapılıyor, bunların bazılarına ben de katılmıştım ama halen somut bir çözüm bulunabilmiş değil.
Ülkemizde en kapsamlı şenliklerinden biri Akşehir’de yapılıyor. 5-10 Temmuz arası yapılan şenliğe, ülkemizin önde gelen sanatçıları katılıyor. Fotoğraf-resim sergileri, tiyatro gösterileri, sempozyumlar yapılıyor.
Nasrettin Hoca şenliklerine ilk defa 1968 yılında katılmıştım. Bana göre şenliğin odak noktası Hıdırlık parkıydı o yıllar. Şenlik kapsamında parkta şiir dinletileri yapılıyor, bu dinletilere deve dişi gibi şairlerimiz katılıyorlardı. Fevzi Halıcı, Osman Atilla ve Fazıl Hüsnü Dağlarca vardı, doyumsuz şiirlerini dinlemiştik, serin bir Hıdırlık amşamında. Bu şiir dinletileri keşke sonraki yıllarda da sürdürülebilseydi. Hıdırlık parkında, Akşehir şiir buluşmaları ne güzel olurdu.
Gölden umudu kesince geri döndük. Gölçayırda terkedilmiş bir tren garını gezdikten sonra Akşehir Evinde yedik öğle yemeğini. Sultandağlarının hemen eteklerinde kurulu bu mahalledeki evler restore ediliyor ve halkın hizmetine sunuluyor. Akşehir Evi de bunlardan biri. Tekke deresinin çevresindeki bu evler eşsiz birer sivil mimari örneği. Moral değerlerimizden biri olan Seyid Mahmut Hayrani’nin türbesi de bu civarda. Türbeden sonra eski evleri çekerek Gülmece Parkına indik. Sanırım bir başka benzeri olmayan bir park burası. Nasrettin Hoca ile birlikte gülmece dünyamıza damgasını vurmuş ünlü sanatçıları büstleri var parkta. Nasrettin Hoca ile ilgili anıtların her biri, hocanın bir fıkrasını anımsatıyor. Akşehir’in simgesi Nasrettin Hocamızı ziyaretten sonra, Akşehir Fotoğraf İlgilileri Derneğine geçerek iki güzel saydam gösterisi izledik. Fotoğraf sanatçısı arkadaşlarımız Kamil Özsu ile Berna Büyükerdem’i güzel çalışmalarından dolayı kutluyorum.
Dernek 2005 yılında kuruldu ve kuruluşundan bugüne çok güzel çalışmalara önderlik etti. Gezide izlediğim kadarıyla üyeleri arasında fotoğrafa gerçekten gönül vermiş gençler var.
Akşehir belediyesi o bölgede yaptığımız bütün etkinliklerde bize yardımcı oldu. Kültür merkezinin kapılarını açtı. etkinliklerimize ev sahipliği yaptı. Başta belediye Başkanı olmak üzere kültür-sanata gönül veren Akşehirli dostlara teşekkür borçluyuz.
Yeni etkinliklerde buluşmak dileğiyle.